İyiliği sonsuz, ikramı
bol Allah’ın adıyla,
1-ELİF! LÂM! RÂ! Bunlar,
doğru hükümler içeren Kitab’ın ayetleridir.
2-İçlerinden bir kişiye:
“İnsanları uyar ve inanıp güvenenlere, özü sözü doğru kişiler sınıfına çıkma
müjdesi ver” diye vahiy etmemiz onlara çok mu tuhaf geldi ki ayetleri
görmezlikten gelenler (kâfirler): “Bu, tam bir büyücüdür” dediler?
3-Sizin Rabbiniz[1*]
Allah’tır; gökleri ve yeri altı günde yaratmış sonra yönetime (arşa) geçmiştir.
İşleri çekip çeviren O’dur. Şefaat edecek olan, ancak O’nun izninden sonra
edebilir. İşte Allah budur, sizin Rabbinizdir. Siz O’na kul olun. Bilgilerinizi
kullanmayacak mısınız?
4-Dönüp topluca huzuruna
varacağınız O’dur. Bu, Allah’ın verdiği sözdür; gerçekleşecektir. O, ilk önce
yaratır, sonra yaratmayı tekrarlar. Bu, inanıp güvenen ve iyi iş yapanlara
çalışmalarının karşılığını hakka uygun şekilde vermek içindir. Ayetleri
görmezlikten gelenler de bu kafirliklerine karşılık kaynar sudan bir içecek ve
acıklı bir azap ile karşılanacaklardır.
5-Güneşi ziyâ, Ay’ı nûr
yapan O’dur. Yılların sayısını ve hesabı bilesiniz diye onu menzil-menzil
ölçülendirmiştir. Allah’ın yarattığı şeyler, gerçeğin kendisinden başka birşey
değildir.Allah onu gerçek varlık olarak yaratmıştır. Allah, âyetlerini bilen
bir topluluk için açıklar.
6-Gece ile gündüzün
farklılaşmasında, Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı her şeyde kendini
(yanlışlardan) koruyan bir topluluk için göstergeler (ayetler) vardır.
7-Bizimle karşılaşmayı
beklemeyen ve dünya hayatından hoşlanan, onunla tatmin olanlar, bir de
ayetlerimize aldırmayanlar var ya...
8-İşte onların varıp
kalacakları yer, cehennemdir. Bu, yaptıklarının karşılığıdır.
9-İnanıp güvenen ve iyi
işler yapanları, güvenlerinden (imanlarından) ötürü, Rableri doğruya yöneltecektir.
Nimet dolu cennetler içinde etraflarından ırmaklar akacaktır.
10-Bunların oradaki
duaları : “Biz sana içten boyun eğeriz Allah’ım”; sağlık dilekleri de “Esenlik
ve güvenlikle (selam)” sözleridir. Dualarının sonu da şöyle olur: “Her şeyi güzel
yapan yalnız Allah’tır. O, tüm varlıkların Sahibidir.”
11-Eğer Allah, insanlara
hayrı verdiği çabuklukta şerri de verseydi onların sonları gelirdi. Bize
kavuşmayı ummayanları kendi azgınlıkları içinde bırakırız, bocalar dururlar
12-İnsanın başı sıkıştı
mı, yanları üzerine basarken, otururken veya ayaktayken bize yalvarır durur.
Ama ne zaman ki sıkıntısını gideririz, sanki başı sıkışıp da bize hiç
yalvarmamış gibi davranır. Dengesizlerin yaptıkları şey işte böyle kendilerine
güzel görünür.
13-Sizden önce nice
kuşakları yanlış yola girdiklerinde etkisiz hale getirdik. Onlara gelen
elçiler, apaçık belgelerle(mucizelerle) gelmişlerdi ama inanmamaya
kararlıydılar. Biz suçlular topluluğunu böyle cezalandırırız.
14-Sonra bu topraklarda
sizi onların yerine geçirdik ki sizin nasıl davranacağınıza bakalım.
15-Onlara, birbirini
açıklayan âyetlerimiz okununca, bizimle karşılaşmayı beklemeyenler derler ki
“Bize başka bir Kur’an(ayetler kümesi)getir, ya da onu değiştir.” De ki “Onu
kendiliğimden değiştirmeye yetkim yoktur. Ben sadece bana yapılan vahye uyarım.
Eğer Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım.”
16-De ki “Allah farklı
tercihte bulunsaydı onu size okumazdım. O, onu size bildirmezdi de. Bundan önce
aranızda bir ömür geçirdim. Aklınızı kullanmaz mısınız?”
17-Bir yalanı Allah’a
atfeden veya onun ayetleri karşısında yalana sarılandan daha yanlış kim
olabilir? Şurası bir gerçek ki bu suçu işleyenler, umduklarına
kavuşamayacaklardır.
18-Kendilerine zarar
vermeyecek, fayda da sağlamayacak olan şeyi Allah ile aralarına koyup kul
olurlar. Bir de derler ki “Bunlar Allah’ın yanında bizi yanına alacak (şefaat
edecek) olanlardır.” De ki “Siz Allah’a, göklerde ve yerde bilmediği bir şeyi
mi haber veriyorsunuz?” O, onların ortak saydıklarından uzak ve yücedir.”
19-İnsanlar bir tek
toplumdu (ümmetti), daha sonra ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinin daha önce
verdiği karar[*] olmasaydı, onların ayrılığa düştükleri konuda aralarından
hüküm verilirdi.
20-Diyorlar ki “Ona
Rabbinden bir mucize (ayet) indirilse olmaz mı?” De ki “Bütün gizli bilgiler
Allah’a aittir. Öyleyse bekleyin; sizinle birlikte ben de bekliyorum.”
21-İnsanlara, uğradıkları
sıkıntıdan sonra ikramda bulunsak hemen ayetlerimiz konusunda kendilerine özel
bir oyun kurarlar. De ki “Allah oyunu daha çabuk kurar. Çünkü elçilerimiz
onların oyunlarını yazmaktadır.”
22-Sizleri karada ve
denizde yürüten O’dur. Bir gemide olsanız, gemi güzel bir rüzgârla yolcuları
rahatça götürse, hepsi tam bunun zevkine varmışken bir kasırga çıkıp her tarafı
dalgalar sarsa, iyice kuşatıldıkları kanaatine vardıkları anda Allah’a boyun
eğerek şöyle yalvarırlar: “Bizi bundan kurtarırsan gerçekten görevini yerine
getirenlerden oluruz.”
23-Onları kurtarınca da
bakarsınız ki o yerde yine yanlış işlere dalmışlar. Ey insanlar! Bu gibi
davranışlarınızın zararı kendinizedir. Bu hayatta biraz menfaat sağlarsınız ama
sonunda dönüşünüz bize olur. Yapmış olduğunuz şeyleri, size bir bir haber
veririz.
24-Dünya hayatı tıpkı
gökten indirdiğimiz bir suya benzer. O su sebebiyle insanların ve en’amın(davarın)
beslendiği bitkiler sarmaş dolaş olur. Derken toprak donanır ve bütün süslerini
takınır. (Toprak) sahipleri, çıkacak ürünü hesaplayabilecekleri kanaatine
vardıkları bir sırada o yere emrimiz, gece veya gündüz gelir de onu yolunmuş
hale getiririz; sanki bir gün önce orada herhangi bir ürün yokmuş gibi olur.
İşte biz, düşünen bir topluluğa, âyetlerimizi böyle ayrıntılı olarak anlatırız.
25-Allah esenlik ve
güvenlik yurduna çağırır ve yola gelmeyi tercih edeni doğru bir yola getirir.
26-Güzel davrananlara da
daha güzeli ve fazlası vardır. Yüzleri ne kararacak ne de kızaracaktır. İşte
bunlar cennet ahalisidir; onlar orada ölümsüzdürler.
27-Kötü işlerle
uğraşanların cezası o kötülüğün dengidir (bir katıdır). Alçaklık onların her
yanını sarar. Onları Allah’tan koruyacak kimseleri de olmaz. Yüzleri sanki
gecenin karanlık parçaları ile örtülmüş gibidir. İşte bunlar cehennem
ahalisidir; onlar da orada ölümsüzdürler.
28-Onların hepsini
topladığımız gün Allah’a ortak uyduranlara “Sizler ve ortak saydıklarınız!
Olduğunuz yerde kalın!” diyeceğiz, sonra da aralarını ayıracağız. Ortak
saydıkları diyecekler ki “Siz sadece bize kul olmuyordunuz ki!”
29-“Aramızda şahit olarak
Allah yeter. Bize kulluk ettiğinizi, gerçekten fark edememiştik.”
30-Kim ne yapmışsa orada
ortaya çıkacaktır. Hepsi, gerçek dostları olan Allah’ın huzuruna getirilmiş
olacaklar ve uydurdukları her şey de kaybolup gidecektir.
31-Desen ki “Size gökten
ve yerden size rızık veren kim? Dinleme ve ileri görüşlü olma (basiret)
özelliklerinize hakim olan kim?Ya ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü
çıkaran kim? Kimdir o bütün işleri çekip çeviren?” “Allah’tır” diyeceklerdir.
De ki “Hiç çekinmez misiniz?”
32-Sizin gerçek
Rabbiniz[*] olan Allah işte budur. Gerçeğin ötesi sapıklık değildir de ya
nedir? Nasıl oluyor da halden hale sokuluyorsunuz?
33-Yoldan çıkanlarla
ilgili olarak Rabbinin söylediği şu söz böylece gerçekleşmiş oldu: “Onlar
inanıp güvenmezler.”
34-De ki “Ortak
saydıklarınız arasında yaratmayı baştan başlatacak sonra da tekrarlayacak olan
kimse var mıdır? De ki “Yaratmayı başlatan ve tekrarlayacak olan Allah’tır.
Nasıl da yalana sürükleniyorsunuz?”
35-De ki “Ortak
saydıklarınız arasında doğruyu gösterecek biri var mı? De ki “Doğruyu gösteren
Allah’tır. Öyleyse, doğruyu gösterene uymak mı, yoksa kendine gösterilmedikçe
doğruyu gösteremeyecek olana uymak mı daha doğrudur? Size ne oluyor? Ne biçim
karar veriyorsunuz?”
36-Onların çoğu, sadece
kendi varsayımlarının peşine takılırlar. Varsayım, hiçbir şekilde gerçeğin
yerini tutmaz. Allah, onların ne yaptıklarını bilir.
37-Bu Kur’an, başkası
tarafından uydurulup Allah’a mal edilmiş değildir. Aksine önceki kitapları
kendinde olanla doğrulayan, o Kitapları açıklayan, içinde şüpheye yer olmayan
ve varlıkların Rabbi tarafından indirilmiş olan kitaptır.
38-Yoksa onu o (Muhammed)
uydurdu mu diyorlar? De ki “Allah ile aranıza koyduklarınızdan
çağırabileceğiniz herkesi çağırın da onun dengi bir sure getirin. Samimiyseniz
yaparsınız”
39-Aslında onlar,
Kur’ân’daki bilgiyi (ilmi) anlamadan, (ayetler arası) iç bağlamı henüz ortaya
çıkmadan yalana sarıldılar. Onlardan öncekiler de böyle yalana sarılmışlardı.
Yanlışlar içindekilerin sonunun nasıl olduğunu bir düşün.
40-Onlardan kimi ona
inanır, kimi de inanmaz. Rabbin bozguncuları iyi bilir.
41-Seni yalancı sayarlarsa
de ki “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız da size. Benim yaptığımla sizin
bir ilginiz yok, sizin yaptığınızla da benim bir ilgim yoktur.”
42-İçlerinden seni
dinleyenler vardır. Ama sen sağırlara söz işittirebilir misin? Hele bir de
akıllarını kullanmazlarsa?
43-Onlardan kimi de sana
bakar durur. Sen körlere yol gösterebilir misin? Hele bir de basiretlerini
kullanmıyorlarsa?
44-Allah’ın insanlara
yaptığı tek bir yanlış yoktur. Ama yanlışı insanlar kendilerine yaparlar.
45-Allah’ın onları bir
araya toplayacağı gün kendilerine öyle gelir ki sanki gündüzün tanışmayla geçen
bir saati dışında dünyada bulunmamışlardır. Allah ile karşılaşmayı yalan
sayanlar kaybetmiş olacaklardır. Onlar yola gelmemişlerdir.
46-Onları tehdit ettiğimiz
şeyin bir kısmını sana göstersek de seni vefat ettirsek de dönüşleri bize
olacaktır. Üstelik yaptıkları her şeyin şahidi Allah’tır.
47-Her toplumun(ümmetin)
bir elçisi vardır. Elçileri yanlarına geldiği zaman, aralarında hakka uygun
şekilde hükmedilir. Onlara haksızlık yapılmaz.
48-Derler ki “Eğer
söylediğiniz doğruysa, o tehdit ne zaman gerçekleşecek?”
49-De ki “Kendim için,
zararlı veya yararlı bir iş yapmaya gücüm yetmez; Allah’ın koyduğu kanuna uyarsam
başka. Her toplumun (ümmetin) bir eceli vardır. Ne ecelleri gelince onu bir
süre erteleyebilirler, ne de ecelleri gelmeden onun gelmesini sağlayabilirler.”
50-De ki “Düşünsenize,
Allah’ın azabı size gece ya da gündüz gelse ne olur? Bu suçlular onun nesini
çarçabuk isterler?”
51-Azap geldikten sonra mı
inancınızı kesinleştireceksiniz?O zaman size şöyle denecektir: “Şimdi mi?
Cezanın çabuk gelmesini isteyip duruyordunuz ya!”
52-İlerisinde
yanlışlar içindeki o kimselere şöyle denecektir: “Kalıcı azabı tadın bakalım.
Kazandığınızın karşılığından başka ne görecektiniz!”
53-Senden haber almaya çalışıyorlar, “O gerçek mi?” diye. De ki “Evet! Rabbime yemin ederim ki gerçektir. Ondan yakanızı kurtaramayacaksınız.”
53-Senden haber almaya çalışıyorlar, “O gerçek mi?” diye. De ki “Evet! Rabbime yemin ederim ki gerçektir. Ondan yakanızı kurtaramayacaksınız.”
54-Yanlışlara dalmış her bir kişinin elinde yeryüzünün bütün malları olsa, o
gün tereddüt etmeden fidye olarak verirler. Azabı görünce için için pişmanlık
duyacaklardır. Aralarındaki yargılama hakka uygun şekilde yapılmış ve
haksızlığa uğratılmamışlardır.
55-Bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Yine bilin ki
Allah’ın tehdidi gerçekleşecektir ama onların çoğu bunu bilmezler.
56-Hayat veren de O’dur; alan da O. Hepiniz O’na döndürüleceksiniz.
57-Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, göğüslerde olana şifa, inanıp
güvenenler için bir rehber ve ikram (olan Kitap) gelmiştir.
58-“Onlara, Allah’ın lütfunu ve ikramını anlat; içleri onunla rahatlasın.
Bu, onların biriktirdiği her şeyden değerlidir.”
59-De ki “Allah’ın size indirdiği her bir rızkı düşündünüz mü? Siz onu
helal, haram diye sınıflandırıyorsunuz.” De ki “Bunu size Allah mı bildirdi,
yoksa Allah’a iftira mı ediyorsunuz?”
60-Bir yalanı Allah’a atfedenler, (mezardan) kalkış gününü ne sanıyorlar?
Şurası bir gerçek ki Allah’ın insanlara ikramı çoktur ama onların çoğu
görevlerini yerine getirmezler
61-Herhangi bir durumdayken, Kur’ân’dan bir şey okuyorken ya da sizler bir
iş yapıyorken, ona dalıp gittiğinizde mutlaka size şahit oluruz. Yerde ve gökte
zerre ağırlığında bir şey bile Rabbinden gizli kalmaz. Bunların küçüğü de
büyüğü de mutlaka açık bir defterdedir.
62-Bilesiniz ki Allah’ın dostlarının(velilerinin) üstünde ne bir korku olur
ne de üzülürler.
63-Onlar inanıp güvenen ve çekinerek korunan kimselerdir.
64-Hem dünya hayatında, hem de ahirette müjde onların hakkıdır. Allah’ın
sözlerinin değişmesi diye bir şey olamaz. İşte en büyük kurtuluş budur.
65-Onların sözleri seni üzmesin; Allah her şeyin üstesinden gelir. O dinler
ve bilir.
66-Bilin ki göklerde kim var, yerde kim varsa hepsi Allah’ındır. Allah’tan
başkasına yalvaranların kendilerini kaptırdıkları, ortaklar değillerdir. Onlar
sadece kuruntularına (zanna) kapılmışlardır. Onlar sadece atarlar.
67-Dinlenesiniz diye geceyi sizin için yaratan O’dur. Gündüzü de aydınlatıcı
yapmıştır. Dinleyen bir topluluk için bunda âyetler(göstergeler) vardır.
68-“Allah çocuk edindi” dediler. O’nun bununla ne ilgisi olur! O’nun kimseye
ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. Bu konuda elinizde
bir delil de yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?
69-De ki “Bu yalanı Allah’a atfedenler, umduklarına kavuşamayacaklardır.”
70-Dünyada kendilerine yarar sağlarlar. Sonra dönüşleri bize olacaktır.
Sonra da ayetleri görmezlikten gelmelerine (kâfirlik etmelerine) karşılık
onlara ağır bir azap tattıracağız.
71-Onlara Nuh’un haberini oku. Bir gün halkına şöyle demişti: “Ey Halkım!
Benim duruşum ve Allah’ın âyetleriyle bilgilendirmem size ağır geliyorsa bakın
ben Allah’a güvenip dayandım. Siz ve ortaklarınız bana ne yapacağınıza karar
verin ki işiniz üzüntüye dönüşmesin. Bana yapacağınızı yapın, hiç göz
açtırmayın.
72-Yüz çevirdiyseniz zaten sizden bir ücret istemedim ki! Benim ücretimi
verecek olan yalnız Allah’tır. Tam teslim (müslüman) olmam emredildi.”
73-Buna rağmen onu yalanladılar. Biz de onu ve onunla birlikte gemide
olanları kurtardık ve diğerlerinin yerine geçirdik. Ayetlerimiz karşısında
yalan yanlış şeylere sarılanları da suda boğduk. Uyarılan o kimselerin sonunun
ne olduğunu bir düşün.
74-Sonra Nuh’un ardından birçok elçiyi kendi halkına gönderdik. Bunlar
onlara o açık belgeleri (mucizeleri)getirdiler. Ama başlangıçta elçiye karşı
yalana sarılmaları sebebiyle daha sonra inanmaya yanaşmamışlardı. Aşırılık
yapanların kalpleri üzerinde işte böyle bir yapı oluştururuz.
75-Sonra onların ardından da Musa'yı ve Harun'u, âyetlerimizle birlikte
Firavun’a ve ileri gelen adamlarına gönderdik. Onlar da büyüklenmişlerdi. Zaten
bir suçlular topluluğu idiler.
76-Bizim katımızdan olduğu belli olan o gerçek onlara gelince “Bu apaçık bir
sihir!” dediler.
77-Musa şöyle dedi:
“Gerçekle yüzleşince mi bunu söylüyorsunuz? Bu şimdi sihir mi? Eğer öyleyse
sihirbazlar umduklarına kavuşamazlar.”
78-Dediler ki “Atalarımızdan görüp bildiğimiz yoldan bizi çevirmek için mi
geldin? Bu yerin büyüğü ikiniz olacaksınız öyle mi? Biz ikinize de
inanmıyoruz.”
79-Firavun dedi ki “Ne kadar usta sihirbaz varsa hepsini bana getirin.”
80-Sihirbazlar gelince Musa onlara: “Ne atacaksanız atın!” dedi.
81-Onlar (ellerindeki ipleri ve değnekleri) atınca Musa dedi ki “Bu
yaptığınız tümüyle sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Allah bozguncuların
işini yoluna koymaz.”
82-Allah, sözleriyle gerçeği ortaya çıkarır; isterse suçlular hoşlanmasın.
83-Firavun’un ve kendi önderlerinin baskısından korkmaları sebebiyle Musa’ya
halkının gençleri dışında kimse inanmadı. Firavun orada tam bir hâkimiyet
kurmuştu ve aşırılıklar içindeydi.
84-Musa dedi ki “Ey Halkım! Allah’a inanıp güveniyorsanız ve O’na teslim
olmuşsanız O’na dayanın.”
85-Bunun üzerine dediler ki “Biz Allah’a güvenip dayandık. Ey Rab! Bizi
yanlışlar içindeki o topluluğa ezdirme.
86-Yardım ve desteğinle bizi bu kâfirler topluluğundan kurtar.”
87-Biz de Musa ile kardeşine şunu vahyettik: “Mısır’da halkınız için evler
hazırlayın. Evlerinize birer kıble yapın ve namazı tam kılın. İnanıp
güvenenlere de müjde verin.”
88-Musa dedi ki “Rabbimiz! Sen Firavun’a ve ileri gelen adamlarına dünya
hayatında süs ve mallar verdin. Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi?
Rabbimiz! Sen onların mallarını yok et, kalplerini öyle baskı altında tut ki o
acıklı azabı görünceye kadar inanamaz olsunlar.”
89-Allah dedi ki “İkinizin de duası kabul edildi. Siz doğru olmaya devam
edin ve kendini bilmezlerin yoluna uymayın.”
90-İsrailoğullarını denizden geçirdik. Firavun ile orduları, onları
yakalamak ve ezmek için hemen peşlerine düştüler. Boğulmak üzereyken Firavun
dedi ki “İsrailoğullarının inanıp güvendiği ilahtan başka ilah olmadığına
inandım. Ben de tam teslim olanlardanım(müslümanlardanım)”
91-(Allah:) “Şimdi mi? Oysa bu ana kadar isyan içindeydin, bozguncunun
tekiydin.
92-Bugün senin cesedini kurtaracağız ki senden sonrakilere bir delil(âyet)
olsun. Çünkü insanların çoğu âyetlerimizi umursamıyorlar.”
93-İsrailoğullarını doğru bir yurda yerleştirmiş, kendilerine temiz rızıklar
vermiştik. Onlara bu bilgi (Kur’an) gelinceye kadar ayrılığa düşmemişlerdi.
Senin Rabbin, anlaşamadıkları konularda (mezardan) kalkış günü aralarında hüküm
verecektir.
94-Sana indirdiğimiz şeyden dolayı şüphen varsa senden önce indirilmiş
kitabı okuyanlara sor. Doğrusu Rabbinden sana da aynı gerçek gelmiştir. Sakın
şüpheye kapılanlardan olma.
95-Allah’ın ayetleri karşısında yalana sarılanlardan da olma. Yoksa
kaybedenlere karışır gidersin.
96-Rabbinin, aleyhlerindeki sözünü hak etmiş olanlar inanıp güvenecek
değillerdir.
97-Bütün mucizeler(ayetler) önlerine gelse bile acıklı azabı görünceye kadar
böyle gider.
98-Keşke bir kent çıksaydı da azap gelip çatmadan önce inanıp güvenseydi ve
böylece imanları kendilerine fayda verseydi.Bunun tek istisnası Yunus’un
halkıdır. İnanıp güvendikleri zaman dünya hayatında onlardan rezillik azabını
kaldırdık ve belli bir süre refah verdik.
99-Eğer Rabbin zorlayıcı kanun koysaydı yeryüzünde kim varsa hepsi birden
inanıp güvenirdi. Böyleyken inanıp güvenenlerden olsunlar diye onara baskı mı
uygulayacaksın?
100-Allah’ın onayı olmadan kimse inanıp güvenmiş (mümin) sayılmaz. Allah,
aklını kullanmayanların üstünde inançsızlık pisliği oluşturur.
101-Onlara de ki “Göklerde ve yerde neler olduğunu gözlemleyin. Ama
oralardaki göstergeler(ayetler) ve yapılan uyarılar, inanıp güvenmeyen bir
topluluğun işine yaramaz.”
102-Kendilerinden önce gelip geçenlerin gördükleri günlerin benzerinden
başkasını mı bekliyorlar? De ki “Bekleyin bakalım, bende sizinle birlikte
bekliyorum.”
103-Sonra elçilerimizi ve inanıp güvenenleri kurtarırız. Bu hep böyledir.
İnanıp güvenenleri kurtarmak boynumuzun borcudur.
104-De ki “Ey insanlar! Benim dinim hakkında şüpheniz varsa bilin ki sizin
Allah ile aranıza koyup kulluk ettiklerinize ben kulluk etmem ama ruhunuzu
alacak olan1 Allah’a kulluk ederim. Bana, inanıp güvenenlerden(müminlerden)
olmam emredilmiştir.”
105-Sen yüzünü dosdoğru bu dine çevir. Sakın müşriklerden olma.
106-Allah ile arana koyarak, sana yararı da zararı olmayanı yardıma çağırma.
Eğer öyle yaparsan yanlış yapanlara (zalimlere) karışır gidersin.
107-Allah, sana bir zarar verecek olsa onu ondan başka giderebilecek yoktur.
Sana iyilik etmek istese onun ikramına engel olabilecek de yoktur. Allah
ikramını, tercih ettiği kullarına verir. O, çok bağışlar ve ikramı boldur.
108-De ki “Ey insanlar! Bu gerçek size Rabbinizden gelmiştir. Artık kim yola
gelirse kendi için gelir. Kim de yoldan çıkarsa kendi aleyhine çıkar. Ben sizin
üzerinizde bir vekil değilim.”
109-Sana gelen vahiy ne ise sen ona uy. Allah, hükmünü verinceye kadar da
sabret (sıkıntılara göğüs ger). O, en iyi karar verendir. O, kararları en doğru
olandır.
0 yorum:
Yorum Gönder