11 Mart 2017 Cumartesi

( Kehf Suresi )

( Kehf Suresi )


İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla, 

(Kehf 18/1)Her şeyi güzel yapmak, kuluna bu Kitabı indiren Allah’a mahsustur. O, bunu (Kitabı) anlaşılmayacak biçimde çarpıtılabilecek bir yapıda oluşturmamıştır. 
 (Kehf 18/2)Sapasağlam oluşturmuştur ki bu Kitap, Allah katından gelecek sert cezalara karşı uyarıda bulunsun, iyi işler yapan müminler için de güzel bir ödül olduğunu müjdelesin 
 (Kehf 18/3)Onlar orada sonsuza dek kalacaklardır. 
 (Kehf 18/4)Bunun bir sebebi de Kitabın, “Allah çocuk edindi” diyenleri uyaracak olmasıdır. 
(Kehf 18/5)Allah’ın çocuğu olduğuna dair onların elinde bir bilgi olmadığı gibi atalarının elinde de yoktur. Ağızlarından ne ağır sözler çıkıyor! Onlar sadece yalan söylüyorlar.
 (Kehf 18/6)Bu söze (Kur’ân’a) inanmazlarsa üzülüyor, arkalarından kendini tüketecek gibi oluyorsun.
 (Kehf 18/7) (Üzülmene gerek yok çünkü) Biz, yeryüzündeki her şeye bir çekicilik verdik ki kimin işi daha güzel olacak diye onları yıpratıcı bir imtihandan geçirelim. 
(Kehf 18/8)Hâlbuki orada olan her şeyi yok edip kuru bir yüzeye çevireceğiz. 
(Kehf 18/9)Sen, o mağarada olan ve adları levhada yazılı bulunan kişileri tuhaf belgelerimizden (ayetlerimizden) mi sandın? (Bunun şaşılacak bir yanı yoktur.) 
(Kehf 18/10)Bir gün birkaç genç, mağaraya sığınarak şöyle demişlerdi: "Rabbimiz! Bize kendi katından ikramda bulun ki bu işin içinden yüzümüzün akıyla(olgunlukla) çıkalım.” 
(Kehf 18/11)Sonra o mağarada, kulakları üstünde yıllar yılı kalacak bir kalkan oluşturduk (da derin uykuya daldılar.)
 (Kehf 18/12)Sonra onları uyandırdık ki kaldıkları süreyi, iki taraftan hangisinin daha iyi saydığını bilelim. 
(Kehf 18/13)Sana onların haberlerini tüm gerçekliği ile anlatıyoruz. Onlar, Rablerine inanıp güvenmiş gençlerdi. Biz de önlerini iyice açmıştık.
 (Kehf 18/14)Kalplerini de sağlamlaştırmıştık. Kalkıp demişlerdi ki "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz onunla aramıza bir ilah koyup yalvarmayız. Öyle olsa gerçek dışı bir konuşma yapmış oluruz. 
(Kehf 18/15)Şunlar bizim halkımız; tutup Allah ile aralarına ilahlar koymuşlar. Onların varlıklarını ispatlayan bir delil getirmeleri gerekmez mi? Bir yalanı Allah’a atfedenden daha yanlış kim olabilir!"
 (Kehf 18/16) (Biri şöyle demişti:) “Onlardan ve Allah'ın dışında taptıkları adamdan kurtulduğunuzda hemen mağaraya girin ki Rabbiniz size ikramını genişletsin ve işinizi kolaylaştırsın.” 
 (Kehf 18/17)Onlar mağaranın geniş yerindeydiler. Güneş doğunca bakarsın ki mağaralarının sağından yüzlerine vuruyor, battığı sırada sol taraftan onları yalayıp geçiyor. İşte bu, Allah'ın âyetlerindendir. Allah kimi yola gelmiş sayarsa doğru yolda olan odur. Kimi de sapık sayarsa onu doğruya ulaştıracak (olgunlaştıracak) bir dost (veli) bulamazsın. 
 (Kehf 18/18)Onları sağa sola döndürdüğümüzde uyanık olduklarını sanırdın; hâlbuki uzun bir uykuya dalmışlardı. Köpekleri de önayaklarını dışarıya doğru uzatmıştı. Onlara göz atsaydın için korku ile dolar, arkanı dönüp kaçardın.
 (Kehf 18/19)İşte böyle… Onları kaldırdık ki birbirlerinin tahminlerini öğrensinler. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" diye sordu. "Bir gün, belki de bir günden az" dediler. Hepsi birden: "Ne kadar kaldığımızı Rabbimiz bilir. Birimizi şu gümüş para ile kente gönderelim de hangi yiyecek daha iyi ise bize ondan karnımızı doyuracak şeyler getirsin. Çok dikkatli davransın; bizi kimseye sezdirmesin” diye ilave ettiler. 
(Kehf 18/20) “Çünkü ellerine geçirseler taşlayarak bizi öldürürler ya da kendi dinlerine döndürürler de sonsuza kadar umduğumuza kavuşamayız."
 (Kehf 18/21)Öteki insanlar bunların durumunu aralarında tartıştıkları bir sırada, bunları birden bire karşılarına çıkardık ki böylece Allah'ın sözünün doğru olduğunu, kıyamet saatinde şüphe edilemeyeceğini bilsinler. Sonra dediler ki "Onların üzerine bir anıt yapın. Rableri onları çok iyi bilir.” Sözü dinlenenler dediler ki "Onların üzerine bir mescit yapacağız". 
(Kehf 18/22)Karanlığa taş atarak "Onlar üç kişiydiler, dördüncüsü köpekleriydi” diyeceklerdir. Bir kısım da “Onlar beş kişiydi, altıncısı köpekleriydi." derler. "Yediydiler, köpekleriyle sekiz" diyenler de vardır. De ki “Onların sayısını Rabbim bilir; başka bilen de pek azdır." Onun için bu konuda, açıkça belli olan şey dışında onlarla tartışma ve onların hiçbirinden bir görüş isteme. 
(Kehf 18/23) “Hiçbir iş için: "Ben bunu yarın yapacağım" deme,
 (Kehf 18/24)"İnşaallah (Allah izin verirse)" de. Unutunca da Rabbini hatırla ve de ki "Belki Rabbim beni bundan daha iyi bir işe yöneltir." .
 (Kehf 18/25)Onlar mağaralarında üç yüz sene kaldılar. Buna dokuz sene daha eklediler. 
(Kehf 18/26)De ki "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerde ve yerde bilinmeyen bütün bilgiler (gayb) ondadır. O, görür(izler) ve dinler. Onlar için Allah ile aralarına koyabilecekleri bir dost(veli) da yoktur. Allah, hâkimiyetine kimseyi ortak etmez.
 (Kehf 18/27)Rabbinin Kitabından sana vahyedileni oku. O’nun sözlerinin yerine geçecek bir şey yoktur. O’ndan başka sığınacak bir yer de bulamazsın.
 (Kehf 18/28)Rablerinin yüzlerine bakmasını isteyerek sabah akşam ona yalvaranlarla birlikte sen de sabret. Dünya hayatının çekiciliğine kapılıp gözlerini onlardan ayırma. Gönlünü zikrimize (Kur’an’a) karşı ilgisiz bulduğumuz, arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kişiye uyma. (Kehf 18/29)De ki "Bu doğrular Rabbinizdendir. İmanı tercih eden inanıp güvensin, görmezlikten gelmeyi tercih eden de kâfir olsun. Yanlış yapanlar için perdesi kendilerini kuşatacak bir ateş hazırladık. Yardım isterlerse onlara, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su verilir. Ne kötü içecektir o; ne kötü yerdir orası!  
 (Kehf 18/30)İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlar bilsinler ki biz, güzel işler yapanların ödülünü eksiltmeyiz.
 (Kehf 18/31)Kalıcı cennetler (bahçeler) işte onlar içindir. Önlerinden ırmaklar akacak, altın bilekliklerle süslenecekler, ince ipekten ve atlastan yeşil elbiseler giyecekler ve koltuklara kurulacaklardır. Ne güzel karşılıktır o, ne güzel çevredir orası!
 (Kehf 18/32)Onlara şu iki adamı örnek ver: Birine iki üzüm bağı verdik; etrafını hurma ağaçlarıyla çevirdik; bahçelerin ortasında da bir ekinlik oluşturduk.
 (Kehf 18/33)Bağların ikisi de ürününü vermiş, hiçbir kusuru da yok. İkisinin arasından akıttığımız bir de ırmak var.
 (Kehf 18/34)Adam güzel bir gelir sağlamış; arkadaşıyla konuşurken şöyle diyor: "Benim malım seninkinden çok, adamlarım da daha güçlü."
 (Kehf 18/35)Adam, bahçesine girip kendine kötülük ederek diyor ki "Buranın harap olacağını hiç sanmam.
 (Kehf 18/36)Kıyamet saati diye bir şeyin olacağını da hiç sanmam ama şurası bir gerçek ki eğer Rabbimin huzuruna çıkarılsam kesinlikle bundan daha iyisini bulurum."
 (Kehf 18/37)Konuşurken arkadaşı ona diyor ki "Seni topraktan, sonra döllenmiş yumurtadan yaratanı, sonra bir erkek olarak düzenleyeni görmezlikten mi geliyorsun?
 (Kehf 18/38)Bana göre o Allah’tır; Benim Rabbimdir. Ben hiç kimseyi Rabbime ortak saymam. 
(Kehf 18/39)Beni mal ve evlat yönünden senden aşağı görüyorsan gör. Ama bahçene girdiğinde keşke şöyle deseydin: ‘Aman! Allah bozmasın / Allah’ın tercih edip yarattığıdır bu bütün kuvvet Allah’a aittir.
 (Kehf 18/40)Bakarsın Rabbim bana senin bahçenden iyisini verir; seninkine de gökten hesabını görecek bir şey gönderir de çıplak ve kaygan bir yüzeye(toprağa) çevirir.  
 (Kehf 18/41)Ya da suyu çekilir de bir daha arasan da bulamazsın onu.
 (Kehf 18/42)Ve ürünü kuşatıldı. Bahçe, çardakları üzerinde boş bir yığın halini aldı. Yaptığı harcamaya karşılık ellerini ovuşturup şöyle demeye başladı: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak saymasaydım.”
 (Kehf 18/43)Zaten Allah'tan başka ona yardım edecek kimse olmadı ve bir yardım da görmedi.
 (Kehf 18/44)Böyle kara bir günün dostu, gerçeğin kendisi olan Allah'tır. En hayırlı karşılığı verecek olan da işlerin sonunu hayırlı kılacak olan da odur.
 (Kehf 18/45)Onlara dünya hayatının örneğini ver. Bu hayat gökten indirdiğimiz su gibidir. O su sebebiyle yerin bitkisi sarmaş dolaş olur, sonra kurur da rüzgâr onu kapıp götürür. Allah, her şeyi bir ölçüye göre yapar.
 (Kehf 18/46)Mal ve evlat, dünya hayatının çekici nimetleridir. Kalıcı olan iyi işler ise Rabbin katında sevap olarak da umut olarak da daha hayırlıdır.
 (Kehf 18/47)Dağları yürüteceğimiz gün yeri çıplak (bitkisiz) bir halde göreceksin. Bir tek eksik bırakmadan onları bir araya toplamış olacağız.
 (Kehf 18/48)İnsanlar sıralar halinde Rabbinin huzuruna çıkarılırlar. (Onlara denir ki) "Karşımıza, ilk yarattığımız gibi (tek tek) geldiniz. Aslında sizin için buluşma yeri ve zamanı belirlemeyeceğimizi sanmıştınız."

 (Kehf 18/49)Defterleri önlerine konur. Günahkarların, defterde olanlardan korkuya kapıldıklarını görürsün. Derler ki "Eyvah! Bu nasıl defter ki küçük büyük bırakmadan hepsini sayıp dökmüş.“ Yaptıkları her şeyi karşılarında hazır bulurlar. Senin Rabbin kimseye yanlış yapmaz.
 (Kehf 18/50)Bir gün meleklere: "Âdem’e secde edin!" dedik. İblis’in dışındakiler hemen secdeye kapandılar. Halbuki o da o cinlerden (melek olarak görevlendirilenlerden) idi ama Rabbinin emrinden çıktı. Şimdi onu ve soyunu, en yakınlarınız (velileriniz) olarak sizinle benim arama mı koyuyorsunuz? Hâlbuki o size düşmandır. Yanlışlar içinde olanların ne kötü tercihidir bu! 
(Kehf 18/51)Onlara (Meleklere), göklerin ve yerin yaratılışını da kendi yaratılışlarını da göstermedim. Bu saptırıcıları (meleklerden olan iblis ve soyunu) iş gören olarak da tutmam. 
(Kehf 18/52)"Kurguladığınız ortaklarımı çağırın” diyeceği gün onları çağıracaklar ama cevap vermeyeceklerdir. Aralarında bir uçurum oluşturmuşuzdur.
 (Kehf 18/53)O suçlular ateşi görürler ve içine düşeceklerini anlarlar ama oradan dönme imkânı bulamazlar.
 (Kehf 18/54)Biz bu Kur'ân'da insanlar için her örneği, değişik biçimlerde verdik. İnsan ne kadar çok tartışan bir varlıktır!
 (Kehf 18/55)Kendilerine doğru yolu gösteren biri çıktığında insanları inanıp güvenmekten ve Rablerinden bağışlanma dilemekten alıkoyan nedir? Eskilerin başına gelenlerin gelmesini veya ahiret azabının karşılarına dikilmesini mi bekliyorlar
 (Kehf 18/56)Biz elçileri sırf müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Onları görmezlikten gelenler (kafirler), ayetlerimi ve yapılan uyarıları eğlenceye alır, uydurma şeylerle (batıl ile), o gerçeği (hakkı) ortadan kaldırmaya çalışırlar.
 (Kehf 18/57)Rabbinin âyetleri anlatılırken yan çizen ve elleriyle yaptıklarını unutan kişinin yaptığından daha yanlışını kim yapabilir? Sanki onu anlamasınlar diye kalpleri üzerine örtüler ve kulaklarının içine de bir ağırlık yerleştirmişizdir. Onları yola çağırırsan bu haldeyken asla yola gelmezler
(Kehf 18/58)Senin Rabbinin bağışlaması çok, ikramı boldur. Eğer onları kazandıklarına karşılık yakalasaydı vereceği azabı öne alırdı. Ama onların tehdit edildikleri bir gün vardır. O gün gelince ondan başka sığınacak birini bulamayacaklardır.
 (Kehf 18/59)Yanlış yaptıkları için etkisiz bıraktığımız o kentler... Onlar için etkisiz bırakılma ile tehdit edildikleri bir gün belirlemiştik.
(Kehf 18/60)Bir gün Musa genç arkadaşına şöyle dedi: "İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durup dinlenmeden gideceğim; isterse yıllarımı alsın.
 (Kehf 18/61)İki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. O da kayarak denize doğru yollandı.
 (Kehf 18/62)Oradan geçtikten sonra Musa genç arkadaşına dedi ki "Getir şu kuşluk yemeğimizi; bu yolculuk bizi iyice yordu."
(Kehf 18/63)Delikanlı dedi ki "Bakın şu işe; kayada barındığımızda balığı unutmuştum. Onu aklımdan çıkarmama sebep olan ve bana unutturan Şeytandan başkası değildir. Balık da tuhaf bir şekilde denize doğru yol alıp gitti. (Ama bunu sana söylemedim.)"
(Kehf 18/64)Musa: "İşte bizim aradığımız da bu ya" dedi. Hemen geldikleri yoldan gerisin geriye döndüler.
 (Kehf 18/65)Sonra kullarımızdan bir kulu buldular. Ona katımızdan bir ilim öğreterek ikramda bulunmuştuk.
 (Kehf 18/66)Musa dedi ki “Sana öğretilen doğruya ulaştıran bilgiden bana öğretmen için senin yanında kalsam olmaz mı?"
 (Kehf 18/67)"Sen benimle birlikte olmaya dayanamazsın” dedi.
 (Kehf 18/68) “İç yüzünü bilmediğin bir şeye nasıl dayanacaksın?"
 (Kehf 18/69)Musa dedi ki "Allah izin verirse dayandığımı göreceksin, hiçbir işte sana karşı çıkmayacağım.”
 (Kehf 18/70)O da "Eğer yanımda kalacaksan, ben anlatıncaya kadar sakın bir şey sorma" dedi.
 (Kehf 18/71)Bunun üzerine ikisi de kalkıp gittiler; derken bir gemiye bindiler. O kişi gemiyi deldi. Musa dedi ki "Onu, içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, çok garip bir durum meydana getirdin."

 (Kehf 18/72)"Sana demedim mi sen, benimle birlikte olmaya dayanamazsın?" dedi.
 (Kehf 18/73)Musa dedi ki "Unuttuğum şeyi yüzüme vurma; işimde beni zora sokma."
 (Kehf 18/74)Sonra yola koyuldular. Nihayet bir oğlan çocuğuyla karşılaştılar; o hemen çocuğu öldürdü. Musa dedi ki "Sen cana karşılık olmadan suçsuz birinin canına kıydın ha? Doğrusu, anlaşılmaz bir durum meydana getirdin."
 (Kehf 18/75)"Sana demedim mi benimle birlikte olmaya dayanamazsın?" dedi.
 (Kehf 18/76)Musa dedi ki "Bir daha sana bir şey sorarsam benimle arkadaşlığı bitir; artık senden özür dileme hakkım bitmiş olur."
 (Kehf 18/77)Sonra tekrar yola koyuldular. Bir kentin halkına varıp yiyecek istediler. Onlar bunları misafir etmeye yanaşmadı. Sonra orada yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar; hemen doğrultuverdi. Musa dedi ki "Anlaşsaydın emeğinin karşılığını alırdın." 
(Kehf 18/78)Dedi ki "İşte bu, benimle seni ayırır. Ama ben, dayanamadığın şeylerin içyüzünü sana bildireceğim.
 (Kehf 18/79)O gemi, denizde çalışan çaresiz durumdaki kimselere aitti, ilerisinde her gemiye zorla el koyan bir kral vardı; bu sebeple onu hasarlı hale getirmek istedim.
 (Kehf 18/80)Oğlana gelince, anası babası inanıp güvenmiş (mümin) kimselerdi. Onları azgınlığa ve nankörlüğe sürüklemesinden korktuk.
 (Kehf 18/81)İstedik ki Rableri, onun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk versin.
(Kehf 18/82)Duvar ise şehirdeki iki yetim oğlanındı. Altında onlara ait bir gömü vardı. Babaları iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki erginlik çağına gelsinler de gömülerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinin bir ikramıdır. Ben bunları, kendiliğimden yapmış değilim. İşte katlanmaya güç yetiremediğin işlerin iç yüzü budur."
 (Kehf 18/83)Sana Zülkarneyn’i soruyorlar. De ki “Size ondan bir hatıra okuyacağım.”
 (Kehf 18/84) (Allah buyuruyor ki) Onu ülkesinde iyi bir makama getirmiş, her şeye bir yol bulma imkânı vermiştik.
 (Kehf 18/85)Derken bir yolu tutup gitti.
 (Kehf 18/86)Uzak batıya ulaşınca onu, güneşi sıcak sularda batar buldu. Orada bir topluluğa rastladı. Dedik ki “Bak Zülkarneyn! Onları sıkıntıya sokabileceğin gibi iyi davranış da gösterebilirsin."
 (Kehf 18/87)Dedi ki "Yanlış yapanı azaba uğratacağız. Sonra o, Rabbinin huzuruna çıkarıldığında Rabbi de ona, beklemediği bir ceza verecektir.
(Kehf 18/88)Ama kim inanıp güvenir ve iyi iş yaparsa onun için en güzel karşılık vardır. Bu gibilere kolay emirler vereceğiz."
 (Kehf 18/89)Sonra o (Zülkarneyn), bir yola girdi.
 (Kehf 18/90)Güneşin gözüktüğü yere kadar vardı. Baktı ki bir topluluğun üzerinde gözüküyor; onunla(güneşle) o topluluk arasına örtü koymamışız. (Güneş hiç batmıyor)
 (Kehf 18/91)İşte böyle; Biz o topluğun her şeyini biliyorduk.
 (Kehf 18/92)Sonra yine başka bir yol tuttu.
 (Kehf 18/93)O iki barajın arasına varınca onların aşağısında söylenen sözü neredeyse hiç anlamayan (anlayışı kıt) bir topluluğa rastladı.
 (Kehf 18/94)Dediler ki "Bak Zülkarneyn! Yecuc ile Mecuç burada doğal düzeni bozuyorlar. Sana vergi versek de bizimle onlar arasına bir set yapsan, olmaz mı?"
 (Kehf 18/95)Dedi ki "Rabbimin bana sağladığı imkân iyidir. Siz iş gücünüzle yardımcı olun; sizinle onların arasına bir set yapayım.
 (Kehf 18/96)Bana demir parçaları getirin." İki yakası eşitlenince "Ateşi körükleyin" dedi. Demiri ateşe çevirince "Bana erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim" dedi.
 (Kehf 18/97) “Artık onu aşmaya güçleri yetmeyeceği gibi delmeye de güçleri yetmez.”
 (Kehf 18/98)Zülkarneyn dedi ki "Bu Rabbimin bir ikramıdır. Rabbimin vaat ettiği gün gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir.
 (Kehf 18/99)O gün onlardan biri diğerinin içinde dalgalanacaktır. Sura üflenince de tamamını bir araya toplayacağız.
 (Kehf 18/100)O gün cehennemi de kâfirlerin önüne uzayıp gidecek şekilde çıkaracağız.
 (Kehf 18/101)Onların gözleri, benim zikrimden uzaklaştıran bir perdenin içindeydi. Onu dinlemeye de katlanamıyorlardı.
 (Kehf 18/102)Ayetleri görmezlikten gelenler (kâfirler), benimle kendi aralarına dostlar (veliler) olarak kullarımı koyacaklarını mı sanıyorlar? Biz cehennemi, o kâfirlerin konak yeri yaptık.
(Kehf 18/103)De ki "İşleri en fazla zararla kapananları size haber vereyim mi? 
(Kehf 18/104)Dünya hayatında güzel iş yaptığını sandığı halde çalışmaları hedefine ulaşmayanlardır."
 (Kehf 18/105)Onlar, Rablerinin âyetlerini ve O’nunla karşılaşmayı göz ardı edenlerdir. Yaptıkları işler bu yüzden boşa gider. (Mezardan) kalkış günü onlar için tartı kuracak değiliz “
 (Kehf 18/106)İşte böyle. Ayetleri görmezlikten gelmelerine karşılık onların cezası cehennemdir. Onlar, âyetlerimi ve elçilerimi hafife almışlardır.
 (Kehf 18/107)İnanıp güvenen ve iyi iş yapanlara gelince, Firdevs cennetleri onların konaklayacakları yer olacaktır.
 (Kehf 18/108)Onlar orada ölümsüzleşecekler, oradan ayrılmayı istemeyeceklerdir.
 (Kehf 18/109)De ki "Rabbimin kelimeleri için denizler mürekkep olsaydı, bir o kadarını daha ona katsaydık, Rabbimin kelimeleri tükenmeden deniz tükenirdi."
(Kehf 18/110)De ki "Ben de tıpkı sizin gibi insanım. Bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunmaktadır. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa iyi iş yapsın ve tek olan Rabbine kullukta, hiçbir şeyi O’na ortak saymasın." 


0 yorum:

Yorum Gönder