11 Mart 2017 Cumartesi

( Enam Suresi )

( Enam Suresi )


İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla, 

1-Her şeyi güzel yapmak, gökleri ve yeri yaratmış, karanlıkları ve aydınlığı (nûru) oluşturmuş olan Allah’a mahsustur. Ama Rablerini görmezlikten gelenler (kafirlik edenler), başkasını O’na denk sayıyorlar. 
2-Sizi balçıktan yaratan O’dur. Sonra bir ecel belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir ecel de O’nun katındadır. Siz yine de tereddüt geçirirsiniz. 
3-O Allah’tır; göklerde ve yerde ilah O’dur. Sırrınızı da bilir açıkladığınızı da. Bütün kazandıklarınızı bilir. 
4-Onlara Rablerinin belgelerinden bir belge (âyet) gelmeye görsün hemen yüz çevirirler. 
5-Kendilerine gelen o gerçek karşısında yalan yanlış şeylere sarıldılar. Hafife alıp durdukları şeyin haberleri yakında onlara ulaşacaktır. 
6-Görmeleri gerekmez mi kendilerinden önce nice nesillerin etkisini ortadan kaldırdık? Bu dünyada size vermediğimiz imkânları onlara vermiş, üzerlerine bol yağmurlu bulutlar göndermiş, topraklarından akıp giden ırmaklar oluşturmuştuk. Sonra da günahlarından dolayı onların etkisini ortadan kaldırmış, arkalarından başka nesiller oluşturmuştuk. 
7-Sana kağıda yazılı bir kitabı parça parça indirsek, ellerine dahi alsalar, onu görmezlikten gelenler kesinlikle şöyle diyeceklerdir: “Bu açık bir büyüden başka bir şey değildir. 
8-"Allah, ona bir melek gönderse ya!” derler. Eğer melek göndersek işleri bitirilir, onlara göz bile açtırılmaz. 
9-Eğer bir meleği elçi olarak gönderecek olsak onu erkek kılığına sokar da yine onları şüpheleriyle baş başa bırakırız. 
10-Senden önce de elçiler hafife alındı. Onlarla eğlenenlerin hafife aldıkları o şey, daha sonra onların başına geldi. 
11-De ki “Yeryüzünde dolaşın da o yalancıların sonunun nasıl olduğunu bir görün.” 
12-“Göklerde ve yerde olanlar kimindir?” diye sor ve de ki “Allah'ındır.” O, ikramı bol olmayı kendi üzerine yazmıştır. (Mezardan) kalkış günü hepinizi kesinlikle bir araya toplayacaktır. Bunda şüphe yoktur. Ama kendilerine yazık edenler, işte onlar buna inanmayacaklardır. 
13-Gecenin ve gündüzün içinde barınan her şey O’nundur. Dinleyen ve bilen O’dur. 
14-De ki “Gökleri ve yeri, bölünme kanunu ile yaratan Allah’tan başkasını mı veli edineceğim? O, her şeye bakan ama bakıma ihtiyacı olmayandır.” De ki “Bana şu emir verildi: Müslümanların en önde geleni ol; sakın müşriklerden olma.” 
15-De ki “Eğer Rabbime baş kaldıracak olsam, ben o büyük günün azabından korkarım.” 
16-O gün kim o azaptan çevrilirse Allah ona ikram etmiş olur. Bu, açık bir kurtuluştur. 
17-Allah sana bir sıkıntı verse O'ndan başkası onu gideremez. Ama sana bir iyilik yapacaksa yapar. O, her şeye bir ölçü koymuştur. 
18-O, kullarına tam hâkimdir. Doğru kararlar verir, her şeyin iç yüzünü bilir. 
19-“En büyük şahit kimdir?” diye sor ve de ki “Allah’tır. O, benimle sizin aranızda şahittir. Bu Kur'an bana vahiy edildi ki sizi ve ulaştığı kişileri onunla uyarayım.” De ki “Siz Allah ile birlikte başka ilahların olduğuna şahit misiniz? Ben şahit değilim.” De ki “O tek ilah’tır. Ben, sizin ona ortak saydıklarınızdan uzağım.” 
20-Kitap verdiğimiz kimseler onu, kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerine yazık edenler, ona inanıp güvenecek değillerdir. 
21-Bir yalanı Allah’a atfedenden veya O’nun âyetleri karşısında yalan yanlış şeylere sarılandan daha yanlışı kim olabilir? Allah, yanlışlar içindeki o kimseleri umduklarına kavuşturmayacaktır. 
22-Bir gün onların hepsini toplayacağız sonra müşriklere şöyle diyeceğiz: “Hayal kurup ortak saydıklarınız nerede?” 
23-Onları sıkıntıya sokan şey (dünyadaki) şu sözleri olacaktır: “Rabbimiz Allah’a yemin ederiz ki bizler müşrik değiliz.” 
24-Baksana; kendilerine karşı nasıl da yalan söylemişler? Ortak diye uydurdukları da kaybolup gidecektir. 
25-Bunların içinde seni dinleyenler vardır ama Kur’ân’a yaklaşım biçimlerini kalpleri üzerinde örtülere ve kulaklarında ağırlığa dönüştürmüş oluruz. Bütün delilleri (âyetleri) görseler inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle çekişirler. Ayetleri görmezlikten gelen o kimseler derler ki “Bunlar, olsa olsa eskilerin masallarıdır.” 
26-Onlar, insanları Kur'an’dan engeller, kendileri de ondan uzak dururlar. Ama sadece kendilerini yiyip bitiriler de farkında olmazlar. 
27-Ateşin karşısında durduruldukları gün onları bir görsen! Derler ki “Ah keşke geri gönderilsek de Rabbimizin âyetleri karşısında bir daha yalan yanlış şeylere sarılmasak ve biz de inanıp güvenenlerden (müminlerden) olsak.” 
28-Aslında daha önce gizledikleri şey karşılarına dikilir. Geriye gönderilseler, kendilerine konan yasaklara yine dönerler. Çünkü onlar, yalancıdırlar. 
29-Onlar şöyle demişlerdi: “Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Biz tekrar dirilecek de değiliz.” 
30-Onları bir görecek olsan, huzura çıkarıldıkları gün Rableri onlara: “Nasıl? Tekrar dirilmek gerçek değil miymiş?” diyecek, onlar da “Rabbimize ant olsun ki gerçekmiş” diye cevap vereceklerdir. Bunun üzerine Rableri: “Görmezlikten gelmenize karşılık azabı tadın” diyecektir. 
31-Allah ile yüzleşme konusunu yalan sayanlar kaybedeceklerdir. Kıyamet saati beklemedikleri bir anda gelince günahlarını sırtlanmış olarak diyeceklerdir ki “Bu konudaki kusurlarımızdan dolayı vay halimize!” Baksana ne kötü yükler yüklenmişlerdir! 
32-Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka nedir ki? Kendini koruyanlar için hayırlı olan, o son yurttur. Aklınızı kullanmıyor musunuz? 
33-Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar seni yalanlamıyorlar, aslında yanlış yapan o kimseler Allah’ın âyetleri karşısında bile bile yalan yanlış şeylere sarılıyorlar. 
34-Senden önce nice elçiler yalancı yerine kondu. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız ulaştı. Allah'ın sözlerini kimse değiştirebilecek değildir. İşte o elçilerin haberinden bir kısmı sana da gelmiş oldu. 
35-Bunların yüz çevirmeleri sana ağır geldiyse, yerde bir kanal veya gökte bir merdiven bulup gücün de yetiyorsa gider bir mucize getirirsin. Allah, zorlayıcı düzen koysaydı elbette bunların hepsini doğru yolda toplardı. Sakın kendini bilmezlerden (cahillerden)[3*] olma. 
36-Sana olumlu cevap verecek olanlar sadece dinleyenlerdir. Ölülere gelince; Allah onları diriltecek sonra O’na döndürüleceklerdir. 
37-“Rabbinden ona bir mucize indirilseydi olmaz mıydı?” dediler. De ki “Allah’ın mucize indirmeye gücü yeter.” Ama onların çoğu bunu bilmezler. 
38-Yeryüzündeki bütün canlılar, gökyüzünde iki kanadıyla uçan bütün kuşlar, tıpkı sizin gibi toplumlardır (ümmetlerdir). Bu Kitap'ta hiçbir şeyi eksik bırakmış değiliz. Sonra Rablerinin huzurunda bir araya getirileceklerdir. 
39-Ayetlerimiz karşısında yalan yanlış şeylere sarılanlar, karanlığa gömülmüş sağırlar ve dilsizlerdir. Kim sapıklığı tercih ederse Allah onu sapık sayar. Kim de doğru yolu tercih ederse onu da doğru bir yola koyar. 
40-De ki “Kendinize baktınız mı? Allah’ın azabı size gelse ya da kıyamet saati gelip çatsa Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer samimiyseniz söyler misiniz?” 
41-Hayır, ortak saydıklarınızı unutmuş olarak yalnız O’na yalvarırsınız. Koyduğu düzene uygunsa duanızı kabul eder ve sıkıntınızı giderir. 
42-Senden önceki toplumlara da (ümmetlere de) elçiler göndermiştik. Belki yalvarıp yakarırlar diye onları çeşitli baskılara ve zorluklara uğratmıştık. 
43-Verdiğimiz sıkıntılar başlarına gelince yalvarıp yakarsalardı olmaz mıydı? Ama kalpleri katılaştı ve yapmakta olduklarını şeytan onlara güzel gösterdi. 
44-Kendilerine hatırlatılan görevleri unuttukları zaman önlerine bütün kapıları açarız. Verilen nimetlerle şımardıkları bir sırada da onları yakalayıveririz. Birden bire umutsuzluğa düşerler. 
45-Yanlış yapan o toplulukların kökü böyle kurutulur. Her şeyi güzel yapan yalnız Allah’tır. O, bütün varlıkların Sahibidir. 
46-De ki “Düşünsenize, Allah dinleme ve görme özelliğinizi alsa, kalplerinizi çalışmaz hale getirirse Allah'tan başka onları size geri verecek hangi ilah vardır?” Baksana, bu ayetleri evire çevire biz nasıl açıklıyoruz sonra onlar nasıl yüz çeviriyorlar? 
47-De ki “Kendinize baktınız mı? Allah'ın azabı, hiç beklenmeyen bir anda ya da önceden belli olacak bir şekilde size gelse, yanlış yapan o topluluklardan başkası mı etkisizleştirilir?” 
48-Biz elçileri yalnız birer müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir. Onlara inanıp güvenen ve kendini düzeltenler artık ne bir korku duyar ne de üzülürler. 
49-Ayetlerimiz karşısında yalan yanlış şeylere sarılanlar, yoldan çıkmalarına karşılık azaba uğrayacaklardır. 
50-De ki “Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gizli bilgileri (gaybı) de bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Bana ne vahyedilirse ben ona uyarım.” De ki “Gören ile görmeyen bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” 
51-Rablerinin huzuruna çıkarılacakları için korkanları, bununla (bu Kitapla) uyar. Orada onların ne bir dostu ne de şefaatçileri olacaktır. Belki çekinip kendilerini korurlar. 
52-Sabah, akşam dua edip Rablerinin yüz göstermesini isteyenleri uzaklaştırma. Onların hesabı senden sorulmaz. Senin hesabın da onlardan sorulmaz. Onları uzaklaştırırsan yanlış yapanlardan olursun.
53-
“Allah aramızdan, şunlara mı lütuf ve ikramda bulundu?” desinler diye onlardan kimilerini kimileriyle deneriz. Görevlerini yerine getirenleri en iyi bilen, Allah değil midir? 
54-Ayetlerimize inanıp güvenenler sana gelince onlara de ki “Selam size! Rabbiniz ikramı bol olmayı kendi üzerine yazmıştır. Sizden kim kendini tutamayarak (cahillikle) kötülük işler ve sonra dönüş yapar (tevbe eder) ve kendini düzeltirse elbette Allah bağışlar ve ikramda bulunur. 
55-İşte ayetlerimizi böyle açık seçik anlatırız ki suçluların yolu iyice belli olsun. 
56-De ki “Allah ile aranıza koyup yardım istediklerinize kul olmam, bana yasaklanmıştır. Ben, sizin arzularınıza da uymam. Öyle yapsam sapıtmış olurum ve doğru yolda olamam.” 
57-De ki “Ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum ama siz yalan yanlış şeylere sarılıyorsunuz. Sizin hemen istediğiniz şeyi yapmak benim elimde değildir. Kararı verecek olan sadece Allah'tır. Doğruyu O anlatır, en iyi ayıklamayı da O yapar. 
58-De ki “Bir an önce olmasını istediğiniz şey benim elimde olsaydı aramızdaki bu iş bitmiş olurdu. Kimin yanlış yaptığını en iyi bilen Allah’tır.” 
59-Gizli bilgilerin (gaybın) anahtarları, Allah’ın yanındadır. Onları, O'ndan başkası bilmez. Karada ve denizde olan her şeyi, O bilir. O'nun bilgisi olmadan düşen bir tek yaprak yoktur. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş veya kuru ne varsa mutlaka apaçık bir kitapta (defterde) yer alır. 
60-Geceleyin sizi vefat ettiren ve gündüz ne yapıp ettiğinizi bilen O'dur. Gündüz sizi kaldırır ki belirlenmiş ecelinizi tamamlasın. Sonra dönüşünüz O'na olacaktır. Daha sonra da yapmış olduklarınızı size O bildirilecektir. 
61-O, kulları üzerinde tam hâkimdir; size korumalar gönderir. Sizden birine ölüm gelince elçilerimiz onu vefat ettirirler. Onlar (ölüm melekleri olan o elçiler) hata yapmazlar. 
62-Sonra onlar, gerçek dostları olan Allah'a döndürülürler. Bilin ki karar O'nun kararıdır. Hesabı en çabuk görecek olan da O'dur. 
63-De ki “Gizlice yalvarıp: 'Bizi bundan kurtarırsan elbette sana karşı görevlerini yerine getirenlerden oluruz' diye yakardığınız bir sırada, sizi karanın ve denizin karanlıklarından kurtaran kimdir?” 
64-De ki “Allah’tır. Sizi ondan ve her türlü sıkıntıdan O kurtarır. Sonra yine de O'na ortaklar uydurursunuz.” 
65-De ki “Üstünüzde veya altınızda olanlardan dolayı başınızı sıkıntılara sokmanın veya sizi bölükler halinde birbirinize düşürüp birinizin baskısını diğerinize tattırmanın ölçüsünü koyan O’dur.” Baksana âyetlerimizi evire çevire nasıl açıklıyoruz. Belki anlarlar. 
66-Senin halkın, Kur’an karşısında yalan yanlış şeylere sarıldı. Oysa o, gerçeğin kendisidir. De ki “Ben sizin üzerinize vekil değilim (sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim).” 
67-“Her haberin gerçekleşeceği bir yer ve zaman vardır; yakında siz de öğrenirsiniz.” 
68-Ayetlerimiz hakkında haddini aşanları görürsen başka konuşmaya geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık yanlışlar içindeki o toplulukla bir arada olma. 
69-Allah’tan çekinerek kendini koruyanlara onların hesabı sorulmaz ama bu, kendilerini korusunlar diye onlara yapılan bir hatırlatmadır. 
70-Dünya hayatına aldanıp oyun ve eğlenceyi din haline getirenleri bırak. Bu vesileyle yapıp ettiği şeylerin kişinin peşini bırakmayacağını onlara hatırlat. Onun Allah'tan başka ne dostu olur ne de şefaatçisi. Yaptıklarına karşılık ne verseler kabul edilmez, yapıp ettikleri peşlerine takılı kalır. Ayetleri görmezlikten gelmelerine karşılık bunlara kaynar sudan bir içecek ve acıklı bir azap vardır. 
71-De ki “Allah ile aranıza koyduklarınızdan bize ne yarar sağlayacak, ne de zarar verebilecek olanı yardıma çağırıp da Allah bizi yola getirmişken izlerimiz üzerine gerisin geriye mi çevrilelim?" Ahalisi: “Bize gel” diye doğru yola çağırdığı halde şeytanların bir yerde arzusuna uydurup şaşkına çevirdiği kimse gibi mi olalım?” De ki “Doğru yol Allah'ın yoludur. Biz, varlıkların Rabbine teslim olma emri aldık.” 
72-(Bize:) "Namazı tam kılın ve O'na saygılı olun; O’nun huzurunda toplanacaksınız." dendi. 
73-Gökleri ve yeri gerçek varlıklar olarak yaratan O’dur. “Oluş” diyeceği gün, her şey oluşur. O'nun sözü gerçektir. Sura üfleneceği gün yetki yalnız O'nundur. Görülmeyeni de görüleni de bilir. Doğru kararlar veren, her şeyin iç yüzünü bilen O'dur. 
74-Bir gün İbrahim babası Azer'e dedi ki “Sen putları birer ilah mı sayıyorsun? Ben, seni ve halkını açık bir sapkınlık içinde görüyorum.” 
75-İbrahim’e bu sapıklığı gösterdiğimiz gibi göklerin ve yerin yönetimini de gösterdik ki kesin bilgiye erişenlerden olsun. 
76-Gecenin karanlığı üzerine çökünce bir yıldız gördü, "Bu benim rabbimdir (beni yöneten bu olmalıdır)" dedi. Işığı kaybolunca, "Ben ışığı kaybolanları sevmem." dedi. 
77-Ayı, ışıklarını saçarken gördü, "Benim rabbim (beni yöneten işte) budur" dedi. Onun ışığı da kaybolunca "Rabbim doğruyu göstermezse gerçekten ben de bu sapıtmış topluluktan biri olacağım" dedi. 
78-Işıklarını saçarak doğan güneşi görünce "(Tamam) İşte benim rabbim (beni yöneten) budur; bu daha büyük" dedi; onun ışığı da kaybolunca dedi ki "Ey halkım! Sizin ortak saydığınız ne varsa ben onların hepsinden uzağım. 
79-Ben yüzümü, doğrudan doğruya gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim." 
80-Halkı onunla tartışmaya başladı. İbrahim dedi ki "Siz benimle Allah hakkında tartışıyorsunuz, öyle mi? Hem de bana doğruyu göstermişken. Ben, O'na ortak saydıklarınızdan korkmam. Rabbimin emri olmadan, hiçbir şey olmaz. Rabbim, her şeyi bilgisiyle kuşatmıştır. Hiç bilgilerinizi kullanmaz mısınız? 
81-Siz, hakkında Allah’ın indirdiği bir yetki olmayan şeyleri O’na ortak saymaktan korkmayacaksınız, ben sizin ortak saydıklarınızdan korkacağım. Böyle bir şey nasıl olur? Biliyorsanız söyleyin, bu iki taraftan hangisi güven içinde olmaya daha layıktır?" 
82-Kimler inanıp güvenir ve bu imanlarına bir yanlışı karıştırmazsa, güven onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadırlar. 
83-Bu, hedefe götüren delilimizdir, onu halkına karşı İbrahim'e verdik. Kurduğumuz düzene göre kimini derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin, doğru kararlar verendir ve bilendir. 
84-Biz ona İshak’ı ve Yakub'u armağan ettik; bunlara ve onun soyundan gelen Davud'a, Süleyman'a, Eyyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a doğru yolu gösterdik. Daha önce Nuh'a da doğru yolu göstermiştik. Biz, güzel davrananları işte böyle ödüllendiririz. 
85-Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas; bunların hepsi iyilerdendi. 
86-İsmail'i, Elyesa'ı, Yunus'u, Lut'u; bunlardan her birini çağdaşlarından üstün kıldık. 
87-Babaları, soyları ve kardeşleri... Onları da seçtik ve onlara da doğru yolu gösterdik. 
88-İşte bu, Allah'ın yoludur. O, tercihini doğru yapan kullarına bu yolu gösterir. Eğer (bu nebiler) ortak (şirk) koşsalardı bütün yaptıkları boşa giderdi. 
89-Adı geçenler, kendilerine kitap, hikmet ve nebilik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şu insanlar bütün bunları görmezlik ederlerse, biz onları, görmezlik etmeyecek bir topluluğun korumasına bırakırız. 
90-Bunlar, Allah'ın yola gelmiş saydığı kimselerdir; sen de onların yoluna gir. De ki "Ben Kur’ân’ı tebliğe karşılık sizden bir karşılık beklemiyorum. O, herkes için sadece bir öğüt ve doğru bilgidir, o kadar." 
91-(Yahudiler) Allah'a hak ettiği ölçüde değer vermediler. Çünkü “Allah hiçbir insana bir şey indirmiş değildir." dediler. De ki "Öyleyse Musa'nın insanlar için bir ışık (nur) ve bir yol gösterici olarak getirdiği o Kitabı kim indirdi? Siz onu yapraklar üzerine döküp gösteriyor birçoğunu da gizliyorsunuz. Size de atalarınıza da bilmedikleri şeyler öğretilmiştir. Sen, "Onu indiren Allah’tır” de sonra onları daldıkları yerde bırak da oynamaya devam etsinler. 
92-Bereketli olan ve kendinden öncekileri tasdik eden bu Kitabı da biz indirdik. İndirdik ki Anakenti ve çevresini uyarasın. Namazlarına özen gösterip Ahirete inananlar, buna da inanırlar. 
93-Bir yalanı Allah’a atfedenden veya kendisine bir şey vahyedilmemiş iken “Bana vahiy geldi” diyen yahut “Allah'ın indirdiği gibisini ben de indireceğim" sözünü söyleyen kişinin yaptığından daha büyük yanlışı kim yapabilir? Ölümün bütün etkileri ortaya çıktığında yanlışlar içindeki o kimseleri bir görsen. Melekler ellerini uzatıp şöyle derler: “Ruhlarınızı çıkarın. Bugün alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız. Bu ceza, Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylemiş olmanıza ve büyüklük taslayarak âyetlerinden uzaklaşmanıza karşılıktır." 
94-Allah tarafından onlara denecek ki “Size verdiklerimizi arkanızda bırakıp ilk önce yarattığımız gibi karşımıza tek tek geldiniz. İşlerinizde size eşlik edeceklerini kurguladığınız şefaatçilerinizi de yanınızda göremiyoruz. Aranız iyice açılmış; kuruntusunu ettikleriniz sizden savuşup kaybolmuşlar” 
95-Taneleri ve çekirdekleri pörtleten (yaran) Allah'tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarır. İşte Allah budur. Buna rağmen nereden yanlışa sürükleniyorsunuz? 
96-Karanlığı, günün ilk ışıklarıyla bölen, geceyi dinlenme zamanı, güneş ile ayı hesaba uygun yapan O’dur. Bunlar üstün ve bilgili olanın koyduğu ölçüdür. 
97-Karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için o yapılandırmıştır. Ayetlerimizi, bilen bir topluluk için tek tek açıklamışızdır. 
98-Sizi bir tek nefisten (döllenmiş yumurtadan) oluşturan O’dur. Ardından bir kalma yeri (olan dünya) ve bir durak (olan kabir) gelir. Ayetlerimizi, anlayan bir topluluk için tek tek açıklamışızdır. 
99-Gökten su indiren Allah'tır. O, her türlü bitkiyi onunla çıkarır. Ondan yeşilliği çıkarır, ondan da üst üste binmiş taneleri, hurmanın tomurcuğundan aşağı sarkmış salkımları, üzüm bağlarını, zeytini ve narı birbirine benzeyen ve benzemeyen halde çıkarır. Meyve verince meyvesine ve meyvenin olgunlaşmasına bir bakın. Bunda, inanıp güvenen bir topluluk için kesin belgeler (ayetler) vardır. 
100-Cinleri Allah'ın ortakları saydılar; oysa cinleri O yaratmıştır. Allah'ın oğulları ve kızları var diye bilgisizce kestirip attılar. O, onların tanımlamalarından uzak ve yücedir. 
101-Gökleri ve yeri, örneği yokken yaratan O'dur. Eşi olmadığı halde çocuğu nasıl olabilir. Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi O bilir. 
102-İşte Allah budur, sizin Rabbinizdir. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. O'na kul olun. Her şey üzerinde vekil olan O'dur. 
103-Gözler O'nu kuşatamaz ama O, gözleri kuşatır. O nazik davranır, her şeyin iç yüzünü bilir. 
104-Rabbinizden size göstergeler (basiretler) geldi. Kim görürse kendi için görür, kim de körlük ederse kendi aleyhine olur. Ben sizi koruyacak değilim. 
105-İşte âyetlerimizi böyle evire çevire anlatırız ki birileri: "Sen bir yerden öğrenmişsin" desin, biz de onu bilen bir topluluğa açıklamış olalım. 
106-Rabbinden sana vahiy edilen ne ise sen ona uy. O'ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden de yüz çevir. 
107-Allah, öyle olmasını tercih etseydi (zorlayıcı bir düzen kursaydı) şirke düşmezlerdi. Biz seni onların koruyucusu yapmadık. Sen onların üzerinde vekil de (onların yaptıklarından sorumlu da) değilsin. 
108-Onların Allah'tan önce yardıma çağırdıklarına siz sövmeyin ki taşkınlık ve bilgisizlik edip onlar da Allah'a sövmesinler. Her toplumun (ümmet) işini kendine böyle güzel gösterdik. Sonra dönüşleri Rablerinedir. O, onlara bütün yaptıklarını bildirecektir. 
109-Hele kendilerine bir mucize gelsin ona mutlaka inanacaklar, diye var güçleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki "Mucizeler Allah katındadır." Farkında mısınız? İstedikleri mucize gelse yine de inanıp güvenmeyeceklerdir. 
110-Başlangıçta inanmadıkları sırada olduğu gibi (bu davranışlarından dolayı) şimdi de inanmazlarsa gönüllerini ve gözlerini döndürür, azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız. Onların kalplerini ve gözlerini döndürürüz de bundan (mucize gösterilmesinden) önce inanmadıkları gibi (gösterildikten sonra bile) azgınlıkları içerisinde bocalar halde bırakırız. 
111-Biz onlara melekleri indirsek, ölüler onlarla konuşsa ve her şeyi önlerine döksek, yine de inanıp güvenmezler. Allah’ın öyle olmasını tercih etmesi (zorlayıcı düzen kurması) başka. Fakat onların pek çoğu (gerçeği bilmelerine rağmen) kendilerine hakim olamazlar. 
112-Her nebiye insan ve cin şeytanlarından, tıpkı bunlar gibi düşmanlar oluşturmuşuzdur. Bu, yaldızlı sözler fısıldayarak (yanlışlar içindeki o kimselerin) birbirlerini aldatmaları içindir. Rabbinin tercihi farklı olsaydı (zorlayıcı bir düzen kursaydı) bunu yapamazlardı. Onları uydurduklarıyla baş başa bırak. 
113-Bunun bir sebebi de Ahirete inanmayanların o sözlere gönülleri aksın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçlarını işlemeye devam etsinler diyedir. 
114-(De ki) "Allah'tan başka bir hakem mi ararım?" Kitap'ı size açıklanmış olarak indiren O'dur. Kendilerine Kitap verdiklerimiz bilirler ki bu Kitap, Rabbin tarafından tümüyle gerçekleri gösterecek şekilde indirilmiştir. Sakın şüpheye kapılanlardan olma.
115-
Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamdır. O'nun sözleri yerine geçecek söz yoktur. O dinler, bilir. 
116-Yeryüzündeki insanların çoğuna uyacak olsan seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar, sadece varsayımlarla hareket ederler. Onlar, sadece atarlar. 
117-Rabbin kendi yolundan sapanı en iyi bilir. O, yola gelmiş olanı da en iyi bilir. 
118-Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O‘nun adı anılarak kesilenlerden yiyin. 
119-Neye dayanarak üzerine Allah’ın adı anılanlardan yemiyorsunuz? Hâlbuki Allah, zorda kalmadığınız sürece yenmesi haram (yasak) olanları size açık açık bildirmiştir. Onların birçoğu heveslerine uyarak bilgisizce saptırırlar. Rabbin aşırılık yapanları çok iyi bilir. 
120-Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Suç işleyenler, suçlarının cezasını çekeceklerdir. 
121-Yoldan çıkarak, üzerine Allah’ın adı anılmamış olduğu kesin olandan yemeyin. Şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmelerini fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz tam müşrik olursunuz. 
122-Ölü gibi iken canlandırdığımız ve kendisine verdiğimiz aydınlıkla insanlar arasında dolaşan kimse, karanlıklara saplanıp oradan çıkamayan kimse gibi olur mu? Ayetleri görmezlikten gelenlerin işlerinin kendilerine güzel görünmesi böyle olur. 
123-İşte böyle; her kentin günahkârlarını oranın büyükleri haline getiririz ki tuzaklar kursunlar. Aslında tuzakları kendilerine kurarlar ama farkında olmazlar. 
124-Onlar için bir mucize gelince şöyle dediler: "Allah’ın elçilerine verilenin aynısı bize de verilinceye kadar bu elçiye inanmayacağız." Allah kimi kendine elçi yapacağını çok iyi bilir. Suçlu duruma düşenlere Allah katında bir alçaklık ve kurdukları tuzaktan dolayı da şiddetli bir azap vardır. 
125-Allah kimin yola gelmesine karar verirse gönlünü İslam’a açar. Kimin de sapıklığına karar verirse onun da içini daraltır; sanki göğe yükseliyor gibi olur. Allah, o pisliği inanmayanların üstüne işte böyle yükler. 
126-Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz âyetlerimizi, bilgisini kullanan bir topluluk için ayrıntılı olarak açıklamışızdır. 
127-Onlar için Rablerinin katında esenlik ve güvenlik (selamet) yurdu vardır. Yapmakta oldukları şey sebebiyle Rableri onların dostudur (velisidir). 
128-Onların hepsini toplayacağı gün Allah şöyle diyecektir: “Ey cinler! Siz insanların çoğunu ele geçirdiğiniz.” İnsanlar arasındaki dostları da diyecekler ki "Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık. Nihayet bizim için biçtiğin sürenin sonuna vardık." Allah şöyle diyecektir: “Sizin yeriniz ateştir. Orada ölümsüz olacaksınız; Allah'ın düzenine uygun olan başka." Senin Rabbin doğru kararlar verir ve her şeyi bilir. 
129-Böylece biz, yapıp ettiklerine karşılık yanlış yapanların kimini kiminin peşine takarız. 
130-Ey cinler ve insanlar! Sizden olan kimseler size elçi olarak gelmediler mi? Onlar size âyetlerimi anlatıyor ve bugün karşınıza çıkan şeyler konusunda sizi uyarıyorlardı, değil mi?" Diyeceklerdir ki “Aleyhimize de olsa biz buna şahidiz." Dünya yaşayışı onları pek aldatmıştı. Kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şahitlik ettiler. 
131-Bu şundandır: Halkının bir şeyden haberi yokken, senin Rabbin, haksızlık edip kentleri etkisiz (yaşanmaz) hale getirmez. 
132-Herkesin yaptığına göre aldığı dereceler vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir. 
133-Rabbinin kimseye ihtiyacı yoktur, ikram sahibidir. Düzenine uygun görürse sizi giderir ve arkanızdan düzenine uygun olanı yerinize geçirir. Tıpkı sizi, başka bir topluluğun soyundan oluşturduğu gibi yapar. 
134-Tehdit edildiğiniz şey mutlaka olacaktır. Siz önüne geçemeyeceksiniz. 
135-De ki “Ey Halkım! Elinizden geleni yapın; ben de yapacağım. Bu dünyanın sonunun kime yarayacağını yakında öğreneceksiniz. Şurası gerçek ki yanlış yapanlar umduklarına kavuşamayacaklardır.” 
136-Onlar Allah'ın yetiştirdiği ekinden ve en’amdan O’na pay ayırır ve kendilerince “Bu Allah’ın, bu da O'na ortak saydıklarımızın" derlerdi. Ortak saydıklarının payından Allah'ın payına geçmez ama Allah’ın payından ortak saydıklarının payına geçer. Ne kötü karar veriyorlar. 
137-Tıpkı bunun gibi müşriklerin çoğuna, onların ortakları, çocuklarını öldürme işini güzel gösteriyordu. Bunu hem onları geriletmek hem de dinlerini bulandırmak için yapıyorlardı. Allah, zorlayıcı düzen koysaydı bunu yapamazlardı. Öyleyse onları iftiralarıyla baş başa bırak. 
138-“Bunlar en’amdır, bunlar da ekinlerdir; hepsi de kutsaldır.” dediler. İddialarına göre kurduğumuz düzene uyandan başkası onları yiyemezmiş. Bir kısım en’ama yük yüklemek ve binmek haram edilmişmiş. Bir kısım en’amı keserken de özellikle Allah'ın adını anmazlar. Bütün bunları yalanlarını Allah’a mal ederek yaparlar. Allah bu iftiralarının cezasını verecektir. 
139-“Bu en’amın karınlarında olanlar yalnız erkeklerimiz içindir; kadınlarımıza ise haramdır” dediler. Eğer ölü olursa ortaklaşa yerler. Allah, bu nitelemelerinin karşılığını verecektir. Allah doğru kararlar verir ve her şeyi bilir. 
140-Bilgisizlik ve beyinsizlikle çocuklarını öldürenler ve Allah'ın azık olarak verdiğini, bir yalanı Allah'a atfederek haram sayanlar, zarar etmişlerdir. Onlar yoldan çıkmışlardır. Doğru yola gelecek de değillerdir. 
141-Çardaklı, çardaksız bahçeleri, yemesi farklı hurmaları ve ekinleri, birbirine benzeyen ve benzemeyen zeytinleri ve narları var eden O’dur. Bunlar ürün verince ürünlerinden yiyin. Hasat gününde de O’nun hakkını[*] verin. Sakın saçıp savurmayın. O saçıp savuranları sevmez. 
142-Kimi en’am yük taşımak, kimi de binmek içindir. Allah'ın size azık olarak verdiklerini yiyin. Şeytanın izinden gitmeyin. O sizin açık düşmanınızdır. 
143-Sekiz eş; koyundan iki, keçiden iki. De ki “Allah iki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa dişilerin dölyataklarındaki yavruları mı haram kıldı? Eğer samimiyseniz bilerek söyleyin." 
144-Deveden iki, sığırdan iki. De ki “İki erkeği mi, iki dişiyi mi, yoksa dişilerin döl yataklarındaki yavruları mı haram kıldı? Allah böyle buyrurken yanın da mıydınız?" Bilgisizlikleri sebebiyle insanları saptırmak için bir yalanı Allah'a atfeden kişiden daha yanlış kim olabilir? Allah yanlışlar içinde olan topluluğu yola getirmez. 

145-De ki “Bana gelen vahiyde yiyene yemesi haram kılınmış bir şey bulamıyorum; ölü (leş), akmış kan, domuz eti ki pisliktir, ya da (helal olan hayvanlardan) Allah'tan başkasının adı anılıp kesilerek yoldan çıkılmış olursa başka. Kim zorda kalır da isyan etmez ve aşırı gitmezse senin Rabbin bağışlar ve ikramı boldur
146-
Yahudilere bütün tırnaklıları haram kıldık. Sığır ve koyunların sırtlarına ve bağırsaklarına yapışık olanlarla kemiklerine karışanlar dışında kalan iç yağlarını da haram kıldık. Bu, azgınlıklarına karşılık onlara verdiğimiz cezadır. Biz doğruyu söyleriz. 
147-Sana yalancı derlerse de ki “Rabbiniz geniş ikram sahibidir. Ama O’nun cezası, suçlular topluluğundan engellenemez." 
148-Müşrikler diyeceklerdir ki “Allah (bizim mümin olmamızı) tercih etseydi ne biz şirke düşerdik ne atalarımız. Bir şeyi haram da kılmazdık.” Onlardan öncekiler de bu yalana sarıldılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki “Yanınızda bir bilgi var mı ki çıkarıp bize gösteresiniz. Siz sadece varsayımınızın peşine takılmışsınız; siz sadece atıyorsunuz.” 
149-De ki “Susturucu delil Allah’ınkidir: Eğer tercihi Allah yapsaydı elbette hepinizi yola getirirdi. 
150-De ki “Sizin haram kıldıklarınızı haram kılanın aslında Allah olduğuna dair şahitlerinizi getirin bakalım. Eğer şahitlik ederlerse onlarla birlikte bulunarak sakın ayetlerimiz karşısında yalan yanlış şeylere sarılanların arzularına uyma. Çünkü Ahirete inanmayanlar, kendilerini Rablerine denk tutarlar. 
151-De ki “Gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını sıralayayım: Hiçbir şeyi Allah ile bir tutmayın, anaya babaya iyilikten geri durmayın, yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin; onların ve sizin rızkınızı veren Allah’tır. Fuhşun açığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın; haklı sebeple olursa başka. İşte bunlar, Allah'ın size yüklediği görevlerdir; belki aklınızı kullanırsınız. 
152-Rüşt çağına ulaşıncaya kadar yetimin malına yaklaşmayın, onun iyiliğine olan bir yolla olursa başka. Ölçeği ve tartıyı hakka uygun yapın. Biz kimseyi gücünden fazlasıyla yükümlü tutmayız. Yakınınız da olsa söz söylediğinizde adaletli olun. Allah'a verdiğiniz sözü tam olarak yerine getirin. İşte Allah, sizden bir de bunları istemiştir. Belki bilginizi kullanırsınız. 
153-İşte bu benim dosdoğru yolumdur; onu takip edin, başka yolları takip etmeyin, yoksa o takip sizi benim yolumdan ayırır. Bunlar da Allah'ın sizden istekleridir, belki ondan çekinerek kendinizi korursunuz. 
154-Musa'ya da o Kitap'ı vermiştik ki iyi davrananlara nimetimizi tamamlayalım, her şeyi açıklayalım, doğru yolu yüzleşeceklerine inanırlar. 
155-İşte bu, indirdiğimiz bereketli Kitaptır. Ona uyun ve kendinizi koruyun ki iyilik bulasınız. 
156-Yoksa kalkar, "Kitap bizden önceki iki topluluğa indirilmişti. Biz onların okuduklarından habersiz kaldık." diyebilirdiniz. 
157-Ya da şöyle diyebilirdiniz: “Eğer o Kitap bize indirilmiş olsaydı ona onlardan daha iyi uyardık." İşte size Rabbinizden açık bir belge, bir rehber ve bir ikram geldi. Bundan sonra Allah'ın ayetleri karşısında yalana sarılandan ve onlardan yüz çevirenden daha yanlış kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerine karşılık azabın kötüsü ile cezalandıracağız. 
158-Bunlar ne bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, yoksa Rabbinin gelmesini mi ya da Rabbinden ölüm belirtilerinin(ayetlerinin) gelmesini mi? Rabbinden ölüm belirtileri geldiği gün evvelce inanıp güvenmemiş kimsenin imanı veya imanlı olarak iyilik etmemiş olanın iyiliği kendine fayda vermeyecektir. De ki “Bekleyin, biz de bekliyoruz.” 
159-Dinlerini bölük bölük edip her biri bir kişinin taraftarı olmuş olanlar var ya, sen hiçbir konuda onlardan olamazsın. Onların işi Allah’a kalmıştır. Daha sonra Allah, onların yaptıklarını kendilerine bildirecektir.
160-
Kim bir iyilikle gelirse ona, on katı verilir. Kim de kötülükle gelirse sadece bir katı ile cezalandırılır. Kimseye haksızlık yapılmaz. 
161-De ki “Rabbim bana doğru yolu gösterdi; sapasağlam dini, İbrahim’in dosdoğru dinini gösterdi. İbrahim müşriklerden olmadı.” 
162-De ki “Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, varlıkların Rabbi olan Allah içindir. 
163-O'nun ortağı yoktur. Böyle emir aldım. Tam teslim olanların (müslümanların) önderi olmam da emredildi.” 
164-De ki “Allah’tan başka Rab mi ararım? O, her şeyin Rabbidir. Herkes kendi kazandığını sırtlanır. Kimse kimsenin günahını yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, anlaşmazlığa düştüğünüz konuları size bildirecektir.” 
165-“Bu topraklarda sizi, öncekilerin yerine geçiren O'dur. Kiminizi kiminizden kat kat üstün kılmıştır ki size verdikleriyle sizi imtihan etsin. Rabbinin cezası çabuk olur. O çok bağışlar, ikramı boldur.” 




0 yorum:

Yorum Gönder