İyiliği sonsuz, ikramı
bol Allah’ın adıyla,
1-Sana ganimetlerin nasıl
pay edileceğini soruyorlar. De ki "Ganimetlerin pay edilmesi Allah’ın ve
elçisinin işidir.” Allah’tan çekinin ve birbirinizle aranızı düzeltin. Eğer
inanıp güveniyorsanız, Allah’a ve elçisine boyun eğin.
2-İnanıp güvenenler öyle
kimselerdir ki Allah anılınca yürekleri titrer, Allah’ın ayetleri okununca o
ayetler, onların güvenlerini (imanlarını) artırır ve yalnız Rablerine dayanıp
güvenirler.
3-Namazlarını tam kılar
ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden hayra harcarlar.
4-Gerçek müminler işte
onlardır. Onlar için Rableri katında dereceler, bağışlanma ve bol rızık vardır.
5-Rabbinin seni gerçek
bir sebeple evinden çıkardığı gün, inanıp güvenenlerin bir kısmı tam bir
hoşnutsuzluk içindeydiler.
6-Bütün gerçek ortaya
çıktığı halde seninle çekişip duruyorlardı. Sanki göz göre göre ölüme
sürükleniyor gibiydiler.
7-Allah, o iki
topluluktan birinin sizin olacağına söz vermişti. Siz, güçsüz olanına
hevesleniyordunuz. Allah ise verdiği sözler sebebiyle gerçeği ortaya çıkarmak
ve o kafirlerin arkasını kesmek istiyordu.
8-O suçlular istemeseler
bile gerçeği ortaya çıkarıp yanlışı ortadan kaldıracağını, bu şekilde
gösterecekti.
9-O gün Rabbinizden
yardım istiyordunuz. O da “Bir biri ardınca bin melek ile size destek
veriyorum” diye cevap vermişti.
10-Allah bunu size, sırf
bir müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa zafer, sadece
Allah katındandır. Allah güçlüdür, doğru kararlar verir.
11-O gün güven içinde sizi
uykuya daldırmış, sizi arındırmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek,
kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı yere sağlam bastırmak için
üzerinize gökten yağmur yağdırmıştı.
12-O gün meleklere şunu
söylüyordu: “Ben sizinle beraberim, siz müminlere destek verin, ben de şu
kâfirlerin yüreklerine korku salacağım. Siz bunların boyunlarının üstüne ve
parmak uçlarına vurun.”
13-Öyle yapın çünkü onlar, Allah’ın ve
elçisinin karşısında yer almışlardır. Kim Allah’ın ve elçisinin karşısında yer
alırsa Allah'ın ona vereceği ceza pek ağır olur.
14-Haydi tadın onu
bakalım. Kafirler için bir de ateş azabı vardır.
15-Ey inanıp güvenenler!
Bir (askeri) nizam halinde iken kâfirlerle karşılaşınca sakın arkanızı dönüp
kaçmayın.
16-Her kim böyle bir
günde, savaş için mevzi tutmak ya da bir birliğin yanında yer almak dışında bir
sebeple arkasını dönerse, Allah’ın gazabına uğrar. Onun varacağı yer cehennem
olur. Ne kötü hale gelmektir o.
17-Onları öldüren siz
değildiniz, onları öldüren Allah’tı. Attığın zaman da sen atmadın, Allah attı.
Bu, inanıp güvenenleri güzel bir sınamadan geçirmek içindi. Allah dinler ve
bilir.
18-Böyle olmasının (zafer
elde etmenizin) nedeni Allah’ın o kafirlerin düzenini zayıflatmasıdır.
19-(Ey inanıp güvenenler,)
Önünüzün açılmasını istiyordunuz işte o açıklık geldi.Bu davranışa son
verirseniz hayrınıza olur.Eğer dönerseniz biz de döneriz. Topluluğunuz ne kadar
çok da olsa işinize yaramaz. Çünkü Allah, inanıp güvenenlere yardım eder.
20-Ey inanıp güvenenler,
Allah’a ve Elçisine boyun eğin. Dinleyip dururken bari siz yüz çevirmeyin.
21-Dinleyip anlamadıkları
halde “Dinleyip anladık” diyenler gibi de olmayın.
22-Allah katında
canlıların en kötüsü, aklını kullanmayarak sağırlık ve dilsizlik edenlerdir.
23-Allah, onlarda bir
hayır görseydi elbette dinletirdi. Dinletseydi bile yine de yüz çevirirlerdi.
24-Ey inanıp güvenenler
(müminler)! Size hayat verecek şeye çağırdığı zaman, Allah’ın ve Elçisi’nin
çağrısına uyun. Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Bir de hepiniz
O’nun huzurunda toplanacaksınız.
25-Öyle bir çatışma
ortamından (fitneden) çekinin ki sadece içinizdeki yanlış yapanlara dokunmakla
kalmaz. Bilin ki Allah'ın cezası, pek ağırdır.
26-Hatırlayın bir zamanlar
siz, bulunduğunuz yerde ezilen bir azınlıktınız; insanların sizi kapıp
kaçırmasından korkuyordunuz. Allah, size yer yurt verdi, yardımı ile sizi
destekledi, temiz rızıklarla rızıklandırdı. Belki görevlerinizi yerine
getirirsiniz.
27-Ey inanıp güvenenler,
Allah’a ve bu elçiye karşı hainlik etmeyin. Emanetlerinize de bile bile hainlik
etmeyin.
28-Bilin ki mallarınız da
çocuklarınız da imtihan içindir. Büyük ödül, yalnız Allah katındadır.
29-Müminler! Allah’tan
çekinerek kendinizi korursanız, o, sizde bir furkân (doğruyu yanlıştan ayırma
yeteneği) oluşturur, kabahatlerinizi örter ve durumunuzu düzeltir. İkramı büyük
olan Allah’tır.
30-Bir zamanlar, o
kafirler, seni durdurmak, öldürmek ya da sürgün etmek için tuzak kuruyorlardı.
Allah da tuzak kuruyordu. En iyi tuzak kuran Allah’tır.
31-Onlara ayetlerimiz
okununca derler ki “Tamam dinledik. Uğraşsak onun benzerini biz de söyleriz.
Bunlar, öncekilerin yazdıklarından başka bir şey değildir.”
32-Bir zamanlar da şöyle
demişlerdi: “Ey Allah! Eğer bu senin katından bir gerçek ise durma; gökten
üstümüze taş yağdır, ya da bizi acıklı bir azaba çarptır.”
33-Sen aralarında iken
Allah onlara azap edecek değildir. Bağışlanma isterlerken de azap etmeyecektir.
34-(Bu iki koşulun
dışında) Ne özellikleri var ki Allah, onlara azap etmesin? Yetkileri olmadığı
halde (sizi) Mescid-i Haram’dan engelliyorlar. Orada yetkili olanlar sadece
Allah’tan çekinenlerdir. Ama onların çoğu bunu bilmezler.
35-Onların, Beyt’in
çevresindeki ibadetleri (namazları), ıslık çalma ve el çırpmaktan başka bir şey
değildir. Kâfir olmanıza karşılık şimdi tadın bakalım bu azabı.
36-Ayetleri görmezlikten
gelenler (kâfirler), mallarını, Allah yolundan engellemek için
harcamaktadırlar, harcamaya da devam edeceklerdir. Sonra o mallar onlar için
bir yürek acısı olacak ve mağlup olacaklardır. O kâfirler, Cehennem’de bir
araya getirileceklerdir.
37-Bir araya
getirilmeleri, Allah’ın iyiyi kötüden ayırması, bütün kötüleri toplayıp
Cehennem’e atması içindir. Umduğunu bulamayacaklar işte onlardır.
38-Ayetleri görmezlikten
gelenlere (kafirlere) de ki “O işe son verirlerse geçmiş günahları bağışlanır.
Aynı şeyi tekrar ederlerse eskilere uygulanmış olan yasa ortadadır
39-Onlarla savaşın ki
fitne (savaş sebebi) oluşmasın; din, bütünüyle Allah’ın dini olsun. Eğer savaşa
son verirlerse (siz de son verin) onların ne yaptıklarını gören Allah’tır.
40-Size sırt çevirirlerse
bilin ki Allah sizin en yakınınızdır; O ne iyi dost, ne iyi yardımcıdır.
41-Eğer Allah’a inanıp
güveniyor, doğru ile yanlışın ayrıldığı o gün, yani o iki ordunun çarpıştığı
gün, kulumuza indirdiğimize de inanıyorsanız, bilin ki aldığınız her ganimetin
beşte biri Allah’ın, elçisinin, elçinin en yakınlarının, yetimlerin,
çaresizlerin ve yolcunundur. Allah, her şeye bir ölçü koyar.
42-O gün siz o vadinin
(Bedir’in) alt tarafında, onlar vadinin üst tarafında, kervan ise sizden daha
aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız, böyle denk getiremezdiniz. Ama Allah,
olacağı belli şey olsun, kim etkisizleşecekse (ölecekse) gerçeği görerek
etkisizleşsin, kim de yaşayacaksa gerçeği görerek yaşasın diye böyle yaptı.
Allah elbette dinleyen ve bilendir.
43-O gün rüyanda, Allah,
onları sana az gösterdi. Eğer çok gösterseydi, telaşa düşer, o konuda
çekişirdiniz. Ama Allah, sizi bu hale düşmekten kurtardı. Çünkü O, içinizde
olanları bilir.
44-Onlarla (Mekkelilerle)
karşılaştığınızda da Allah, onları sizin gözünüze az göstermiş, sizi de onların
gözlerine az göstermişti. Allah, kesin karar verdiği sonucu ortaya çıkarmak
için böyle yapmıştı. Her işin, Allah ile bağlantısı vardır.
45-Ey inanıp güvenenler,
bir birlikle karşı karşıya gelince direnin ve Allah’ı (savaş ve mücadele ile
ilgili emirlerini) çokça hatırlayın ki başarıya ulaşasınız.
46-Allah’a ve elçisine
boyun eğin. Birbirinizle çekişmeyin yoksa telaşa kapılırsınız, hızınız kesilir.
Sabırlı (dayanıklı) olun. Allah, sabredenlerle beraberdir.
47-Çalım satarak ve
insanlara gösteriş yaparak yurtlarından çıkan ve Allah’ın yolundan
engelleyenler gibi de olmayın. Allah, onların yaptığı her şeyi kuşatmaya
almıştır.
48-(Savaştan önce) Şeytan,
işlerini kendilerine güzel göstererek dedi ki “Bugün bu insanlardan sizi
yenecek yoktur; ben de yakınınızdayım.” İki birlik birbirini görünce geri
çekildi ve dedi ki “Benim sizinle bir ilgim yok. Ben sizin göremediğinizi
görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah’ın cezası pek ağırdır.”
49-O gün ikiyüzlüler
(münafıklar) ve kalplerinde hastalık olanlar: “Bu adamları dinleri aldatmış”
diyorlardı. Ama kim Allah’a güvenip dayanırsa görür ki Allah güçlüdür, doğru
kararlar verir.
50-Melekler canlarını
alırken o kâfirleri bir görsen; yüzlerine ve arkalarına vurarak onlara: “Yangın
azabını tadın şimdi” derler.
51-Siz, ne ettiyseniz onu
buldunuz. Allah, hiçbir kuluna haksızlık yapmaz.
52-Bunlara yapılan, tıpkı
Firavun hanedanına ve daha önceki kâfirlere yapılan gibidir. Allah’ın
âyetlerini görmezlikten gelmişler, Allah da onları günahları sebebiyle
yakalamıştır. Allah güçlüdür, cezası da pek ağır olur.
53-Bu bir kuraldır: Bir
topluluk kendi özünü değiştirmezse Allah ona verdiği nimeti değiştirmez; Allah,
dinler ve bilir.
54-Bunlara yapılan Firavun
hanedanına ve daha öncekilere yapılan gibidir. Onlar, Rablerinin ayetleri
karşısında yalana sarıldılar. Biz de onları günahlarına karşılık etkisiz hale
getirdik. Firavun hanedanını da suda boğduk. Hepsi de yanlış yoldaydı.
55-Allah katında
canlıların en kötüsü ayetleri görmezlikten gelenlerdir (kâfirlerdir). Çünkü
onlar, inanıp güvenmezler.
56-Kendileriyle yaptığın
her antlaşmadan sonra antlaşmalarını bozarlar. Onlar Allah’tan çekinmezler.
57-Onları savaşta
yakalarsan öyle dağıt ki arkalarındakiler de dağılsınlar. Belki akıllarını
başlarına alırlar.
58-Bir topluluğun hainlik
yapacağından bilgiye dayalı olarak korkarsan, yaptıklarına karşılık anlaşmayı
bozduğunu kendilerine bildir. Allah hainleri sevmez.
59-O kâfirler, kaçıp
kurtulacaklarını sanmasınlar. Sizi çaresiz bırakamazlar.
60-Siz de onlara karşı
gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve atlı birlikler hazırlayın ki Allah’ın
düşmanını, kendi düşmanınızı ve ayrıca sizin bilmeyip de Allah’ın bildiği öbür
düşmanları korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız, size tam olarak ödenir.
Haksızlığa uğratılmazsınız.
61-Eğer barışa
yanaşırlarsa, sen de barıştan yana ol ve Allah’a güvenip dayan. Her şeyi
dinleyen ve bilen O’dur.
62-Sana oyun kurmak
isterlerse Allah sana yeter. Seni yardımıyla ve müminlerle destekleyen O’dur.
63-Müminlerin kalplerini O
kaynaştırdı. Dünya kadar mal harcasaydın kalplerini kaynaştıramazdın. Ama Allah
onları kaynaştırdı. Üstün olan ve kararları doğru olan O’dur.
64-Ey nebi! Allah, sana da
sana uyan müminlere de yeter.
65-Ey nebi! Müminleri
savaşa teşvik et. Sizden sabırlı yirmi kişi olursa, iki yüz kişiyi yener.
İçinizden sabırlı yüz kişi de kâfirlerden bin kişiyi yener. Çünkü onlar,
anlayışsız bir topluluktur.
66-Şimdi Allah, sizde bir
zayıflık olduğunu bildi ve yükünüzü hafifletti. Artık sizden sabırlı yüz kişi
olursa iki yüz kişiyi yener. Sizden bin kişi de Allah’ın izniyle onlardan iki
bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir.
67-Savaş alanında düşmanı
etkisiz hale getirinceye kadar hiçbir nebinin esir alma hakkı yoktur. Siz,
dünya malını (hemen elde edeceğinizi) istiyorsunuz. Allah ise Ahireti
(sonrasını) istiyor. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.
68-(Rumların yenildiği gün
Allah’ın yardımıyla sevineceğinizi) Allah önceden yazmasaydı, aldığınız
esirlerden dolayı başınıza büyük bir felaketin gelmesi kaçınılmazdı.
69-Aldığınız ganimeti
helali hoş olarak yiyebilirsiniz. Allah’tan çekinerek korunun. Allah bağışlar,
ikramı boldur.
70-Ey nebi! Elinizdeki
esirlere de ki “Allah kalplerinizde bir hayır olduğunu bilse, sizden alınandan
daha hayırlısını verir ve sizin bağışlar. (durumunuzu düzeltir)Allah bağışlar,
ikramda bulunur.”
71-Sana hainlik etmek
isterlerse daha önce Allah’a da hainlik ettiler (sonra Allah, kahredilmelerine
imkan verdi). Allah bilir, doğru kararlar verir.
72-İnanıp güvenen, hicret
eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla mücadele(cihad) edenler ile onları
barındırıp yardım edenler; işte onlar birbirinden sorumludur (velidir). İnanıp
güvenenlerden hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar hiçbiriniz,
hiçbir konuda onlardan sorumlu (veli) değilsiniz. Eğer sizden dininizle ilgili
yardım isterlerse, aranızda anlaşma bulunan bir topluluğa karşı olmadığı
sürece, yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptığınız her şeyi görür.
73-Ayetleri görmezlikten
gelenlerin (kafirlerin) her biri diğerinin yakın dostudur. Siz burada
emredileni yapmazsanız orada çatışma (fitne) ve büyük bir bozulma (fesat)
ortaya çıkar.
74-İnanıp güvenerek hicret
eden ve Allah yolunda mücadele (cihad) edenler ile bunları barındırıp yardım
edenler (ensar) var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bağışlama ve
bol rızık vardır.
75-Bundan sonra inanıp
güvenen, hicret eden ve sizinle beraber mücadele (cihad) edenler de sizdendir.
Allah'ın kitabına göre yakın akrabalardan birinin diğerine önceliği vardır.
Allah, her şeyi bilir.
0 yorum:
Yorum Gönder