İyiliği sonsuz, ikramı
bol Allah’ın adıyla,
1-ELİF! LAM! RA! Bunlar
her şeyi açıkça ortaya koyan Kitap’ın ayetleridir.
2-Belki aklınızı
kullanırsınız diye, biz bunu Arapça kümeler şeklinde indirdik.
3-Şimdi, vahyettiğimiz bu
bilgiler içindeki hikâyelerin en güzelini sana anlatacağız. Oysaki daha önce
sen bundan tamamen habersizdin.
4-Bir gün Yusuf babasına
şöyle demişti: “Babacığım rüyamda on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Onları
bana secde halinde gördüm.”
5-Dedi ki “Yavrucuğum!
Rüyanı kardeşlerine anlatma; sana bir oyun oynarlar. Çünkü Şeytan insanın açık
düşmanıdır.
6-Bu böyle olur; demek ki
Rabbin seni seçecek ve olayların yorumunu (tevilini) öğretecek, sana ve Yakup
ailesine ettiği iyilikleri de tamamlayacaktır. Nitekim daha önce ataların
İbrahim’e ve İshak’a olan iyiliklerini tamamlamıştı. Senin Rabbin bilir, doğru
kararlar verir.”
7-Şurası bir gerçek ki
Yusuf’ta ve kardeşlerinde, araştırmak isteyen herkesin çıkaracağı dersler
vardır.
8-Bir gün kardeşleri
şöyle dediler: “Babamızın Yusuf’u ve öz kardeşini bizden çok sevdiği açık. Oysa
biz bir aileyiz. Babamız gerçekten açık bir sapkınlık içinde.”
9-“Yusuf’u öldürelim ya
da bir yere atalım gitsin de babamız hep bizimle ilgilensin, böylece daha iyi sıkıntısız
bir topluluk haline geliriz.
10-İçlerinden sözü dinlenen biri şöyle dedi:
“Yusuf’u öldürmeyin, o su çukurunun dibine bırakın da kervanlardan biri onu
alsın. Yapacaksanız böyle yapın.”
11-(Babalarına geldiler
ve) “Ey babamız! Neden Yusuf konusunda bize güvenmez oldun? Oysa biz hep onun
iyiliğini isteriz” dediler.
12-Yarın onu bizimle
gönder de yesin içsin, eğlensin. Biz onu iyi koruruz.”
13-Dedi ki “Aslında ben,
alıp götürürsünüz dalgın bir anınızda onu kurt yer, diye kaygılanıyorum”
14-Dediler ki “Biz
birbirine kenetlenmiş bir toplulukken onu kurt yerse o zaman bütün itibarımızı
kaybederiz.”
15-Su çukurunun görünmeyen
yerine bırakmak için söz birliği içinde götürdükleri sırada Yusuf’un içine şunu
vahyettik: “Bir gün, hiç beklemedikleri bir anda onlara, yaptıkları bu işi
bildireceksin.”
16-Akşamüzeri babalarına
geldiler, ağlıyorlardı.
17-Dediler ki: “Baba!
Baba! Gittik… Yarışacaktık… Yusuf’u eşyalarımızın yanında bıraktık. Sonra onu
kurt yemiş. Gerçi ne kadar doğruyu söylesek de bize inanacak değilsin.”
18-Yusuf’un başka bir
kanla bulanmış gömleğinin başına toplaştılar. Yakup dedi ki: “Hayır!
Arzularınız size bir iş yaptırmış. Bundan sonra gereken güzel bir sabır.
Anlattıklarınız karşısında yardımına sığınılacak olan yalnız Allah’tır.”
19-Bir kervan geldi,
sucularını gönderdiler. Kovasını suya sarkıttı. “Ne mutlu bana! İşte bir oğlan
çocuğu!” diye haykırdı. Yusuf’un kardeşleri satılık köle olsun diye gerçeği
gizlediler. Allah onların ne yaptıklarını biliyordu.
20-Yusuf’u pek ucuza, bir
kaç dirheme, sattılar. Yanlarında değeri yokmuş gibi davrandılar.
21-Onu Mısır’da
(kervancılardan) satın alan kişi karısına şöyle dedi: “Bunu değerli bir konumda
tut; işimize yarayabilir ya da evlat ediniriz.” Böylece Yusuf’u o ülkede iyi
bir yere yerleştirdik ki ona olayları nasıl yorumlayacağını öğretelim. Allah
işinin üstesinden gelir ama insanların çoğu bunu bilmezler.
22-Yusuf reşit olunca ona
doğru karar verme yeteneği ve bir ilim verdik. Biz, güzel davrananları işte
böyle ödüllendiririz.
23-Bulunduğu evin kadını,
ısrarla ondan yararlanmak istedi. Bütün kapıları kapadı. “Haydi, gel” dedi.
Yusuf: “Allah’a sığınırım. O benim Rabbimdir. Bana iyi bir makam verdi. Çünkü
yanlış yapanlar umduklarına kavuşamazlar” dedi.
24-Kadın onu gerçekten
istiyordu. Eğer Rabbinin bürhanını görmeseydi Yusuf da onu isterdi. Hep böyle
olur. Bu (ilham), kötülüğü ve çirkinliği ondan uzaklaştırmamız içindir. Çünkü
o, yürekten bağlılığı olan kullarımızdandır.
25-İkisi de kapıya doğru
koşuştular. Kadın Yusuf’un gömleğini arkasından çekip yırttı. Kapının önünde
beyiyle karşılaştılar. Kadın beyine dedi ki “Ailene kötülük etmek isteyenin
cezası nedir? Zindana atılmaktan başkası var mı? Belki de acıklı bir azap
gerekir değil mi?”
26-Yusuf dedi ki “Israrla
benden yararlanmak isteyen odur.” Kadının ailesinden bir bilirkişi (şahit)
şöyle dedi (şahitlik etti): “Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın haklı, o
(Yusuf) yalancının tekidir.
27-Yok, eğer gömleği
arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylüyor, doğru söyleyen odur.”
28-Kocası gömleğin arkadan
yırtıldığını görünce dedi ki “Bu, sizin oyunlarınızdandır. Siz kadınların oyunu
gerçekten büyük olur.
29-Yusuf, bu işin peşini
bırak! Kadın, sen de günahının bağışlanmasını iste. Çünkü sen suçlulardan biri
oldun.”
30-Şehirdeki kadınlardan
bir takımı şöyle dedi: “ O vezirin karısı genç kölesini çok istiyormuş. Aşkı
yüreğini kaplamış. Bize göre o, açık bir sapkınlık içindeymiş.”
31-Dedikoduları kadının
kulağına gelince davetçiler gönderdi. Onlara portakal hazırladı; her birine bir
bıçak verdi. Sonra Yusuf’a: “Haydi yanlarına çık” dedi. Kadınlar Yusuf’u
görünce büyülendiler ve ellerini kestiler. Dediler ki “Olmaz böyle şey! Allah
için bu insan değil, olsa olsa değerli bir melek olur.”
32-Kadın dedi ki “Beni
ayıpladığınız kişiyi görün işte. Onun benim olmasını gerçekten çok istedim ama
o hep kendini korudu. Hele istediğimi yapmasın kesin hapse girer ve kendini
itibarsız olanlar arasında bulur.”
33-Yusuf dedi ki “Ey
Rabbim! Bu kadınların istediklerini yapmaktansa, hapsi tercih ederim. Onların
oyununu benden savmazsan onlara kapılırım da kendine hakim olamayanlardan
(cahillerden) olurum.”
34-Rabbi duasını kabul
etti de onu kadınların oyununa getirmedi. Çünkü O, dinler ve bilir.
35-Sonra bütün belgeleri
gördükleri halde Yusuf’u bir süre için hapse atma düşüncesi öne çıktı.
36-Yusuf’la birlikte iki
delikanlı da hapse girmişti. Onlardan biri dedi ki; “Ben rüyada şaraplık üzüm
sıktığımı gördüm. Diğeri; “Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı gördüm. Onu
kuşlar yiyordu” dedi. Bunların yorumu konusunda bizi bilgilendirir misin?
Görüyoruz ki sen, güzel davrananlardansın.”
37-Yusuf dedi ki “Size
yedirilecek yemek gelmeden onun ne maksatla geldiğini dahi bildirebilirim. Bu,
Rabbimin bana öğrettiği şeylerdendir. Çünkü ben Allah’a güvenmeyen inancı
olmayan ve ahireti yok sayan bir topluluğun dinini reddetmiş bulunuyorum.
38-Ben atalarımın dinine
uymuş bulunuyorum; İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un dinine… Bizim herhangi bir
şeyi Allah’a ortak saymaya hakkımız olamaz. İşte bu (Allah’ın ortağının
olmaması), O’nun bize ve bütün insanlara olan büyük lütfudur. Ama insanların
çoğu bunun kıymetini bilmez.
39-Benim hapishane
arkadaşlarım! Farklı rablerin (sahiplerin)olması mı iyidir, yoksa her şeyi emri
altına almış olan Allah’ınmı?”
40-O’nunla aranıza koyarak
kulluk ettiğiniz şeyler, sizin ve atalarınızın koyduğu isimlerden başkası
değildir. Allah’ın onlar hakkında indirdiği bir yetki (sulta) yoktur. Hüküm,
Allah’ın hükmüdür. O, kendinden başkasına kul olmamanızı emretmiştir. Dosdoğru
din işte budur. Ancak, insanların çoğu bunu bilmezler
41-“Ey benim iki hapishane
arkadaşım! Biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak, kuşlar başını
gagalayıp yiyecektir. Doğru yorumunu istediğiniz bu konuda karar verilmiş.”
42-Yusuf kurtulacağını
düşündüğü kişiye dedi ki “Efendinin yanında benden bahset.” Ancak Şeytan
efendisine bahsetmeyi önemsiz gösterdi. Dolayısıyla Yusuf hapiste birkaç yıl
kaldı.
43-Bir gün Kral dedi ki
“Ben rüyada besili yedi inek gördüm, onları yedi zayıf inek yiyordu. Yedi yeşil
başak, bir o kadar da kuru başak gördüm. Ey ileri gelenler! Rüya yorumlamayı
biliyorsanız, benim rüyamı da doğru bir biçimde yorumlayın”
44-Dediler ki “Bir sürü
hayaller görmüşsünüz. Biz böyle hayallerin yorumunu bilmeyiz.
45-Hapisteki iki kişiden
hayatta kalanı neden sonra Yusuf’u hatırladı da dedi ki “Ben size bu rüyanın nasıl
çıkacağının haberini getireceğim; beni hemen gönderin.”
46-“Yusuf! Ey özü sözü
doğru kişi! Şu rüya hakkında bize sağlam bir şey söyle. Besili yedi ineği yedi
zayıf inek yiyor. Yedi yeşil başak, bir o kadar da kuru başak var. Söyle de o
insanlara döneyim belki onlar da öğrenirler.”
47-Yusuf dedi ki “Yedi
yıl, ara vermeden ekip biçersiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar dışındaki bütün
hasadı başağında bırakın.
48-Bunun ardından çok
çetin geçecek yedi yıl gelir, biriktirdiğiniz her şeyi yer tüketir. Sadece
yapacağınız hasat için ayırdığınız az bir kısım kalır.
49-Sonra bunun ardından
bir yıl gelir, insanlar bolluğa kavuşurlar. O yıl bazı ürünlerin suyunu
sıkarlar.”
50-Kral dedi ki “Onu bana
getirin!” Elçi geldiğinde Yusuf şunları söyledi: “Efendine dön de sor bakalım,
ellerini kesen kadınların derdi neymiş? Benim efendim (olan Allah) onların
oyunlarını bilir.”
51-Kral kadınlara dedi ki
“Yusuf’u istediğinizde nasıl bir karşılık gördünüz?” Kadınlar: “Allah için o
böyle şeylerden uzaktır” dediler. Onun aleyhine bir kötülük bilmiyoruz.
“Vezirin karısı da şöyle dedi: “Şimdi bütün gerçek ortaya çıktı. Ondan murat
almak isteyen bendim. O gerçekten dürüst bir kişidir.”
52-Yusuf şöyle devam etti: “O (kadının
kocası)bilsin ki yokluğunda ona hainlik etmedim. Allah, hainlerin oyununu
hedefine ulaştırmaz.”
53-Ben nefsimi aklamam.
Çünkü nefis insana kötülüğü emreder durur; Rabbimin ikram ettiği biri ise
başka. Rabbimin bağışlaması çok, ikramı boldur.”
54-Kral dedi ki “Getirin
onu bana; özel adamım yapayım.” Yusuf’la görüşünce de dedi ki “Bugün sen bizim
katımızda sağlam yeri olan güvenilir bir kişisin.”
55-Yusuf dedi ki “Beni
ülkedeki hazinelerin başına getir. Ben onları korurum ve bu işi bilirim.”
56-Böylece ona, o ülkede
iyi bir makam verdik. Orada beğendiği yere yerleşirdi. Biz ikramımızı, tercih
ettiğimiz kişiye yaparız. Güzel davrananların ödülünü eksiltmeyiz.
57-Allah’a inanıp güvenen
ve ondan çekinenler için Ahiretteki ödül elbette daha iyidir.
58-Yusuf’un kardeşleri
gelmişti, huzuruna çıktılar. Yusuf onları tanıdı ama onlar onu
tanıyamıyorlardı.
59-Yusuf onların mallarını
yüklettikten sonra dedi ki “Bir dahaki sefere babanızdan olan bir erkek
kardeşinizi daha getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam yapıyorum. Bir de ben
konuklarımı iyi ağırlarım.
60-Eğer onunla birlikte
gelmezseniz ne benden bir ölçek alabilirsiniz, ne de yanıma yaklaşabilirsiniz.”
61-Dediler ki “Onu
babasından isteyeceğiz; ne olursa olsun bunu yapacağız.
62-Yusuf emrindeki
gençlere dedi ki “Sermayelerini yüklerinin içine koyun, ailelerine dönünce onun
kendi sermayeleri olduğunu belki anlarlar. Bakarsınız tekrar gelirler.”
63-Babalarının yanına
dönünce dediler ki; “Ey babamız! Tahsisatımız kaldırıldı. Kardeşimizi bizimle
birlikte gönder ki tekrar tahsisat alalım. Biz onu iyi koruruz.”
64-Yakup dedi ki “Onun
hakkında size nasıl güvenebilirim? Bu tıpkı onun kardeşi hakkında daha önce
size güvenmem gibi olmaz mı? Allah’tır en iyi koruyan. En iyi ikram yapan
O’dur..”
65-Yüklerini açınca
sermayelerinin kendilerine iade edildiğini gördüler. Dediler ki “Ey babamız!
Daha ne isteriz; işte sermayemiz, o da iade edilmiş. Ailemize yiyecek
getiririz, kardeşimizi koruruz, bir deve yükü de fazla alırız. Bu tahsisat bize
azdır.”
66-Yakup dedi ki “Ben onu
sizinle göndermem; hepinizi kuşatan bir felaket olmadıkça onu bana
getireceğinize dair Allah adına sağlam söz verirseniz başka.” Ona o sağlam sözü
verdikleri zaman dedi ki “Konuştuklarımıza vekil olan Allah’tır.”
67-Yakup dedi ki “Bakın
oğullarım! Oraya bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kaplardan girin. Ama Allah’tan
gelecek hiç bir şeye engel olamam. Hüküm sadece Allah’a aittir. Ben O’na
güvenip dayandım. Bir dayanak arayanlar yalnızca O’na güvenip dayansınlar.”
68-Babalarının istediği
yerlerden girince ki aslında bu, Allah’tan gelecek hiç bir şeyi onlardan
savacak değildi, sadece Yakup’un yerine getirmesi gereken bir ihtiyaçtı
(kendisi için bir ihtiyaçtı). Çünkü Yakup kendisine öğrettiğimiz için gerçek
bir ilime sahipti. Ama insanların çoğu onu bilmezler.
69-Yusuf’un huzuruna çıktıklarında
kardeşini yanına aldı. “Bak ben senin kardeşinim. Buradakilerin yapacakları
şeyden dolayı sakın kaygılanma” dedi.
70-Onların mallarını
yüklettikten sonra su tasını öz kardeşinin yükü arasına koydu. Daha sonra bir
tellâl yüksek sesle bağırdı: “Kervancılar! Siz hırsızsınız.”
71-Bunlar, onlara dönerek:
“Neyi kaybettiniz?” diye sordular.
72-Dediler ki “Kralın su
tasını bulamıyoruz. Onu getirene bir deve yükü var.” Tellal dedi ki “Ben de
buna kefilim.”
73-“Vallahi, sizin de iyi
bildiğiniz gibi ortalığı karıştırmak için gelmedik. Bu güne kadar bir
hırsızlığımız da olmadı” dediler.
74-Görevliler dedi ki
“Peki, ya yalan söylediğiniz ortaya çıkarsa size göre hırsızın cezası nedir?”
75-“Kimin yükünden çıkarsa
ceza olarak o alınır. Biz yanlış yapanları böyle cezalandırırız.” dediler.
76-Yusuf, öz kardeşinin
yükünden önce ötekilerinin yüklerinde arama yapmaya başladı. Sonra tası öz
kardeşinin yükünden çıkardı. Biz Yusuf için böyle bir oyun kurduk. Yoksa kralın
kanununa göre Yusuf kardeşini alıkoyamazdı, Allah tercih ederse başka. Biz
tercih ettiğimiz kişiyi kat kat yükseltiriz. Her bilenin üstünde daha iyi bilen
vardır.
77-Dediler ki “Bu çalmışsa
daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yusuf bunu içine attı. Onlara hiçbir
şeyi belli etmedi. İçinden şöyle fısıldadı; “Sizler kötü bir konumdasınız;
anlattığınız şeylerin aslını en iyi Allah bilir.”
78-Dediler ki “Sayın
vezirim, onun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine içimizden birini al. Çünkü
biz görüyoruz ki sen güzel davrananlardansın.”
79-Yusuf dedi ki “Allah’a
sığınırım! Malımızı kimde bulmuşsak onu alırız. Yoksa yanlış yapmış oluruz.”
80-Ondan umutlarını
kesince bir yana çekilip fısıldaştılar: Büyükleri dedi ki “Bilmiyor musunuz
babamız sizden Allah adına kesin söz almıştı? Daha önce de Yusuf’a karşı
aşırılıklar yapmıştınız. Ben buradan hiçbir yere ayrılmam. Babamın izni olur ya
da Allah benimle ilgili bir karar verirse başka; en iyi kararı o verir.
81-Babanızın yanına dönün
de deyin ki “Babamız! Oğlun hırsızlık yaptı. Biz sadece bildiğimize şahitlik
ederiz. İşin aslını kavrayacak durumda da değiliz.
82-İçinde yaşadığımız bu
şehrin halkına ve birlikte döndüğümüz kervana sor. Biz gerçekten doğru
söylüyoruz.”
83-Yakup dedi ki “Hayır…
Arzularınız size bir iş yaptırmış… Bundan sonrası güzel bir sabırdır. Belki de
Allah, onları,bana birlikte getirir. Çünkü her şeyi bilen ve kararları doğru
olan O’dur.”
84-Onlara sırt çevirdi ve
“Vah Yusuf’um vah!” dedi. Üzüntüden gözlerine ak düştü. Acısını içine gömmüştü.
85-Dediler ki “vallahi
Yusuf diye diye elden ayaktan düşecek ya da ölüp gideceksin.”
86-Yakup dedi ki “Ben
üzüntümü ve kederimi yalnız Allah’a açıyorum. Allah’ın bildirmesi sebebiyle
sizin bilmediğiniz bir şeyi de biliyorum.
87-Oğullarım! Gidin, Yusuf
ve kardeşiyle ilgili bilgi toplayın. Allah’ın desteğinden umut kesmeyin. Çünkü
Allah’ın desteğinden umut kesenler yalnız onu görmezlik eden topluluklardır.”
88-Gidip Yusuf’un huzuruna
çıkınca şöyle dediler: “Sayın vezirim! Darlık bizi ve ailemizi de vurdu. Buraya
derleyip toplayabildiğimiz bir sermayeyle geldik. Sen bize tahsisatımızı tam
ver; sadakan olsun. Allah sadaka verenlere karşılığını verir.”
89-Yusuf dedi ki “Siz
Yusuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı biliyorsunuz değil mi? O zaman işin nereye
varacağını bilmiyordunuz”
90-Dediler ki “Sen misin?
Evet, sen gerçekten Yusuf’sun.” (Yusuf:) “Ben Yusuf’um. Bu da kardeşimdir.
Allah bize iyilik etti. Kim Allah’tan çekinir ve sabırlı olursa Allah, güzel
davrananların ödülünü eksiltmez.”
91-Dediler ki “Vallahi
Allah seni bize gerçekten tercih etmiş. Biz hatalı davranmıştık.”
92-Dedi ki “Bugün suçunuz
başınıza kakma diye bir şey olmayacaktır. Allah (;sizin durumunuzu düzeltir.)
sizi bağışlar. En iyi ikramı O yapar.O herkesten daha merhametlidir.”
93-“Şu gömleğimi götürün,
babamın yüzüne bırakın. Gözleri görür hale gelecektir. Bütün ailenizle birlikte
bana gelin.”
94-Kervan oradan ayrılınca
Yakup dedi ki “Ben gerçekten Yusuf’un kokusunu alıyorum. Keşke beni bunak
saymasanız.”
95-Dediler ki “Vallahi sen
eski yanılgına gömülüp kalmışsın.”
96-Müjdeci gelip gömleği
yüzünün üstüne bırakınca Yakup tekrar görmeye başladı. “Size dememiş miydim
sizin bilmediğiniz bir şeyi ben, Allah’ın bildirmesiyle biliyorum, diye?”
97-Oğulları dediler ki
“Babamız! Günahlarımızın bağışlanması için dua et. Çünkü bizler hatalıydık.”
98-Dedi ki “Rabbimden sizi
bağışlamasını dileyeceğim. Çünkü o çok bağışlar, ikramı boldur.”
99-Hep beraber Yusuf’un
huzuruna girdiklerinde, anasını babasını bağrına bastı: “Mısır’a girin, Allah izin
verirse güvende olursunuz” dedi.
100-Anasını, babasını
tahtın üstüne çıkardı. Hep birden onun karşısında eğildiler. Yusuf dedi ki
“Babacığım! İşte bu, vaktiyle gördüğüm rüyanın çıkmasıdır. Rabbim onu gerçeğe
çevirdi. Beni hapisten çıkardığı zaman da iyilikte bulunmuştu. Şeytan benimle
kardeşlerimin arasını açtıktan sonra da sizi çölden buraya getirdi. Benim
Rabbim, tercih ettiği şeyi en ince ayrıntısına kadar yapar. Çünkü her şeyi
bilen ve kararları doğru olan O’dur.”
101-“Rabbim (Sahibim)! Bana
yönetimden bir pay verdin, olayları yorumlamayı(tevil) öğrettin. Ey göklerin ve
yerin yaratıcısı! Bu dünyada da öbür dünyada da benim en yakınım(velim) sensin.
Canımı teslim olmuş (Müslüman) olarak al. Beni iyilerin arasına kat.”
102-İşte bu, gizli kalmış
bilgilerdendir; sana vahiy yoluyla bildiriyoruz. (Kardeşleri Yusuf’a) Tuzak
kurarlarken ve görüş birliğine vardıkları sırada yanlarında değildin.
103-Ne kadar çırpınırsan
çırpın, insanların çoğu sana inanmazlar.
104-Oysa bunun için
onlardan bir karşılık istemiyorsun. O, herkese yararlı doğru bilgi (zikir)
dışında bir şey de değildir .
105-Göklerde ve
yerde nice göstergeler var ama yanlarından geçerler de bir kere olsun dönüp
bakmazlar.
106-Onların çoğu Allah’a güvenmez; ille de araya aracı koyar (müşrik olurlar.)
106-Onların çoğu Allah’a güvenmez; ille de araya aracı koyar (müşrik olurlar.)
107-Allah’ın azabının kendilerini içine almasına veya beklemedikleri bir anda
kıyamet saatinin gelmesine karşı bir güvenceleri mi vardır? Farkına bile
varamazlar.
108-De ki “Benim yolum budur, açık bir belgeye dayanarak, insanları Allah’a
çağırıyorum. Ben ve bana uyanlar öyleyiz. Allah’a boyun eğerim. Ben
müşriklerden değilim.”
109-Senden önce gönderdiğimiz elçiler, o kentlerin halkından vahyettiğimiz
erkeklerdi. Bunlar yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki kendilerinden öncekilerin
sonunun ne olduğunu görsünler? Ahiret yurdu Allah’tan çekinerek kendini
bozmayanlar için elbette daha iyidir. Aklınızı kullanmaz mısınız?
110-O elçiler umutlarını kesmiş ve yalancı yerine konuldukları kanaatine
varmışlarsa yardımımız gelir, sonra tercih ettiğimizi kurtarırız. Azabımız,
suçlular topluluğundan engellenemez.
111-Onların hikâyelerinde sağlam duruşlu olanlar için dersler vardır. Bu
(Kur’an) uydurulabilecek bir söz değildir. Aksine önceki kitapları kendinde
olanla doğrulayan, her şeyi açıklayan, inanıp güvenen bir topluluğa yol
gösteren ve ikram olan bir kitaptır.
0 yorum:
Yorum Gönder