İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla,
(Mümin 40/1)HA! MİM!
(Mümin 40/2)Kitabın indirilmesi, üstün ve bilgili olan Allah katındandır.
(Mümin 40/3)Günahları bağışlar, dönüşleri (tevbeleri) kabul eder, cezaları pek ağır ve imkanları geniştir. Ondan başka ilah yoktur, dönüş O’nadır.
(Mümin 40/4)Allah'ın ayetlerini etkisizleştirmeye çalışanlar, onları görmezlikten gelenlerden başkası değildir. Kafirlerin diyar diyar dolaşmaları seni yanıltmasın.
(Mümin 40/5)Onlardan önce Nuh’un halkı ve arkalarından gelenler de yalana sarıldılar. Her toplum (ümmet), kendi batıllarıyla bu hakkı ortadan kaldırmak için mücadeleye girerek, kendilerine gelen elçiyi avuçlarının içine almaya çalıştılar. Ben de onları oradan aldım. Cezalandırmam nasılmış (gördüler)?
(Mümin 40/6)Rabbinin (Sahibinin), ayetleri görmezlikten gelenler için söylediği “Onlar cehennem ahalisidir” sözü, böylece gerçekleşmiş oldu.
(Mümin 40/7)Arşı (yönetim merkezini) yüklenenler ile Arş’ın çevresinde olanlar, her yaptığını güzel yapan Sahiplerine boyun eğerler ve O’na güvenirler. "Sahibimiz! Bilgin ve ikramın her şeyi içine alır. Hatalarından dönüp senin yoluna yönelenleri bağışla; onları cehennemin azabından koru" diyerek müminlerin bağışlanmasını isterler.
(Mümin 40/2)Kitabın indirilmesi, üstün ve bilgili olan Allah katındandır.
(Mümin 40/3)Günahları bağışlar, dönüşleri (tevbeleri) kabul eder, cezaları pek ağır ve imkanları geniştir. Ondan başka ilah yoktur, dönüş O’nadır.
(Mümin 40/4)Allah'ın ayetlerini etkisizleştirmeye çalışanlar, onları görmezlikten gelenlerden başkası değildir. Kafirlerin diyar diyar dolaşmaları seni yanıltmasın.
(Mümin 40/5)Onlardan önce Nuh’un halkı ve arkalarından gelenler de yalana sarıldılar. Her toplum (ümmet), kendi batıllarıyla bu hakkı ortadan kaldırmak için mücadeleye girerek, kendilerine gelen elçiyi avuçlarının içine almaya çalıştılar. Ben de onları oradan aldım. Cezalandırmam nasılmış (gördüler)?
(Mümin 40/6)Rabbinin (Sahibinin), ayetleri görmezlikten gelenler için söylediği “Onlar cehennem ahalisidir” sözü, böylece gerçekleşmiş oldu.
(Mümin 40/7)Arşı (yönetim merkezini) yüklenenler ile Arş’ın çevresinde olanlar, her yaptığını güzel yapan Sahiplerine boyun eğerler ve O’na güvenirler. "Sahibimiz! Bilgin ve ikramın her şeyi içine alır. Hatalarından dönüp senin yoluna yönelenleri bağışla; onları cehennemin azabından koru" diyerek müminlerin bağışlanmasını isterler.
(Mümin 40/8)"Sahibimiz! Onları; babalarından, eşlerinden
ve soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin kalıcı bahçelere koy.
Üstün olan ve doğru kararlar veren ancak Sensin.
(Mümin 40/9)Onları cehennemin sıkıntısından koru! O gün kimi o sıkıntıdan korumuşsan ona ikram etmiş olursun. İşte bu, büyük bir kurtuluştur."
(Mümin 40/10)Ayetleri görmezlik edenlere, şöyle seslenilir: "İmana çağrılıp da görmezlik ettiğiniz günkü Allah'ın kızgınlığı, şimdi sizin kendinize olan kızgınlığınızdan büyüktü.”
(Mümin 40/11)Onlar şöyle diyeceklerdir: "Sahibimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa hayat verdin.Suçlarımızı itiraf da ettik. Buradan çıkışın bir yolu vardır, değil mi?.”
(Mümin 40/9)Onları cehennemin sıkıntısından koru! O gün kimi o sıkıntıdan korumuşsan ona ikram etmiş olursun. İşte bu, büyük bir kurtuluştur."
(Mümin 40/10)Ayetleri görmezlik edenlere, şöyle seslenilir: "İmana çağrılıp da görmezlik ettiğiniz günkü Allah'ın kızgınlığı, şimdi sizin kendinize olan kızgınlığınızdan büyüktü.”
(Mümin 40/11)Onlar şöyle diyeceklerdir: "Sahibimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa hayat verdin.Suçlarımızı itiraf da ettik. Buradan çıkışın bir yolu vardır, değil mi?.”
(Mümin 40/12)“Bu çektiğiniz şuna karşılıktır;yalnız Allah’a
çağrıldığında görmezlikten gelir, ona eş koşulunca inanırdınız. Bu yüce
Allah'ın kararıdır." denir.
(Mümin 40/13)Size ayetlerini gösteren, gökten sizin için rızık indiren O’dur. Allah'a yönelenden başkası, bu bilgiyi doğru kullanamaz.
(Mümin 40/14)Siz, O’nun dinine bir şey katmadan Allah’a yalvarın. Görmezlik edenler varsın bundan hoşlanmasınlar
(Mümin 40/13)Size ayetlerini gösteren, gökten sizin için rızık indiren O’dur. Allah'a yönelenden başkası, bu bilgiyi doğru kullanamaz.
(Mümin 40/14)Siz, O’nun dinine bir şey katmadan Allah’a yalvarın. Görmezlik edenler varsın bundan hoşlanmasınlar
(Mümin 40/15)O, dereceleri yükseltir, Arş’ın (yönetimin)
Sahibidir. Yüzleşme günü konusunda uyarılarda bulunsun diye seçtiği kişiye,
emirlerini içeren bilgiler verir.
(Mümin 40/16)O gün onlar ortaya çıkarlar; hiçbir şeyleri
Allah'a gizli kalmaz. "Bugün yetki kimindir?" diye sorulur. "Bir
ve karşı konulamaz güce sahip olan Allah'ındır." diye cevap verilir.
(Mümin 40/17)O gün herkese, kazandığının karşılığı verilir. O gün haksızlık olmaz. Allah, hesabı çabuk görür.
(Mümin 40/18)Çok yakında gelecek olan o gün konusunda onları uyar. O, yüreklerin ağza geleceği, boğazların düğümleneceği gündür. Yanlış yapanların ne bir can yoldaşı olacak ne de sözü dinlenecek bir şefaatcısı
(Mümin 40/17)O gün herkese, kazandığının karşılığı verilir. O gün haksızlık olmaz. Allah, hesabı çabuk görür.
(Mümin 40/18)Çok yakında gelecek olan o gün konusunda onları uyar. O, yüreklerin ağza geleceği, boğazların düğümleneceği gündür. Yanlış yapanların ne bir can yoldaşı olacak ne de sözü dinlenecek bir şefaatcısı
(Mümin 40/19)Allah, gözlerin hainliğini ve göğüslerin
sakladığı şeyleri bilir.
(Mümin 40/20)Allah, hakkını vererek yargılamada bulunur. Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları ise hiç bir yargılama yapamazlar. Allah dinler ve görür.
(Mümin 40/21)Yeryüzünde dolaşmazlar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğunu görsünler. Onlar çok daha güçlüydüler ve daha iyi eserler bırakmışlardı. Allah onları suçlarına karşılık kıskıvrak yakaladı. Allah'a karşı onları koruyacak hiç kimseleri yoktu.
(Mümin 40/22)Böyle oldu, çünkü elçileri onlara, o açık belgeleri(mucizeleri) getirdiler ama bunlar, görmezlikten geldiler. Allah da onları kıskıvrak yakaladı. Allah güçlüdür, cezası da pek ağır olur.
(Mümin 40/23)Musa'yı, mucizelerimizle ve açık bir delille gönderdik.
(Mümin 40/24)Onu Firavun’a, Haman’a ve Karun'a gönderince "yalancı büyücü" demişlerdi.
(Mümin 40/25)Onlara, katımızdan verilen gerçeklerle gelince dediler ki "Onun yanındaki müminlerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın.” Ama gerçekleri görmezlikten gelenlerin tuzakları boştur.
(Mümin 40/26)Firavun: "Bırakın beni, ben Musa'yı öldüreyim, o da Sahibini yardıma çağırsın. Çünkü sizin dininizi kendininki ile değiştireceğinden veya kurulu düzeni bozmasından korkuyorum." dedi.
(Mümin 40/27)Musa: "Ben, hesap gününe inanmayıp kendini büyük gören herkesten, benim Sahibim ve sizin de Sahibiniz olan Allah’a sığınırım." dedi.
(Mümin 40/28)Firavun ailesinden, imanını gizleyen bir mümin kalkıp dedi ki: "Bir adamı, Sahibim Allah'tır, dediği için mi öldürüyorsunuz? Halbuki size, Sahibinizden o açık belgelerle(mucizelerle) gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanının cezasını çeker. Dürüstse, yaptığı tehditlerin bir kısmı başınıza gelebilir. Allah, aşırılık eden yalancı birini yola getirmez.
(Mümin 40/29)Ey halkım, bugün yetki sizdedir, bu toprak sizin hâkimiyetiniz altındadır. Başımıza Allah’tan bir bela gelirse bize kim yardım eder?" Firavun dedi ki "Size sadece kendi gördüğümü gösteriyorum. Size sadece doğru yolu gösteriyorum."
(Mümin 40/20)Allah, hakkını vererek yargılamada bulunur. Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları ise hiç bir yargılama yapamazlar. Allah dinler ve görür.
(Mümin 40/21)Yeryüzünde dolaşmazlar mı ki kendilerinden öncekilerin sonunun ne olduğunu görsünler. Onlar çok daha güçlüydüler ve daha iyi eserler bırakmışlardı. Allah onları suçlarına karşılık kıskıvrak yakaladı. Allah'a karşı onları koruyacak hiç kimseleri yoktu.
(Mümin 40/22)Böyle oldu, çünkü elçileri onlara, o açık belgeleri(mucizeleri) getirdiler ama bunlar, görmezlikten geldiler. Allah da onları kıskıvrak yakaladı. Allah güçlüdür, cezası da pek ağır olur.
(Mümin 40/23)Musa'yı, mucizelerimizle ve açık bir delille gönderdik.
(Mümin 40/24)Onu Firavun’a, Haman’a ve Karun'a gönderince "yalancı büyücü" demişlerdi.
(Mümin 40/25)Onlara, katımızdan verilen gerçeklerle gelince dediler ki "Onun yanındaki müminlerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın.” Ama gerçekleri görmezlikten gelenlerin tuzakları boştur.
(Mümin 40/26)Firavun: "Bırakın beni, ben Musa'yı öldüreyim, o da Sahibini yardıma çağırsın. Çünkü sizin dininizi kendininki ile değiştireceğinden veya kurulu düzeni bozmasından korkuyorum." dedi.
(Mümin 40/27)Musa: "Ben, hesap gününe inanmayıp kendini büyük gören herkesten, benim Sahibim ve sizin de Sahibiniz olan Allah’a sığınırım." dedi.
(Mümin 40/28)Firavun ailesinden, imanını gizleyen bir mümin kalkıp dedi ki: "Bir adamı, Sahibim Allah'tır, dediği için mi öldürüyorsunuz? Halbuki size, Sahibinizden o açık belgelerle(mucizelerle) gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanının cezasını çeker. Dürüstse, yaptığı tehditlerin bir kısmı başınıza gelebilir. Allah, aşırılık eden yalancı birini yola getirmez.
(Mümin 40/29)Ey halkım, bugün yetki sizdedir, bu toprak sizin hâkimiyetiniz altındadır. Başımıza Allah’tan bir bela gelirse bize kim yardım eder?" Firavun dedi ki "Size sadece kendi gördüğümü gösteriyorum. Size sadece doğru yolu gösteriyorum."
(Mümin 40/30)O mümin kişi sözlerini şöyle sürdürdü: "Ey
halkım! O güçlü toplulukların yaşadıkları kötü günlerin sizin başınıza da
gelmesinden korkuyorum.
(Mümin 40/31)Nuh, Ad ve Semud halkının, bir de onlardan sonrakilerin başına gelenler beni endişelendiriyor. Allah kullarına yanlış yapmaz.
(Mümin 40/32)Ey halkım! Karşılıklı bağrışmaların olacağı günden, sizin adınıza endişeleniyorum.
(Mümin 40/33)İşlerinizin tersine döneceği gün sizi Allah'a karşı koruyacak kimse olmaz. Allah’ın sapık saydığını, kimse doğru yolda göremez.”
(Mümin 40/34)Daha önce Yusuf da size o açık belgelerle (mucizelerle) gelmişti. Getirdiği şeylerden hep şüphe duymuş, öldüğü zaman da “Ondan sonra Allah, artık elçi göndermez” demiştiniz. Allah, aşırı şüpheci birini işte böyle sapık sayar.
(Mümin 40/35)Onlar Allah'ın ayetleri hakkında, kendilerinde bir delil olmadan tartışanlardır. Bu hem Allah katında, hem de inanıp güvenler katında öfkeyi büyütür. Allah, büyüklük taslayan her bir zorbanın kalbini böyle mühürler.
(Mümin 40/36)Firavun: "Ey Haman! Bana yüksekçe bir kule yap; belki o yollara ulaşırım.
(Mümin 40/37)Göklerin yollarına ulaşır da Musa'nın ilahını (tanrısını) görürüm. Ben onun, gerçekten yalancı olduğunu düşünüyorum" dedi. Bu kötü tavrı, Firavun’a güzel göründü ve asıl yoldan engellendi. Firavun'un oyunu elbette boşa çıkacaktı.
(Mümin 40/38)Mümin olan o kimse dedi ki "Ey halkım! Bana uyun, size doğru yolu göstereyim.
(Mümin 40/39)Ey halkım! Bu dünya hayatı kısa süreli bir yararlanmadan ibarettir. Ahiret ise yerleşip kalınacak asıl yurttur.
(Mümin 40/40)Kim bir kötülük yaparsa yaptığının dengi dışında bir ceza görmez. İster kadın, ister erkek olsun; inanıp güvenen ve iyi iş yapan kimse de cennete girer. Orada onlara hesapsız rızık verilir.
(Mümin 40/41)Ey halkım! Ne oluyor? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
(Mümin 40/42)Siz, ne olduğunu bilmediğim bir şeyi Allah’a ortak sayarak, O’nu görmezlikten gelmemi istiyorsunuz. Ben de sizi, üstün olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum.
(Mümin 40/43)Beni çağırdığınız şeyin, ne dünya ne de ahiretle ilgili bir çağrısının olmadığı da gerçek. Hepimizin çıkarılacağı yer, Allah'ın huzurudur. Aşırı gidenlerin, o ateşin ahalisi olacağında şüphe yoktur.
(Mümin 40/44)Size söylediğimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Allah, kullarını görür."
(Mümin 40/45)Allah o adamı, kurdukları tuzağın kötü sonuçlarından korudu. O kötü azap Firavun ailesinin başına geldi.
(Mümin 40/46)Cehennem ateşi onlara, sabah akşam gösterilir. Kıyamet saati geldiğinde, "Firavun ailesini o azabın en ağırına sokun!" denir.
(Mümin 40/47)Ateşin içinde birbirlerine baskın gelmeye çalışırlarken, güçsüzler, büyük saydıkları kişilere şöyle derler: "Biz size uyan kimselerdik. Şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savarsınız değil mi?"
(Mümin 40/48)Büyük gördükleri kişiler şöyle derler: "Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Allah kulları arasında hükmünü verdi."
(Mümin 40/49)Ateşte olanlar, cehennem bekçilerine şöyle derler: "Rabbinize (Sahibinize) yalvarın da bu azabı, hiç değilse bir günlüğüne hafifletsin."
(Mümin 40/50)Onlar şöyle karşılık verirler: "Elçileriniz, o açık belgelerle(mucizelerle) gelmediler mi?" "Evet" derler. Bekçiler: "O halde Sahibinize kendiniz yalvarın" derler. O kafirlerin yalvarışları sonuçsuz kalır.
(Mümin 40/51)Elçilerimize ve inanıp güvenenlere, hem dünya hayatında hem şahitlerin getirileceği günde, elbette yardım edeceğiz.
(Mümin 40/52)O gün yanlış yapanlara, özür beyan etmelerinin bir faydası olmaz. Hak ettikleri dışlanmadır(lanettir), hak ettikleri yurdun kötüsüdür.
(Mümin 40/53)Musa'ya o doğruluk rehberini verdik. O Kitab’a İsrailoğullarını da mirasçı kıldık.
(Mümin 40/54)O, bir rehber ve sağlam duruşlular için doğru bilgi kaynağıdır.
(Mümin 40/55)Sen, sabırlı ol. Allah'ın sözü gerçektir. Günahın için de bağışlanma dile; akşamleyin ve sabahın erken vakitlerinde her şeyi güzel yaptığından dolayı Rabbine (Sahibine) ibadet et.
(Mümin 40/56)Ellerinde bir delil (dayanak) olmadan Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaya girenlerin göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklük duygusu vardır. Sen Allah'a sığın. O dinler ve görür.
(Mümin 40/57)Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan elbette daha büyük bir olaydır. Fakat insanların çoğu bunu bilmez.
(Mümin 40/58)Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla kötülük yapanlar da bir değildir. Bilginizi ne kadar az kullanıyorsunuz?
(Mümin 40/59)Kıyamet saati elbette gelecektir, onda şüphe yok ama insanların çoğu inanmıyor.
(Mümin 40/60)Rabbiniz (Sahibiniz) der ki "Bana dua edin, size olumlu karşılık vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir."
(Mümin 40/61)Dinlenesiniz diye geceyi sizin için oluşturan Allah’tır. Gündüzü de aydınlatıcı yapmıştır. Şurası bir gerçek ki Allah’ın insanlara ikramı çoktur ama insanların çoğu teşekkür etmezler.
(Mümin 40/62)İşte Allah budur, sizin Sahibinizdir; her şeyin yaratıcısıdır. O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse bu yalana nereden sürükleniyorsunuz?
(Mümin 40/63)Bu böyledir; yalana sürüklenenler, Allah'ın ayetleri karşısında bile bile yalana sarılanlardır. (Mümin 40/64)Yeryüzünü sizin için yerleşim alanı, göğü de bina gibi yapılandıran Allah’tır. Size şekil vermiş, şeklinizi de güzel yapmış, temiz şeylerle rızıklandırmıştır. İşte Allah budur, sizin Sahibinizdir. Varlıkların Sahibi olan Allah pek yücedir!
(Mümin 40/65)O diridir. O’ndan başka ilah yoktur. Dinine bir şey katmadan O’na yalvarın. Her şeyi güzel yapan yalnız Allah’tır. O, tüm varlıkların Sahibidir.
(Mümin 40/66)De ki “Allah ile kendi aranıza koyup yardıma çağırdıklarınıza kul olmam, bana yasaklandı. Bu yasak, Rabbimden (Sahibimden) bana, açık âyetler geldiği vakit kondu. Ben varlıkların sahibine teslim (müslüman) olma emri aldım.”
(Mümin 40/67)Sizi yaratan O’dur. O, önce topraktan, sonra nutfeden, sonra da alakadan yaratır; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarır ki güçlü kuvvetli hale gelebilesiniz ve nihayet ihtiyar kişilere dönüşesiniz. Kiminiz daha önce ölür, kiminiz de vadesine kadar yaşar. Belki aklınızı kullanırsınız.
(Mümin 40/31)Nuh, Ad ve Semud halkının, bir de onlardan sonrakilerin başına gelenler beni endişelendiriyor. Allah kullarına yanlış yapmaz.
(Mümin 40/32)Ey halkım! Karşılıklı bağrışmaların olacağı günden, sizin adınıza endişeleniyorum.
(Mümin 40/33)İşlerinizin tersine döneceği gün sizi Allah'a karşı koruyacak kimse olmaz. Allah’ın sapık saydığını, kimse doğru yolda göremez.”
(Mümin 40/34)Daha önce Yusuf da size o açık belgelerle (mucizelerle) gelmişti. Getirdiği şeylerden hep şüphe duymuş, öldüğü zaman da “Ondan sonra Allah, artık elçi göndermez” demiştiniz. Allah, aşırı şüpheci birini işte böyle sapık sayar.
(Mümin 40/35)Onlar Allah'ın ayetleri hakkında, kendilerinde bir delil olmadan tartışanlardır. Bu hem Allah katında, hem de inanıp güvenler katında öfkeyi büyütür. Allah, büyüklük taslayan her bir zorbanın kalbini böyle mühürler.
(Mümin 40/36)Firavun: "Ey Haman! Bana yüksekçe bir kule yap; belki o yollara ulaşırım.
(Mümin 40/37)Göklerin yollarına ulaşır da Musa'nın ilahını (tanrısını) görürüm. Ben onun, gerçekten yalancı olduğunu düşünüyorum" dedi. Bu kötü tavrı, Firavun’a güzel göründü ve asıl yoldan engellendi. Firavun'un oyunu elbette boşa çıkacaktı.
(Mümin 40/38)Mümin olan o kimse dedi ki "Ey halkım! Bana uyun, size doğru yolu göstereyim.
(Mümin 40/39)Ey halkım! Bu dünya hayatı kısa süreli bir yararlanmadan ibarettir. Ahiret ise yerleşip kalınacak asıl yurttur.
(Mümin 40/40)Kim bir kötülük yaparsa yaptığının dengi dışında bir ceza görmez. İster kadın, ister erkek olsun; inanıp güvenen ve iyi iş yapan kimse de cennete girer. Orada onlara hesapsız rızık verilir.
(Mümin 40/41)Ey halkım! Ne oluyor? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
(Mümin 40/42)Siz, ne olduğunu bilmediğim bir şeyi Allah’a ortak sayarak, O’nu görmezlikten gelmemi istiyorsunuz. Ben de sizi, üstün olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum.
(Mümin 40/43)Beni çağırdığınız şeyin, ne dünya ne de ahiretle ilgili bir çağrısının olmadığı da gerçek. Hepimizin çıkarılacağı yer, Allah'ın huzurudur. Aşırı gidenlerin, o ateşin ahalisi olacağında şüphe yoktur.
(Mümin 40/44)Size söylediğimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Allah, kullarını görür."
(Mümin 40/45)Allah o adamı, kurdukları tuzağın kötü sonuçlarından korudu. O kötü azap Firavun ailesinin başına geldi.
(Mümin 40/46)Cehennem ateşi onlara, sabah akşam gösterilir. Kıyamet saati geldiğinde, "Firavun ailesini o azabın en ağırına sokun!" denir.
(Mümin 40/47)Ateşin içinde birbirlerine baskın gelmeye çalışırlarken, güçsüzler, büyük saydıkları kişilere şöyle derler: "Biz size uyan kimselerdik. Şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savarsınız değil mi?"
(Mümin 40/48)Büyük gördükleri kişiler şöyle derler: "Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Allah kulları arasında hükmünü verdi."
(Mümin 40/49)Ateşte olanlar, cehennem bekçilerine şöyle derler: "Rabbinize (Sahibinize) yalvarın da bu azabı, hiç değilse bir günlüğüne hafifletsin."
(Mümin 40/50)Onlar şöyle karşılık verirler: "Elçileriniz, o açık belgelerle(mucizelerle) gelmediler mi?" "Evet" derler. Bekçiler: "O halde Sahibinize kendiniz yalvarın" derler. O kafirlerin yalvarışları sonuçsuz kalır.
(Mümin 40/51)Elçilerimize ve inanıp güvenenlere, hem dünya hayatında hem şahitlerin getirileceği günde, elbette yardım edeceğiz.
(Mümin 40/52)O gün yanlış yapanlara, özür beyan etmelerinin bir faydası olmaz. Hak ettikleri dışlanmadır(lanettir), hak ettikleri yurdun kötüsüdür.
(Mümin 40/53)Musa'ya o doğruluk rehberini verdik. O Kitab’a İsrailoğullarını da mirasçı kıldık.
(Mümin 40/54)O, bir rehber ve sağlam duruşlular için doğru bilgi kaynağıdır.
(Mümin 40/55)Sen, sabırlı ol. Allah'ın sözü gerçektir. Günahın için de bağışlanma dile; akşamleyin ve sabahın erken vakitlerinde her şeyi güzel yaptığından dolayı Rabbine (Sahibine) ibadet et.
(Mümin 40/56)Ellerinde bir delil (dayanak) olmadan Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaya girenlerin göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklük duygusu vardır. Sen Allah'a sığın. O dinler ve görür.
(Mümin 40/57)Gökleri ve yeri yaratmak, insanları yaratmaktan elbette daha büyük bir olaydır. Fakat insanların çoğu bunu bilmez.
(Mümin 40/58)Körle gören bir olmaz. İnanan ve iyi işler yapanlarla kötülük yapanlar da bir değildir. Bilginizi ne kadar az kullanıyorsunuz?
(Mümin 40/59)Kıyamet saati elbette gelecektir, onda şüphe yok ama insanların çoğu inanmıyor.
(Mümin 40/60)Rabbiniz (Sahibiniz) der ki "Bana dua edin, size olumlu karşılık vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir."
(Mümin 40/61)Dinlenesiniz diye geceyi sizin için oluşturan Allah’tır. Gündüzü de aydınlatıcı yapmıştır. Şurası bir gerçek ki Allah’ın insanlara ikramı çoktur ama insanların çoğu teşekkür etmezler.
(Mümin 40/62)İşte Allah budur, sizin Sahibinizdir; her şeyin yaratıcısıdır. O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse bu yalana nereden sürükleniyorsunuz?
(Mümin 40/63)Bu böyledir; yalana sürüklenenler, Allah'ın ayetleri karşısında bile bile yalana sarılanlardır. (Mümin 40/64)Yeryüzünü sizin için yerleşim alanı, göğü de bina gibi yapılandıran Allah’tır. Size şekil vermiş, şeklinizi de güzel yapmış, temiz şeylerle rızıklandırmıştır. İşte Allah budur, sizin Sahibinizdir. Varlıkların Sahibi olan Allah pek yücedir!
(Mümin 40/65)O diridir. O’ndan başka ilah yoktur. Dinine bir şey katmadan O’na yalvarın. Her şeyi güzel yapan yalnız Allah’tır. O, tüm varlıkların Sahibidir.
(Mümin 40/66)De ki “Allah ile kendi aranıza koyup yardıma çağırdıklarınıza kul olmam, bana yasaklandı. Bu yasak, Rabbimden (Sahibimden) bana, açık âyetler geldiği vakit kondu. Ben varlıkların sahibine teslim (müslüman) olma emri aldım.”
(Mümin 40/67)Sizi yaratan O’dur. O, önce topraktan, sonra nutfeden, sonra da alakadan yaratır; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarır ki güçlü kuvvetli hale gelebilesiniz ve nihayet ihtiyar kişilere dönüşesiniz. Kiminiz daha önce ölür, kiminiz de vadesine kadar yaşar. Belki aklınızı kullanırsınız.
(Mümin 40/68)Canı veren O’dur; öldüren de O. O, bir işe karar
verirse, sadece “Ol” der ve o şey oluşur.
(Mümin 40/69)Allah’ın ayetleri karşısında haklı çıkmaya çalışanları hiç görmez misin? Bunlar neye dayanarak halden hale giriyorlar”?
(Mümin 40/70)Bunlar öyle kimselerdir ki hem bu Kitap karşısında, hem de önceki elçilerimize gönderdiklerimiz karşısında yalan söylerler; nasıl olsa yakında öğrenecekler.
(Mümin 40/71)Hem de boyunlarında halkalar varken ve zincirlerle sürüklenirken.
(Mümin 40/72)Hem de kaynar suyun içinde… Sonra ateşte kızartılacaklar.
(Mümin 40/73)Sonra onlara şöyle denecek: “O şirk koştuklarınız nerede?”
(Mümin 40/74)Allah ile kendi aranıza koyduklarınız vardı ya, onlar neredeler? Diyecekler ki “Onlar bizden ayrıldılar ama, aslında biz eskiden de Allah’tan başka bir şeyden yardım istemezdik.” Allah, o kâfirleri, işte bu tavırlarından dolayı sapık sayar.
(Mümin 40/75)Başınıza gelen bu şeyler, yeryüzünde haketmediğiniz zevkleri tatmanıza ve böbürlenmenize(cüretinize) karşılıktır.
(Mümin 40/76)“Girin Cehennemin kapılarından; bir daha çıkmamak üzere girin! Kendini büyük görenlerin yeri ne kötüymüş!”
(Mümin 40/77)Sabret; Allah'ın sözü yerine gelecektir. Ya onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana gösteririz veya seni vefat ettiririz. Dönüş Bizedir.
(Mümin 40/78)Senden önce de elçiler gönderdik; kiminin hikayesini sana anlattık, kimininkini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah'ın izni olmadan mucize getiremez. Allah'ın emri gelince iş gerçekten biter. Boş işlere dalanlar orada kaybederler.
(Mümin 40/79)Hem binesiniz hem de yiyesiniz diye en’amı (koyun, keçi, sığır ve deveyi) sizin için yaratan Allah'tır.
(Mümin 40/80)Onlarda yararlanacağınız çok şeyler vardır; üstlerinden ihtiyaçlarınızı karşılar, hem onlarla hem de gemilerle taşınırsınız.
(Mümin 40/81)O, size âyetlerini gösteriyor. Allah'ın ayetlerinden hangisini içinize sindiremiyorsunuz?
(Mümin 40/69)Allah’ın ayetleri karşısında haklı çıkmaya çalışanları hiç görmez misin? Bunlar neye dayanarak halden hale giriyorlar”?
(Mümin 40/70)Bunlar öyle kimselerdir ki hem bu Kitap karşısında, hem de önceki elçilerimize gönderdiklerimiz karşısında yalan söylerler; nasıl olsa yakında öğrenecekler.
(Mümin 40/71)Hem de boyunlarında halkalar varken ve zincirlerle sürüklenirken.
(Mümin 40/72)Hem de kaynar suyun içinde… Sonra ateşte kızartılacaklar.
(Mümin 40/73)Sonra onlara şöyle denecek: “O şirk koştuklarınız nerede?”
(Mümin 40/74)Allah ile kendi aranıza koyduklarınız vardı ya, onlar neredeler? Diyecekler ki “Onlar bizden ayrıldılar ama, aslında biz eskiden de Allah’tan başka bir şeyden yardım istemezdik.” Allah, o kâfirleri, işte bu tavırlarından dolayı sapık sayar.
(Mümin 40/75)Başınıza gelen bu şeyler, yeryüzünde haketmediğiniz zevkleri tatmanıza ve böbürlenmenize(cüretinize) karşılıktır.
(Mümin 40/76)“Girin Cehennemin kapılarından; bir daha çıkmamak üzere girin! Kendini büyük görenlerin yeri ne kötüymüş!”
(Mümin 40/77)Sabret; Allah'ın sözü yerine gelecektir. Ya onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana gösteririz veya seni vefat ettiririz. Dönüş Bizedir.
(Mümin 40/78)Senden önce de elçiler gönderdik; kiminin hikayesini sana anlattık, kimininkini de anlatmadık. Hiçbir elçi, Allah'ın izni olmadan mucize getiremez. Allah'ın emri gelince iş gerçekten biter. Boş işlere dalanlar orada kaybederler.
(Mümin 40/79)Hem binesiniz hem de yiyesiniz diye en’amı (koyun, keçi, sığır ve deveyi) sizin için yaratan Allah'tır.
(Mümin 40/80)Onlarda yararlanacağınız çok şeyler vardır; üstlerinden ihtiyaçlarınızı karşılar, hem onlarla hem de gemilerle taşınırsınız.
(Mümin 40/81)O, size âyetlerini gösteriyor. Allah'ın ayetlerinden hangisini içinize sindiremiyorsunuz?
(Mümin 40/82)Bunlar
yeryüzünde dolaşmadılar mı ki öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görsünler.
Onlar oralarda bunlardan daha çok, daha kuvvetli, bıraktıkları eserler daha
güçlüydü. Yaptıkları, onların bir işine yaramadı.
(Mümin 40/83)Elçileri onlara o açık belgelerle(mucizelerle) gelince, kendilerindeki bilgiyle(din diye bildikleriyle) avundular. Hafife aldıkları şey başlarına geliverdi.
(Mümin 40/84)Şiddetli azabımızı görünce şöyle dediler: "Allah’ın birliğine inandık; O'na ortak saydıklarımızı tanımıyoruz."
(Mümin 40/85)Şiddetli azabımızı gördükleri zaman inanmalarının onlara faydası olmadı. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. Kendilerini doğrulara kapatanlar (kafirler) işte o zaman(azabı görünce) kaybederler.
(Mümin 40/83)Elçileri onlara o açık belgelerle(mucizelerle) gelince, kendilerindeki bilgiyle(din diye bildikleriyle) avundular. Hafife aldıkları şey başlarına geliverdi.
(Mümin 40/84)Şiddetli azabımızı görünce şöyle dediler: "Allah’ın birliğine inandık; O'na ortak saydıklarımızı tanımıyoruz."
(Mümin 40/85)Şiddetli azabımızı gördükleri zaman inanmalarının onlara faydası olmadı. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. Kendilerini doğrulara kapatanlar (kafirler) işte o zaman(azabı görünce) kaybederler.
0 yorum:
Yorum Gönder