İyiliği sonsuz, ikramı
bol Allah’ın adıyla,
1-Elif, Lam, Mim.
2-O, Allah’tır! O’ndan
başka ilah yoktur; daima diridir, sürekli işinin başındadır.
3-Gerçekleri içeren ve
kendinden öncekileri tasdik eden bu Kitab’ı sana, bölüm bölüm O indirmiştir.
Tevrat’ı ve İncil’i de O indirmiştir.
4-Önceki insanların
rehberi onlardı. Bütün Furkanları O indirmiştir. Allah'ın âyetlerini
görmezlikten gelenlerin (kâfirlerin) cezası, suçları ile bağlantılıdır. Üstün
olan, hak edildiği kadar ceza veren Allah’tır.
5-Göklerde ve yerde
hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz.
6-Sizi, analarınızın
rahminde, tercihine göre biçimlendiren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. Daima
üstün ve bütün kararları doğru olan O’dur.
7-Bu Kitab’ı sana indiren
O’. Âyetlerinin bir kısmı muhkemdir; onlar kitab’ın ana ayetleridir. Diğerleri
müteşâbih (muhkemlere benzer) olanlardır. Kalplerinde eğrilik olanlar,
istedikleri te’vîli (bağlantıyı) kurup istedikleri fitneyi çıkarmak için
Kitap’tan, kendi eğrilikleriyle benzeşen şeye uyarlar. Oysa onun tevilini
(bağlantılı olduğu âyeti) sadece Allah bilir. Bu ilimde sağlam duruş
gösterenler şöyle derler: “Biz, bu ilme inandık, hepsi (muhkem, müteşâbih ve
tevil) Sahibimiz katındandır.” Zikre (doğru bilgiye) sadece sağlam duruşlu
olanlar ulaşabilirler.
8-(Onlar şöyle derler:)
Sahibimiz! Bizi yoluna kabul ettikten sonra, kalplerimizin eğrilmesine izin
verme. Bize katından iyilikte bulun! Hep bağış yapan Sen'sin.
9-Sahibimiz! Geleceğinde
şüphe olmayan bir günde, insanları bir araya getirecek olan da Sen'sin. Sen
sözünden dönmezsin.
10-Ayetleri görmezlikten
gelenleri (kâfirleri), Allah’ın cezasından ne malları ne de çocukları
kurtarabilir. Onlar cehennem yakıtıdırlar.
11-Bunlar, Firavun
hanedanı ve daha öncekiler gibi olacaklardır. Onlar da ayetlerimiz karşısında
yalana sarılmışlardı da Allah suçüstü yakalamıştı. Allah cezayı, suça göre
verir.
12-Âyetleri örtenlere de
ki: “Sonunda kaybedecek ve Cehennem’e toplanacaksınız! Orası ne kötü beşiktir!
13-(Bedir’de) Karşı karşıya gelen o iki
orduda, sizin için belge vardır. Biri Allah yolunda savaşanlar, diğeri ise
âyetleri görmezlikten gelenler topluluğuydu. (Müminler) onları göz kararıyla
kendilerinin iki katı görüyordu.Tercihi doğru olanı Allah, yardımı ile
destekler. Bu savaşta, ileri görüşlüler için ibret vardır.
14-Kadınları, oğulları,
yığınla altını ve gümüşü, cins atları, en’amı ve ekini elde etme isteği insana
süslü gösterilmiştir. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Kalıcı
güzellikler, Allah katındadır.
15-De ki: "Size
onlardan daha iyisini söyleyeyim mi? Kendini koruyanlar (müttakiler) için
Sahipleri katında, ölümsüz olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan bahçeler,
kusursuz hale getirilmiş eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kullarını
görmektedir.”
16-Onlar şöyle derler:
"Sahibimiz! Biz inanıp güvendik, günahlarımızı bağışla, o ateşin azabından
bizi koru!"
17-Onlar Sabırlı, özü sözü
doğru, Allah’a içten boyun eğen, mallarından hayra harcayan ve seher
vakitlerinde bağışlanma dileyen kimselerdir.
18-Allah’tan başka ilah
olmadığına Allah, melekler ve doğruluktan şaşmayan bilgi sahipleri şahittir.
Evet, O’ndan başka ilah yoktur. Daima üstün olan, bütün kararları doğru olan
O’dur.
19-Allah katında din,
İslam’dır.Kendilerine kitap verilenler, bu ilim geldikten sonra, sırf
aralarındaki kıskançlık yüzünden ihtilaf çıkarırlar. Kim Allah'ın âyetlerini
görmezlikten gelirse, Allah onun hesabını hızlı görür.
20-Seninle tartışırlarsa
de ki: “Ben her şeyimle Allah’a teslim oldum; bana uyanlar da öyle!” Kendine
Kitap verilenler ile ümmilere (önceki kitaplardan bilgisi olmayanlara) de ki:
"Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim olurlarsa, yola gelmiş
olurlar. Ama yüz çevirirlerse, sana düşen yalnızca ayetleri bildirmektir. Allah
kullarını görür.
21-Allah'ın ayetlerini
görmezlikten gelenlere, nebîlerini haksız yere öldürenlere ve dürüstçe
davranılmasını isteyen insanları da öldürenlere müjde ver: Acıklı bir azap
onları beklemektedir!
22-İşleri, dünyada da
ahirette de boşa çıkacak olanlar onlardır. Yardım edecek kimseleri
olmayacaktır.
23-Kitaptan bilgisi
olanları görmedin mi? Aralarında kararı Kitap versin diye Allah'ın Kitabına
çağrılınca onlardan bir bölümü yüz çevirerek geri çekiliyorlar.
24-Bunun sebebi şöyle
demeleridir: “O ateş bizi yaksa yaksa birkaç gün yakar!” Dinleri konusunda
uydurdukları şeyler, kendilerini yanıltmaktadır.
25-Geleceğinde şüphe
olmayan bir gün onları topladığımızda ne hale düşerler! O gün herkese,
yaptığının karşılığı tam olarak verilecek ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır.
26-De ki: “Ey tüm
yetkileri elinde tutan Allah’ım! Tercih ettiğin kişiye yetki verir, tercih
ettiğinden yetkiyi alırsın. Tercih ettiğin kişiyi üstün konuma getirir ve yine
tercih ettiğin kişiyi değersizleştirirsin. Bütün iyilikler Senin elindedir. Sen
her şeye bir ölçü koyarsın.
27-Geceyi gündüzün içine
sokarsın, gündüzü gecenin içine sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden de
ölüyü çıkarırsın. Tercih ettiğin kişiye hesapsız rızık verirsin.”
28-Müminler kâfirleri
kendilerine, müminlerden yakın tutmasınlar. Onlardan bir şekilde korunma
haricinde bunu yapanın Allah’tan bir beklentisi olamaz. Allah, sizi kendine
karşı uyarır. Dönüp varacağınız yer, Allah’ın huzurudur.
29-De ki: “Gizleseniz de
açığa vursanız da içinizde olanı Allah bilir. O, göklerde ve yerde olanları
bilir. Her şeye ölçü koyan Allah’tır.”
30-Her kişi, yaptığı
iyilikleri de yaptığı kötülükleri de karşısında bulduğu gün, “keşke
kötülüklerim çok gerilerde kalsaydı!” diye yanıp tutuşur. Allah sizi, kendine
karşı uyarır. Allah, kullarına karşı çok şefkatlidir.
31-De ki: "Allah'ı
seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Bağışlaması çok, iyiliği bol olan Allah’tır".
32-De ki: "Allah'a
yani Kitabına boyun eğin.” Yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah, âyetleri
görmezlikten gelenleri (kâfirleri) sevmez.
33-Allah Âdem’i, Nuh'u,
İbrahim ailesini ve İmran ailesini çağdaşlarına karşı seçkin konuma getirmişti.
34-Bunlardan biri diğerinin soyundandır.
Dinleyen ve bilen Allah’tır.
35-Bir gün İmrân'ın karısı
şöyle dedi: "Sahibim! Karnımda olanı, bağımsız olarak sana adadım; benden
kabul et! Dinleyen de bilen de Sen'sin!"
36-Doğum yapınca,
ne doğurduğunu Allah daha iyi bildiği halde “Sahibim! Kız doğurdum. Erkek kız
gibi olmazdı! Ben ona Meryem adını verdim; onu ve soyunu, kovulmuş şeytandan
korumanı bekliyorum.” dedi.
37-Sahibi Meryem’i güzelce kabul etti ve güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Bakımını da Zekeriya’ya yükledi. Zekeriya ne zaman onun dairesine girse yanında bir rızık (yiyecek veya giyecek) bulur: "Meryem! Bu sana nereden?" diye sorardı. O da “Allah katındandır! Allah, tercih ettiğine hesapsız rızık verir!" derdi.
37-Sahibi Meryem’i güzelce kabul etti ve güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Bakımını da Zekeriya’ya yükledi. Zekeriya ne zaman onun dairesine girse yanında bir rızık (yiyecek veya giyecek) bulur: "Meryem! Bu sana nereden?" diye sorardı. O da “Allah katındandır! Allah, tercih ettiğine hesapsız rızık verir!" derdi.
38-Zekeriya, orada Sahibine dua etti: "Sahibim! Bana kendi katından
temiz bir soy nasip et! Sen duamı dinlersin!" dedi.
39-(Meryem’in olduğu) dairede, ayakta namazda iken melekler şöyle
seslendiler: "Allah sana, Allah’ın bir sözünü onaylayacak; önder, kendine
hâkim ve iyilerden bir nebî olacak olan Yahya’yı müjdeliyor.”
40-(Zekeriya): “Sahibim! benim nasıl oğlum olur? İhtiyarlık gelmiş çatmış,
karım da kısır!" dedi. “Bu olacak! Allah, tercih ettiği şeyi yapar.” dedi.
41-(Zekeriya:) “Sahibim! Benim için bir gösterge belirle!” dedi. Allah:
“Göstergen üç gün boyunca insanlarla, işaret dili dışında bir dille
konuşmamandır. Sahibini çokça an ve sabah akşam O’na ibadet et.” dedi.
42-Bir gün melekler
Meryem’e de şöyle seslendiler: “Meryem! Allah seni seçti, tertemiz yaptı ve
çağdaşın olan kadınlara üstün kıldı.
43-Ey Meryem! Sahibine içten boyun eğ, secdeye kapan ve rüku edenlerle birlikte rüku et!”
43-Ey Meryem! Sahibine içten boyun eğ, secdeye kapan ve rüku edenlerle birlikte rüku et!”
44-İşte bu, sana vahiy
yoluyla bildirdiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa Meryem'in bakımını kim
üstlenecek diye kura çekerlerken yanlarında değildin. Aralarında tartışırlarken
de yanlarında değildin.
45-Yine bir gün melekler Meryem’e dedi ki: “Meryem! Allah sana kendisinden
bir söz müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. O, dünyada da ahirette de
itibarlıdır ve Allah'a yakın olanlardandır.
46-Hem beşikte hem yetişkin çağda insanlara hitap edecek ve iyilerden
olacaktır.”
47-Meryem, “Sahibim! Benim nasıl çocuğum olur? Bana erkek eli değmedi ki!”
dedi. “Olacak!” dedi. Allah tercih ettiği şeyi yaratır. Bir işe karar verdi mi
sadece "Ol" der ve o şey oluşur.”
48-Allah ona Kitabı, Hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecektir.
49-İsa, İsrailoğullarına elçi olarak geldiğinde (şöyle dedi:) "Size,
Sahibinizin belgesi ile geldim. Sizin için çamurdan kuş heykeli yaratır, ona
üflerim de Allah'ın izni ile kuş olur. Doğuştan kör olan ve alaca hastalığına
tutulmuş olanı iyileştiririm. Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim. Evlerinizde
neler yediğinizi ve neleri biriktirdiğinizi size bildiririm. Eğer Allah’a
güvenen kimselerseniz bunlar gerçekten, sizin için birer belgedir.
50-“Önümdeki Tevrat'ı onaylamak ve size haram kılınmış bazı şeyleri helâl
kılmak için geldim. Size, Sahibinizin belgesi ile geldim. Artık Allah'tan
çekinin de sözümü dinleyin.
51-“Allah, benim Sahibim olduğu gibi sizin de Sahibinizdir, O’na kul olun,
doğru yol budur.” dedi.
52-İsa, âyetleri görmezlikten geldiklerini sezince, "Allah yolunda bana
kimler yardım eder?" dedi. Havariler; "Allah için bizler yardım
ederiz. Allah'a inanıp güvendik. Şahit ol; biz ona teslim olmuş kimseleriz.”
dediler.
53-“Sahibimiz! İndirdiğin her şeye inandık ve Elçi'ne uyduk. Artık bizi buna
şahitlik edenlerle birlikte yaz.”
54-Onlar (kâfirler), bir oyun kurmuşlardı; Allah da oyun kurdu. En iyi oyun
kuran Allah’tır.
55-Bir gün Allah şöyle dedi: “Ey İsa! Senin ruhunu alacağım ve katıma yükselteceğim.
Ayetlerimi görmezlikten gelen şu insanlardan seni arındıracağım. Sana uyanları,
kıyamet gününe kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonunda yeniden hayata döndürülüp
bana geleceksiniz. Aranızda anlaşmazlığa düştüğünüz konuları, o zaman karara
bağlayacağım.”
56-“Âyetlerimi görmezlikten gelenleri (kâfirleri), hem dünyada hem ahirette
şiddetli bir azaba çarptıracağım. Yardım edecek kimseleri de olmaz.”
57-“İnanıp güvenen ve iyi iş yapanların ödülünü tam olarak veririm. Ben
yanlış yapanları sevmem.”
58-“Bunları sana, ayetlerimizden; hikmetlerle dolu o Zikir’den okumaktayız.”
59-Allah katında İsa örneği, tıpkı Adem örneği gibidir. Adem’i topraktan
yarattı; sonra ona “Oluş!" dedi; o da oluştu.
60-Rabbinden (Sahibinden) gelen, tümüyle gerçektir. Sakın şüpheye
kapılanlardan olma!
61-Bu bilgi geldikten sonra seninle kim tartışırsa de ki “Gelin,
oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, sizler
ve bizler de katılalım; arkasından “Allah'ın laneti (dışlaması), yalancıların
üstüne olsun.” diye yalvaralım.“
62-Bu olay tümüyle gerçektir. Allah'tan başka ilah yoktur. Üstün olan ve
doğru kararlar veren Allah’tır.
63-Yine de yüz çevirirlerse çevirsinler, kimlerin bozguncu olduğunu bilen
Allah’tır.
64-De ki: "Ey
Ehl-i Kitap! Size göre de bize göre de doğru olan ortak şu söze gelin:
Allah'tan başkasına kul olmayalım. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Birimiz,
Allah'tan önce birilerini rabler edinmesin.” Yüz çevirirlerse deyin ki:
"Şahit olun, biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz."
65-Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında niye tartışıyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Aklınızı kullanmaz mısınız?
65-Ey Ehl-i Kitap! İbrahim hakkında niye tartışıyorsunuz? Tevrat da İncil de ondan sonra indirildi. Aklınızı kullanmaz mısınız?
66-Siz hakkında bilginiz olan konuda tartışırsınız, ama hakkında bilginiz
olmayan bir konuda ne diye tartışıyorsunuz? Bunları bilen Allah’tır, siz
bilmezsiniz.
67-İbrahim Yahudi veya Hristiyan değildi. O, Allah’a teslim olarak doğruya
yönelmişti. Müşriklerden (Allah’ı ikinci sıraya koyanlardan da) değildi.
68-İnsanların İbrahim'e en yakın olanı, onun izinden gidenler ile bu Nebi
(Muhammed) ve ona inanıp güvenenlerdir. Bütün müminlerin en yakını (velisi)
Allah’tır.
69-Ehl-i Kitabın bir kesimi "Ah sizi bir saptırabilsek!" diye
fırsat kollarlar. Onlar sadece kendilerini saptırırlar, ama fark edemezler.
70-Ey Ehl-i Kitap! Allah’ın ayetlerini ne diye örtüyorsunuz, halbuki doğru
olduklarına şahitsiniz?
71-Ey Ehl-i Kitap! Gerçeği neden gerçek dışı gibi gösteriyor, bile bile
gerçeği gizliyorsunuz?
72-Ehl-i Kitaptan bir kesim de der ki "Şu müminlere indirileni günün
başında kabul edin, sonunda reddedin, belki vazgeçerler.
73-Dininize uyandan başkasına güvenmeyin!” De ki “Yol Allah’ın yoludur.
Bütün bunları; size verilenin bir dengi başkasına verildi veya Allah katında
size karşı delil getirirler diye mi yapıyorsunuz?” De ki “Her iyilik Allah’ın
elindedir. Onu, tercihini doğru yapana verir. İmkânları geniş olan ve her şeyi
bilen Allah’tır.”
74-Yapacağı iyiliği, tercih ettiği kişiye yapar. Allah büyük iyilik ve ikram
sahibidir.
75-Ehl-i Kitap içinde öyleleri
var ki bir hazineyi emanet etsen aldığı gibi geri verir. Öyleleri de var ki bir
dinarı emanet etsen, tepesine dikilmeden vermez. Bu gibiler, Allah'a karşı bile
bile yalan söyleyerek şöyle derler: "Kitab’ı bilmeyenlere (ümmilere) karşı
bir sorumluluğumuz yoktur
76-Hayır! Kim sorumluluğunu yerine getirir ve kendini bozmazsa bilsin ki
Allah, kendini bozmayanları sever.
77-Allah’a verdikleri sözü ve ettikleri yemini, tükenecek bir bedelle
değişenler, ahiretteki paylarından olurlar. Kıyamet günü Allah, onlarla
konuşmaz, yüzlerine bakmaz ve onları aklamaz. Onların hak ettiği acıklı bir
azaptır.
78-Onlardan bir takımı Kitaptan okur gibi dillerini eğip bükerler ki
Kitap’tan sanasınız. Ama Kitaptan değildir. “O Allah katındandır.” derler, ama
Allah katından da değildir. Allah’a karşı bile bile yalan söylerler.
79-Bir insana Allah; Kitap, hikmet ve nebîlik verecek, o da tutup insanlara
“Allah’tan önce bana kul olun!” diyecek! Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Onun
diyeceği şudur: “Kitabı öğretmenize ve özümsemenize karşılık sadece Rab’den
yana olun.”
80-Melekleri ve nebileri rabler edinmenizi de isteyemez. Siz Allah’a teslim
olduktan sonra, âyetleri görmemenizi mi isteyecek?
81-Allah nebilerden kesin söz aldığında şöyle demiştir: "Size Kitap ve
hikmet veririm de elinizde olanı onaylayan bir elçi gelirse kesinlikle ona
inanacaksınız ve destek vereceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır yükü (ısr)
yüklendiniz mi?". Onlar da "Kabul ettik" demişlerdir. Allah:
"Siz buna şahit olun, sizinle beraber ben de şahidim" demiştir.
82-Bundan sonra sözünden dönenler, yoldan çıkarlar.
83-Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim
varsa, isteyerek veya istemeyerek O’na teslim olmuştur. Hepsi hayata döndürülüp
O’nun huzuruna çıkarılacaktır.
84-De ki "Biz Allah'a inandık ve güvendik. Bize indirilene, İbrahim'e,
İsmail'e, İshak'a, Yakup’a ve torunlarına indirilene, Musa'ya ve İsa'ya
verilene; Nebilere Rableri tarafından ne verilmişse hepsine inandık. Hiçbirini
diğerinden ayırmayız. Biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz."
85-Kim İslam’dan[*] başka bir din arayışına girerse asla kabul edilmez. O,
ahirette kaybedenlere karışır.
86-İnanıp güvendikten sonra âyeti görmezlikten gelen (kâfir olan) bir
topluluğu Allah yola getirir mi? Bunlar, kendilerine açık belgeler gelmiş ve
onun gerçekten Allah’ın Elçisi olduğuna şahit olmuş kimselerdir. Allah,
yanlışlar içinde olan bir topluluğu yola getirmez.
87-Onların cezası, Allah, melekler ve bütün insanlar tarafından dışlanmaktır.
88-Sürekli dışlanmış olarak kalırlar. Azapları hafifletilmez, yüzlerine de
bakılmaz.
89-(Ölmeden) Dönüş yapıp kendini düzelten olursa başka. Allah onları
bağışlar ve iyilikte bulunur.
90-İnanıp güvendikten sonra kâfir olan (âyeti görmezlikten gelen) ve
kâfirliği sürdürenlerin (ölünce yapacakları) dönme istekleri kabul edilmez.
İşte yoldan çıkanlar onlardır.
91-(İnandıktan sonra) Kâfir olan ve kâfir olarak ölenlerden biri, yeryüzünü
dolduracak kadar altını fidye verebilecek olsa kabul edilmez. Onların hak
ettiği acıklı bir azaptır. Onlara yardım edecek bir kimse de olmaz.
92-Sevdiğiniz şeylerden hayra harcamadıkça bolluğa ve refaha kavuşamazsınız.
Yaptığınız her harcamayı bilen Allah’tır.
93-(Yahudiler dedi ki) Tevrat indirilmeden İsrail’in (Yakub’un), kendine
haram ettikleri dışında bütün yiyecekler İsrailoğullarına helaldir. De ki
“İddianızda haklı iseniz Tevrat’ı getirin de okuyun bakalım.”
94-Tevrat’ı okuduktan sonra kendi yalanlarını Allah'a mal edenler yanlış
yaparlar.
95-De ki "Allah gerçekleri söyler, siz doğruca İbrahim'in dinine uyun.
O, müşriklere katılmadı.”
96-İnsanlar için kurulan ilk ev, Mekke'de olandır. Bereketli ve herkese
doğru yönü (kıbleyi) göstersin diye kurulmuştur.
97-Orada apaçık göstergeler (ayetler), İbrahim'in (ibadet için) durduğu
yerler vardır. Oraya kim girerse güvende olur. Bir yolunu bulup gidebilenlerin
o Beyt’te, Ka’be’de hac yapması, Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim
bunu göz ardı ederse bilsin ki Allah’ın kimseye ihtiyacı olmaz. Bunu göz ardı
edenler bilsinler ki Allah’ın kimseye ihtiyacı yoktur.
98-De ki "Ey Ehl-i Kitap! Neden Allah’ın ayetlerini örtüyorsunuz? Neler
yaptığınıza Allah şahittir.”
99-De ki "Ey Ehl-i Kitap! İnanmış kimseleri neden Allah’ın yolundan
engelliyorsunuz? Neden o yolda anlaşılmayacak biçimde bir eğrilik oluşturmaya
çalışıyorsunuz? Üstelik bunu bile bile yapıyorsunuz. Yaptığınız hiçbir şey,
Allah’a gizli kalmaz.”
100-Ey inanıp güvenenler! Kendine kitap verilenlerin bir kesimine uyarsanız,
inanıp güvendikten sonra sizi ayetleri görmeyecek hale getirirler (kâfir
yaparlar).
101-Siz (inanıp güvendikten sonra) ayetleri nasıl görmezsiniz? Size Allah'ın
ayetleri okunmakta ve onun elçisi içinizde bulunmaktadır. Kim Allah'a sıkı
sarılırsa, doğru yola girmiş olur.
102-Ey inanıp güvenenler! Allah’tan çekinerek nasıl korunmak gerekiyorsa öyle
korunun . Son nefesinize kadar Allah’a teslim olmaya devam edin!"
103-Allah'ın ipine (Kur’an’a) hep beraber sıkı sarılın, uzakta kalmayın.
Allah'ın üzerinizdeki nimetini aklınızdan çıkarmayın. Bir zamanlar aranızda
düşmanlıklar vardı; Allah, kalplerinizi birbirine ısındırdı da O’nun nimeti
sayesinde kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarındaydınız, oradan sizi O
kurtardı. Allah, âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.
104-İçinizde insanları iyiliğe çağıran, marufa uymalarını isteyen ve münkere
karşı çıkan önder bir toplum (ümmet) bulunsun. İşte umduklarını bulacak olanlar
onlardır.
105-Kendilerine açık âyetler geldikten sonra onlardan uzakta kalan ve ihtilaf
çıkaranlar gibi olmayın. Onları bekleyen büyük bir azap vardır.
106-Bazı yüzlerin ak olduğu, bazı yüzlerin de karardığı hesap gününde,
yüzleri kararanlara şöyle denir: "Siz inandıktan sonra kâfir oldunuz,
değil mi? Kâfir olmanıza karşılık, tadın şu azabı!”
107-Yüzleri ak olanlar ise Allah'ın verdiği iyilik ve ikramlar içinde
olacaklar, onlar orada ölümsüz olarak kalacaklardır.
108-Bunlar Allah'ın ayetleridir, sana bütün gerçekliği ile okuyoruz. Allah,
kimseye haksızlık yapılmasını istemez.
109-Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Bütün işler, Allah’a
arz edilir.
110-Siz insanlar için çıkarılmış en iyi toplumsunuz. Allah’a inanıp güvenir,
marufun (Kur’an ölçülerine uygun olanın) yapılmasını ister, münkere (o ölçülere
uymayana) karşı çıkarsınız. Ehl-i kitap da inanıp güvenseydi kendileri için iyi
olurdu. İçlerinde inanıp güvenenler vardır ama çoğu yoldan çıkmıştır.
111-Onlar size sıkıntıdan başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşsalar,
gerisin geri dönüp kaçarlar. Sonra yardım da görmezler.
112-Allah’ın desteğini ve insanların desteğini almamış olanlar, her yerde
alçaklık damgası yer, Allah’ın gazabına gelirler. Üzerlerinde çaresizlik
damgası da olur. Çünkü Allah'ın âyetlerini görmezlikten gelmiş ve nebîlerini
haksız yere öldürmüşlerdir. Bu ceza, yaptıkları isyana ve aşırı davranışlarına
karşılıktır.
113-Hepsi bir değildir, Ehl-i Kitap içinde dik duruşlu bir toplum da vardır.
Onlar gecenin bölümlerinde Allah’ın âyetlerini okur, secde ederler.
114-Bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanan, marufa (Kitab’a) uygun olanı
isteyen, münkere (o ölçülere uymayana) karşı çıkan ve hayırlı işlerde yarışan
kimselerdir. İyi olanlar işte bunlardır.
115-Bunların yaptığı hiçbir iyilik göz ardı edilmez. Allah, kendisinden
çekinerek korunanları bilir.
116-Kâfirlerin malları da çocukları da Allah’a karşı bir fayda sağlamaz.
Onlar cehennem ahalisidir, orada ölümsüz olarak kalacaklardır..
117-Dünya hayatında yaptıkları iyilikler (Allah için olmadığından), kavurucu
soğuk bir rüzgarın, yanlışlara dalan bir topluluğun ekinini vurup mahvetmesi
gibi mahvolur, (bir faydasını görmezler). Allah, onlara yanlış yapmaz, yanlışı
onlar kendilerine yaparlar.
118-Ey inanıp güvenenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin, sizi bozmak
için yapmadıklarını bırakmazlar. Hep işlerinizi çıkmaza sokacak şeyler
isterler. Nefretleri sözlerinden belli olur. İçlerindeki nefret ise daha
büyüktür. Eğer aklınızı kullanırsanız onların göstergelerini size tam olarak
açıkladık.
119-Bakın! Siz onları seven kimselersiniz ama onlar sizi sevmezler. Siz
Kitabın tamamına inanırsınız oysa onlar sizinle karşılaşınca “İnandık!” der,
kendi başlarına kalınca nefretlerinden tırnaklarını yerler. Onlara de ki
“Nefretinizden çatlayın!”. Onların içinde neler olduğunu Allah bilir.
120-Size bir iyilik dokunsa onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse mutlu
olurlar. Kendinizi koruyarak sabrederseniz tuzaklarının size bir zararı olmaz.
Yaptıkları her şeyi çepeçevre kuşatan Allah’tır.
121-Bir sabah evinden çıkmış, müminleri savaşacakları yerlere
yerleştiriyordun. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.
122-Allah müminlerin en yakını olduğu halde içinizden iki bölük korkudan
dağılmaya yüz tutmuştu. Müminler yalnız Allah'a dayansınlar.
123-Siz güvenlik zaafına düşmüşken bile Allah, Bedir'de yardımıyla sizi
zafere ulaştırdı. Öyleyse Allah'tan çekinerek kendinizi koruyun ki O’na karşı
görevinizi yerine getiresiniz.
124-O gün müminlere şöyle diyordun: “Allah’ın inen üç bin melekle yardım
etmesi size yetmez mi?”
125-Yeter tabii. Ama koruma tedbirlerinizi alarak sabırlı davranırsanız,
onlar da bu hırsla üzerinize gelirlerse Rabbiniz (Sahibiniz) size, onların
peşlerini bırakmayan beş bin melekle destek verecektir.
126-Allah bu desteği, sadece bir zafer müjdesi olsun ve kalpleriniz yatışsın
diye verir. Yoksa zafer, yalnızca Allah katındandır. O üstündür, doğru kararlar
verir.
127-Bu desteği, kâfirlerin bir bölümünü koparıp atmak, perişan etmek veya
kaybetmiş olarak geri dönmeleri için verir.
128-Bu konuda senin elinde bir şey yoktur; (kafirler ya dönüş yapar) Allah
tevbelerini kabul eder veya yanlışlar içinde kaldıklarından dolayı onlara azap
eder.
129-Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. O, affı hak edeni
affeder, azabı hak edene de azap eder. Bağışlaması çok, iyiliği bol olan
Allah’tır.
130-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Özelliği kat kat katlanıp artma olan
faizi yemeyin. Allah'tan çekinin ki umduğunuza kavuşasınız.
131-Ayetleri görmezlik edenler (kafirler) için hazırlanmış olan o ateşten
kendinizi koruyun.
132-Allah'a ve elçisine boyun eğin ki iyilik bulasınız.
133-Yarışmaya girin de Rabbiniz tarafından bağışlanma hakkını ve genişliği
gökler ile yer arası kadar olan Cenneti kazanın. Orası, Allah’tan çekinerek
kendini koruyanlar için hazırlanmıştır.
134-(Yarışı kazanacak olanlar;) Bollukta ve darlıkta hayra harcayan,
öfkelerine hakim olan ve insanların kusurlarına bakmayanlardır. Allah, güzel
davrananları sever.
135-Onlar bir çirkinlik yapar veya kendilerini kötü duruma düşürürlerse
derhal Allah'ı hatırlar ve günahlarının bağışlanmasını isterler. Günahları
Allah'tan başka kim bağışlayabilir? Bir de yaptıkları yanlışta bile bile
direnmezler.
136-Onların ödülleri; Sahiplerinin bağışlaması ve ölümsüz olarak kalacakları,
içinden ırmaklar akan bahçelerdir. Bu çalışmayı yapanların alacağı karşılık, ne
güzeldir!
137-Sizden önce niceleri gelip geçti.Yeryüzünü gezin dolaşın da yalancıların
sonunun nasıl olduğunu görün.
138-Burada anlatılanlar, insanlar için bir açıklama, çekinerek korunanlara
doğru yolu gösterme ve bir öğüttür.
139-Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer inanıp güveniyorsanız en üstün olan, sizlersiniz.
140-Siz bir yara aldıysanız, karşınızdaki topluluk da vaktiyle öyle bir yara
aldı. Böyle günleri, bir ona bir öbürüne, insanlar arasında döndürüp dururuz.
Bu, Allah'ın inanıp güvenenleri bilmesi ve içinizden kimilerini şahit tutması
içindir. Allah, yanlış yapanları sevmez.
141-Bunun bir sebebi de Allah’ın inanıp güvenenleri arındırması ve kâfirleri
çaresiz bırakması içindir.
142-Yoksa Allah, içinizden mücadele (cihad) edenleri bilmeden ve sabredenleri
de bilmeden cennete gireceğinizi mi hesap etmiştiniz?
143-Ölümle burun buruna gelinceye kadar, ölmek istiyordunuz. Ama ölümü
görünce donup kaldınız!
144-Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de elçiler geldi. O ölse veya
öldürülse, gerisin geri mi döneceksiniz? Gerisin geri dönenin Allah'a bir
zararı olmaz. Allah, görevini yapanları ödüllendirecektir.
145-Allah'ın izni olmadan, yazılı eceli gelmeden kimse ölmez. Kim dünyalık
isterse ona ondan veririz. Kim ahiretlik isterse ona da ondan veririz. Biz,
görevini yapanları ödüllendireceğiz.
146-Nice nebîler, Rablerine (Sahiplerine) teslim olmuş çok sayıda kişiyi
yanına alıp savaşa girdiler. Bunlar, Allah yolunda başlarına gelenden ötürü ne
zayıflık gösterdiler ne de savaşa ara vermek istediler. Allah, sabredenleri
sever.
147-Dedikleri sadece şuydu: "Rabbimiz (Sahibimiz)! Günahlarımızı ve
davranışlarımızdaki aşırılıkları bağışla! Ayaklarımızı kaydırma! Şu kafirler
topluluğuna karşı bize yardım et!”
148-Allah onlara dünyadan beklediklerini verdi. Ahiretten beklediklerinin de
pek güzelini verdi. Allah, güzel davrananları sever.
149-Ey inanıp güvenenler! Âyetleri görmezlikten gelenlere (kâfirlere) boyun
eğerseniz, sizi gerisin geri çevirirler; her şeyinizi kaybedersiniz.
150-Hayır! Size en yakın olan Allah’tır. O, yardım edenlerin en iyisidir.
151-Kâfirlerin kalplerine korku salacağız. Çünkü onlar, Allah’ın indirdiği
bir delile dayanmadan O’na ortaklar koşmuşlardır.Varıp kalacakları yer
cehennemdir. Bu yanlışı yapanların yerleşecekleri yer ne kötüdür!
152-Bakın! Allah, verdiği sözü tuttu; anlaşmazlığa düşüp dağılıncaya kadar
onun izniyle kâfirleri kırıp geçirdiniz. İstediğiniz zaferi göstermesinden
sonra isyan ettiniz. Kiminiz dünyayı istiyor, kiminiz de ahireti istiyordu.
Sonra sizi, yıpratıcı bir imtihandan geçirmek için onların karşısında bozguna
uğrattı. Allah'ın inanıp güvenenlere ikramı bol olduğu için yine de sizi
affetti.
153-Dağa tırmanıyor, dönüp kimseye bakmıyordunuz. Elçimiz de arkanızdan sizi
çağırıyordu. Allah, sizi kederden kedere uğrattı ki elinizden kaçana da
başınıza gelene de üzülmeyesiniz. Yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilen
Allah’tır.
154-O kederden sonra size bir güven duygusu ve bir kesimi rahatlatan tatlı
bir uyku verdi. Bir kesim de kendi derdine düşmüştü. Allah hakkında, gerçek dışı
kuruntulara, cahiliye kuruntusuna kapılarak "Bu işten elimize ne geçti
ki?" diyorlardı. De ki: "Bütün işler Allah içindir". Sana
açmadıklarını içlerinde gizliyor, "Bu iş lehimize olsaydı burada
öldürülmezdik" diyorlardı. De ki: "Evlerinizde bile olsaydınız,
öldürülecekleri yazılanlar, düşecekleri yere kadar gelirlerdi". Bunlar,
Allah'ın içinizde olanı denemesi ve kalplerinizdeki kirleri iyice gidermesi
içindir. İçinizde ne olduğunu bilen Allah’tır.
155-İki ordunun karşılaştığı gün emre aykırı davrananların ayaklarını,
yaptıkları bazı işlerden dolayı şeytan kaydırmak istedi. Allah onları affetti.
Çünkü Allah çokça bağışlar, yumuşak davranır.
156-Ey inanıp
güvenenler! Âyetleri görmezlikten gelenler (kâfirler) gibi olmayın. Onlar,
yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri için "Yanımızda olsalardı ne
ölür ne de öldürülürlerdi." derler. Bu, Allah’ın yüreklerinde acı
oluşturması içindir. Canı veren ve alan Allah'tır. Yaptığınız her şeyi gören de
Allah’tır.
157-Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz Allah’ın bağışlaması ve iyiliği, biriktirebileceğiniz her şeyden hayırlı olur.
157-Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz Allah’ın bağışlaması ve iyiliği, biriktirebileceğiniz her şeyden hayırlı olur.
158-Ölseniz de öldürülseniz de toplanacağınız yer, Allah’ın huzurudur.
159-Onlara nazik davranman, Allah’ın sana olan iyiliği sebebiyledir. Kaba ve
katı yürekli olsan yanından dağılıp giderler. Öyleyse kusurlarına bakma,
bağışlanmalarını iste. Her konuda görüşlerini al. Bir de karar verdin mi,
yalnız Allah’a güvenip dayan. Allah kendine güvenip dayananları sever.
160-Allah yardım ederse, sizi kimse yenemez. Yüzüstü bırakırsa size kim
yardım edebilir? Müminler, yalnız Allah'a güvenip dayansınlar.
161-Bir nebînin güveni kötüye kullanma hakkı yoktur. Güveni kötüye kullanan,
Kıyamet günü yaptığı kötülükle birlikte huzura gelir. Sonra herkese kazandığı
tam verilir. Kimseye haksızlık yapılmaz.
162-Allah'ın gazabına uğrayan kimse, Allah'ın razı olacağı şeyler peşinde
koşan gibi olur mu? Onun varacağı yer cehennemdir. Ne kötü hale düşmektir o!
163-Allah katında her birinin yeri farklıdır. Yaptıkları her şeyi gören
Allah’tır.
164-Allah, içlerinden elçi çıkararak müminlere iyilikte bulundu. Bu Elçi
onlara Allah’ın âyetlerini okur, onları geliştirir, onlara Kitabı ve hikmeti
öğretir. Onlar daha önce açık bir sapkınlık içinde idiler.
165-Başınıza bir olay gelince “Bu da nereden çıktı?” demeniz mi gerekir? Siz
karşı tarafa bunun iki katını yapmıştınız. De ki “O, sizden kaynaklandı. Her şeye
bir ölçü koyan Allah’tır.”
166-İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelenler, Allah’ın onayıyla geldi.
Bunu yaptı ki inanıp güvenenleri bilsin.
167-Bir de iki yüzlülük (münafıklık) edenleri bilmek için yaptı. Onlara:
"Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunma yapın!" denince “Savaşmayı
bilsek, elbette geliriz!" demişlerdi. O gün, imandan çok kâfirliğe
yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Onların neleri
gizlediğini en iyi bilen Allah’tır.
168-Oturdukları yerden, kardeşleri için şöyle diyorlardı: "Bizi
dinleselerdi öldürülmezlerdi.” De ki "İddianızda haklı iseniz kendi
ölümünüzü engelleyin.”
169-Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma; onlar, diridirler. Sahipleri
katında kendilerine rızık da verilir.
170-Allah'ın verdikleriyle mutlu olurlar. Henüz aralarına katılmamış olanlara
da “Üzerlerinde ne korku olacak ne de üzülecekler.” diye müjde vermek isterler.
171-Allah'ın nimetini ve ikramını da müjdelemek isterler. Allah, inanıp
güvenenlerin ödülünü azaltmaz.
172-Savaşta yara aldıktan sonra, Allah’ın ve Elçisinin çağrısına koşanlardan
güzel davranan ve Allah’tan çekinerek korunanlar, büyük bir ödül alacaklardır.
173-Bunlara (yolda) bazı kimseler şöyle dediler: "İnsanlar size karşı
toparlandı, onlardan korkun". Bu söz imanlarını artırdı ve şöyle dediler:
"Allah bize yeter. O asla güveni boşa çıkarmaz!"
174-Sonra Allah’ın nimeti ve ikramı ile bir sıkıntı görmeden geri döndüler.
Onlar, Allah’ı razı etmeye çalışıyorlardı. Allah, büyük ikram sahibidir.
175-Size o sözü söyleyen şeytan, sizi kendi yandaşları ile korkutuyor. İnanıp
güveniyorsanız onlardan korkmayın, benden korkun.
176-Ayetleri örtmek (kâfir olmak) için olanca gücü ile çalışanlar seni
üzmesinler. Onlar Allah'a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah da onlara
ahirette bir pay vermek istemez. Onları bekleyen büyük bir azap vardır.
177-İmanı verip kâfirliği alanlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler.
Onların hak ettiği acıklı bir azaptır.
178-Ayetleri örtenler, verdiğimiz fırsatın kendi iyiliklerine olduğunu
sanmasınlar. Fırsatı günahlarını artırsınlar diye veriyoruz. Onların hak ettiği
alçaltıcı bir azaptır.
179-Allah müminleri, bu halde bırakmaz, zamanla temizi pisten ayırır. Allah
gizli bilgilerini de sizinle paylaşmaz. Onun için uygun gördüğü bir elçi seçer.
Siz, Allah'a ve elçilerine inanıp güvenin. Eğer inanıp güvenir ve kendinizi
korursanız büyük bir ödülü hak edersiniz.
180-Allah'ın ikram olarak verdiği şeylerde cimrilik edenler, onun kendileri
için hayırlı olacağını sanmasınlar. Hayır, bu onların aleyhine olur ve cimrilik
ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanır. Gökler ve yerdeki her şey
Allah’a kalacaktır. Yaptıklarınızın iç yüzünü bilen Allah’tır.
181-"Allah fakir, biz zenginiz!" diyenlerin sözünü, Allah elbette
işitti. Söyledikleri sözü ve nebilerini haksız yere öldürmelerini kaydedecek ve
bir gün şöyle diyeceğiz: “Şu yangın azabını tadın bakalım!
182-Bu, yaptıklarınıza
karşılıktır. Allah kullarına haksızlık etmez”.
183-O sözü söyleyen
(Yahudiler) şöyle dediler: “Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe
bir elçiye inanmama görevi yükledi.” Onlara de ki “Benden önce birçok elçi hem
açık belgelerle, hem de bu dediğinizle gelmişti. İddianızda haklı iseniz
söyleyin: Onları niye öldürdünüz?”
184-Seni yalanlarlarsa yalanlasınlar, senden önceki elçiler de yalanlanmıştı. Onlar; mucizeler, hikmet dolu sayfalar ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi.
184-Seni yalanlarlarsa yalanlasınlar, senden önceki elçiler de yalanlanmıştı. Onlar; mucizeler, hikmet dolu sayfalar ve aydınlatıcı kitaplarla gelmişlerdi.
185-Her beden ölümü tadar. Yaptıklarınızın karşılığı, sadece kıyamet günü tam
olarak ödenir. Kim ateşten çıkarılır da cennete konursa kurtulmuş olur. Bu
hayat, aldatıcı bir menfaatten başka bir şey değildir.
186-Mallarınız ve
canlarınız konusunda yıpratıcı bir imtihandan geçirileceğiniz kesindir. Sizden
önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden çok sayıda üzücü söz
işiteceğiniz de kesindir. Eğer kendinizi koruyarak sabrederseniz bilin ki
bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir.
187-Allah, kendilerine kitap verilenlerden kesin söz aldığında “Bu Kitabı
insanlara açıklayacaksınız, asla gizlemeyeceksiniz!” dedi. Verdikleri sözü göz
ardı ettiler ve karşılığında geçici bir bedel aldılar. Aldıkları o şey, ne
kötüdür!
188-Yaptıklarıyla mutlu olan, yapmadıklarıyla övülmek isteyen bu kimselerin
azaptan kurtulacaklarını düşünme. Onların hak ettiği acıklı bir azaptır.
189-Göklerde ve yerde tüm yetkiler Allah'ındır. Her şeye bir ölçü koyan
Allah’tır.
190-Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peş peşe gelişinde,
sağlam duruşlu olanlar için göstergeler vardır.
191-Onlar; ayakta, otururken ve yanları üstünde iken Allah’ı zikreder
(anlayarak Kur’an okur) göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. Derler ki
"Rabbimiz (Sahibimiz)! Sen bunu boşuna yaratmadın, sana içten boyun
eğeriz, bizi o ateşin azabından koru!"
192-"Sahibimiz! Sen kimi o ateşe sokarsan perişan edersin. Yanlış
yapanların yardımcıları olmaz.”
193-"Sahibimiz! Çağrıda bulunan birini işittik; ‘Rabbinize inanıp
güvenin’ diyerek imana çağırıyordu, hemen inandık. Rabbimiz! Günahlarımızı
bağışla, kötülüklerimizi ört. Ruhumuzu iyilerin yanına al.”
194-"Rabbimiz! Elçilerin aracılığı ile söz verdiğin her şeyi bize ver.
Kıyamet günü bizi perişan etme. Sen sözünden dönmezsin."
195-Rableri, dualarını kabul etti ve dedi ki: "Erkek olsun, kadın olsun,
sizden kim iyi bir çaba gösterirse çabasını boşa çıkarmam. Biriniz diğerinden
olmasınız. Hele hicret eden, yurdundan çıkarılanlar, yolumda eziyet gören, savaşan
ve öldürülenler var ya; onların da hatalarını örter, katımdan bir ödül olarak
içinden ırmaklar akan bahçelere sokarım." Güzel karşılık Allah katındadır.
196-Ayetleri örtenlerin (kâfirlerin) şehir şehir dolaşmaları seni aldatmasın.
197-Bu, kısa süreli yararlanmadır. Sonunda varıp kalacakları yer cehennemdir.
Ne kötü yataktır o!
198-Rablerinden çekinerek korunanları ise içlerinden ırmaklar akan bahçeler
beklemektedir. Ölmemek ve Rableri tarafından ağırlanmak üzere oraya
gireceklerdir. Allah katında iyiler için hazırlanan her şey mükemmeldir.
199-Ehl-i kitap içinde Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilmiş
olana inanıp güvenen, Allah'a karşı saygılı olanlar vardır. Onlar, Allah’ın
ayetlerini geçici bir bedelle değişmezler. Onların, Rableri katında ödülleri
vardır. Allah, hesabı çabuk görür.
200-Ey inanıp güvenenler! Sabredin, sabırda yarışın, düşmanlarınıza karşı
uyanık olun ve Allah'tan çekinerek kendinizi koruyun ki umduğunuza
kavuşabilesiniz.







0 yorum:
Yorum Gönder