23 Mart 2017 Perşembe

CUMA NAMAZI VE TARİHİ

CUMA NAMAZI VE TARİHİ

Cuma namazı Resulüllah (as)’in Medine’ye hicretinden sonra, Kuba’ da, Kuba mescidini yaptıktan sonra (yapımı için 3 gün orada kalınmış 4.günü oradan ayrılıyorlar. Medine’ye 3 km kala Rânuna vadisine geliyorlar. 24 Eylül 622 Cuma günü olduğu için İslam tarihinde ilk Cuma namazı orada kılınıyor. Bugün orada ilk Cuma namazı kılındığı için Cuma mescidi bulunmaktadır. Daha öncede oralarda mescit vardı ama kubbeli olarak yapılmıyordu.

CUMA MESCİDİ

Peygamberimiz zamanında Cuma namazı Medine’yi münevvere de kılındı, daha sonra ise başka yerlerde kılınmaya başlandı. Buda gösteriyor ki Cuma namazı diğer namazlardan farklı bir yapısı ve kılınma şekli vardır. Allah (cc) tarafında peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)’e indirilen Kuran-ı Kerimde CUMA adında bir sure bulunmaktadır. Bu surenin son 3 ayeti Cuma günü ve namazı hakkındadır
Cuma 9: Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi bırakın; Allah’ın zikrine koşun. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
Cuma 10: Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız.
Cuma 11: Bir kazancı veya eğlenceyi görünce bazıları seni ayakta bırakıp gittiler De ki “Allah’ın katında olanlar, her türlü eğlence ve kazançtan iyidir. Rızık verenlerin en iyisi Allah’tır.”
Ayette bahsedilen ZİKİR kelimesi: Evrensel nitelikli doğru bilgi anlamına gelir, O bilginin yazılış şekli Kuran-ı Kerimdir, Kuran-ı Kerimin adı zikirdir. İlk indirilen ilahi kitabın ismi de zikirdir, son indirilen kitabın ismi de zikirdir. Bu yüzden Allah’ın (cc) zikrini bol bol anın unutmayın demektir.
Cuma suresi 11. Ayette bahsedilen konu ise rivayet edildiğine göre: Peygamberimiz Cuma günü namaz öncesi hutbe okurken o sırada şehre bir kervan gelir. Kervanın geldiğini haber veren davul sesini duyunca sahabeler kervana koştular. Bu sırada hutbede bulunan Hz. Muhammed (sav)’in yanında onu dinleyen on on iki kişi kaldığı söylenir.
Şimdi burada açıklanması gereken birçok konu var. Ülkemizde ve Dünya genelinde Müslümanlar arasında Kuran-ı Kerime yönelme ve kaynağından öğrenme ciddi şekilde arttı. Eski dönemlerde Türkiye’de Cuma namazı kılınmaz diye (Dâr-ül harb vb.) bir olgu vardı, şimdilerde böyle bir şey söz konusu değildir. Kadınlarımız Cuma namazına gitmeye başladı ki bununla ilgilide giderdi gitmezdi tartışması başladı. Allah’ü Teala (cc) Cuma suresi 10.Ayette Namaz bitince dağılın yeryüzünde rızkınızı arayın demesine rağmen, hâlâ kalıp on rekat daha namaz kılanlar var. Normal Cuma namazını kıldıktan sonra çıkanlara sözlü ve sesli bir uyarı olmasa da göz ile bir “nereye gidiyorsunuz bakışı”  vardır,  doğrusu ise Allah (cc) emrine uymaktır.
Bir diğer konu ise Hutbeyi dinlemek şart mı? Değil mi? , Ayette hutbe geçmiyor o nerden çıktı denilebilir. Son zamanlarda hutbenin namazdan sonra olduğu ve Emevi’ler zamanında namaz öncesine alındığı gibi iddialar vardır tabi birde iki kez EZAN okunması var. Günümüzde Cuma Namazına gitmek gelmek yaklaşık iki saat gibi, uzun bir zaman almaktadır, çok ciddi manada uzunca bir süredir. Bu konuları sıralamak gerekirse hutbe var mı? Yok mu? Namazdan önce mi? Sonra mı? İki kez Ezan okunuyor esas olan hangisidir? Bu iki ezan olayı kim zamanında veya neden çıkmıştır? Ezan ne zaman okunur birde Zuhr-i Ahir konusu vardır.
Yukardaki Ayetlerde Zikrullah konusu geçti. Allah(cc) Kuran-ı Kerime “zikir”  diyor birçoğumuzun ezberinde olan “Ya Sin” suresinde 69-70 Ayetlerde
Yasin 69: Muhammed’e şiir öğretmedik; zaten gerekmezdi. Bu, sadece zikirdir ve açıklayıcı Kur’an’dır.
Yasin 70: Diri olan kimseleri uyarsın ve onun Allah’ın sözü olduğu, görmezlik edenler açısından da kesinleşsin diye indirilmiştir.

Kuran-ı Kerimin birçok Ayetinde Zikir kelimesi geçer ve bundan önceki indirilmiş kitaplarında ismi zikirdir.
Enbiya suresi 24: Yine de Allah’tan önce bir takım ilahlara mı tutundular? De ki “Delilinizi getirin. Benimle birlikte olanların (Müslümanların) Kitabı budur. Bu, benden öncekilerin de kitabıdır.” Onların çoğu, bu gerçeği bilmez de onun için yüz çevirirler.
Demek ki bizim Zikrimiz Kuran-ı Kerim. Bu yüce kitabın Zikir olabilmesi için manasının iyi anlaşılması gerekmektedir. Manası iyi anlaşılmayan şey,  Zikir olamaz. Bir şeyin anlamı zihnimize yerleştireceğiz ki daha sonra hatırlayalım peki ne hatırlanır? Elbette ki bilgi hatırlanır. Bu yüzden hatırımıza yerleştireceğimiz şey Kuran-ı Kerim, hatırlayacağımız şey Kuran-ı Kerim, gerektiği zaman konuşacağımız şey Kuran-ı Kerimdir.
Bizden öncekilerin bilgisi de öğretisi de zikri de bu kitaptır. Yahudilerde, Hıristiyanlarda, Budistlerde, Brahmanizmlerde, Zerdüştlerde, Sahabeler de ne kadar din mensubu varsa aynı kitabı okudular ve okumaya devam ediyorlar. Bu kitapta Allah ile aranıza birini koymanız söz konusu değildir varsa deliliniz getirin bakalım!. Burada önemli olan Kuran-ı Kerimin zikir olduğudur. Kuran-ı Kerim Zikir ise Ayeti kerimede bahsi geçen “Ey müminler Cuma günü namaza çağrıldığınızda alışverişi bırakın Allah’ın Zikrine koşun” Zikir Kuran-ı Kerim ise Allah’u Teala Hz Muhammed (as) ne emrediyor?
Gaşiye 21: Öyleyse sen doğru bilgi ver (Kur’an’ı tebliğ et); senin görevin sadece bilgi vermektir.
Allah’ın zikrine koşun denildiğinde ne anlaşılır, Peygamberimiz bize Kuran-ı Kerimden bir şeyler anlatacaktır. Haftada bir kez Namaza gidiliyorsa gündemle ilgili ya da o zamanki durumla ilgili ayetler okunmalıdır Başka bir şey değil.
Oysa camiye gittiğimizde pek ayet okunmuyor, araya bir sürü laflar sıkıştırılıyor bekle ki Hutbe bitsin de namaz kılalım. Birazdan yazacağım bakalım Peygamberimizin hutbeleri nasıldı?
Buradan anlaşılıyor ki bir hutbe birde namaz var peki namaz zikir olur mu? Olamaz çünkü Kuran-ı Kerimin bir metodu var meselelerin açıklanmasını Allah(cc) Peygamberimiz dâhil hiç kimseye açıklama yetkisi vermemiştir. Hikmet denen metodu var ve ilgili ayetler birbirini açıklar Kuran-ı Kerim en ince ayrıntısına kadar açıklanmış kitaptır. Bu kadar açık olan kitabın bütün mezheplerin ortak ittifakla açık olmadığını beyan eden kaynakları mevcuttur.  Allah (cc) açıklaması diye bir kavram bırakmamışlar ve herkes kendine göre açıklama meydana koyuyor ama hutbenin arkasından namaz kılınması öteden beri uygulanan bir şey olduğu için bu konuda din adamları arasında en ufak bir ayrılık yok fakat bakıyorsunuz ki bazı din adamları çıkıp kendini ilah ilan ediyor, ayetleri alıp kendi kafasına göre anlam verip hiçbir kurala uymadan fetva veriyor buda insanların zihnini tamamen karıştırıyor.
Konumuza geri dönecek olursa Ayette zikir ve Salat kelimesi geçti. Allah(cc) Nur suresinde(Medine’de indirilmiştir yani yukardaki Yasin ve Cuma suresinden sonra)
Nur suresi 37: (O ışıktan yararlananlar) Öyle adamlardır ki, onları ne ticaret, ne alış veriş onları Allah’ın zikrinden (Kur’an’dan), namazı tam kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerin ve gözlerin döneceği bir günden korkarlar.
Hani hutbede Peygamberimizi ayaküstü bıraktılar ya kervana koştular, bu ayette ise gitmeyenleri anlatıyor Tabiri caizse Adam gibi adamlar işini gücünü bırakarak hızlı bir şekilde Allah’ın(cc) zikrine giderler demek oluyor ki Peygamberimizin zamanından bu yana Cuma günü hem Allah(cc) kitabının öğretilmesi hem de namaz kılınması gerekmektedir.
Namaz için çağrı yapıldığı zaman ifadesi ezanın okunması anlamını belirtir zaten ezanda da “Hay yal es salah” ifadesi de namaza çağrıdır” namaza gel” Buradan anlaşılıyor ki namaz için çağrı ezandır başka bir şey değildir.
Ezan okunduğu zaman hemen gidip namaz mı kılacağız?
Hayır, önce Zikrullah Allah’ın kitabından ayetler okunacak sonra namaz kılınacak ardından da dağılmamız gerek.
Ezan konusu ile başlayalım Peygamberimiz zamanında Cuma günü tek bir ezan olduğu bütün mezhepler dahil rivayetlerde de doğrulanır. İmam olan kişi minbere çıkar oturur ve ezan başlar. Hz Osman (r a)’ nın halifeliğinde iki ezan okunduğu rivayet edilmektedir. Tarihi kaynaklardan incelediğimizde sahih varide iki rivayet var. Es-Sahih bin Zeyd kanalı ile geliyor her iki rivayette.
Buhari’nin Cuma kitabında 24.Hadiste şöyle söylenir: Cuma günü imam oturduğu zaman ezan okunurdu.
Buhari’nin Cuma kitabında 21.Hadiste şöyle söylenir: Nebimiz, Hz Ebu Bekir, Hz Ömer zamanında ilk ezan imam minbere oturduğu zaman okunurdu. Osman zamanında insanlar çoğalınca üçüncü ezan ilave edildi. Burada ki üçüncü ezandan kasıt namazdan önce getirilen kamettir. İlk ezan o zamanki beldenin çarşısı yani meydanında okunmuş, sonra gerçek ezan mescit içinde okunmuş imam hutbeye başlamış bitirmiş ardından kamet getirilerek namaz kılınmıştır.
İmam Şafii, Buhari’nin doğumundan yaklaşık otuz beş yıl önce ölmüş olan bir zattır, İmam Şafii’nin hadisleri topladığı Müsned-üş-Şafii adında bir kitabı vardır orada şöyle yazar yine aynı hadis yine aynı kişiden tek bir kanaldan geliyor es-Sahih bin Zeyd ondanda İbn Şihab Zuhuri rivayet eder. Cuma namazı yüzlerce kişinin şahit olduğu bir olay iken neden bir iki kişiden rivayet geliyor?
İmam Şafii’nin Müsned-üş-Şafii kitabında şöyle söz eder Tabiinden Ata’nın söylediğine göre üçüncü ezanı Hz Osman değil Muaviye icat etti diyor sözünü En iyisini Allah bilir diyerek rivayeti kapatmış.
Günümüze dönecek olursa önce bir sala okunuyor, camiye doğru gidiyoruz . Cami avluları artık eskisi gibi değil çay bahçeleri tabureler masalar bildiğiniz kahvehane olmuş millet dışarıda oturuyor. Ezan okunuyor içeri giriyoruz önce bir müvezziinin ses gösteri merasimi var kilise gibi bir müzik eksik ardından Duayı bağışlayacaklarının listesini yaptıktan ve affettirdikten sonra affedilmeyenlere gelin bakalım sıra sizde dört rekat sünnet(iki rekat tahhiyat-ı mescit namazı kılınabilir) kılınıyor, yine müezzin başlıyor okumaya ardından ezana geçiliyor, imam hutbeye başlıyor, hutbe bitiyor kamet getirilip 2 rekat Cuma namazını kılıyoruz, ardından caminin yarısı boşalıyor, geri kalanlarda namaz kılmaya devam ediyor teşbih çekerek Cuma namazı bitiyor ne oluyor kardeşim ya? Bir kere şunu bilelim müezzinlerin ezandan önce her hangi bir şey okumaya yetkileri yoktur
Peki, Ayette ne diyor yüce Allah (cc) “çağrı yapıldığında Zikre koşun” Zikir Allah’ın ayeti sözleri değil miydi? Zikir hutbede okunmayacak mı? Demek ki ezan başlayınca biz camide imam minberde olması gerekmiş. Biz müezzin gösterisini izlemeye mi gidiyoruz. Bu uygulama indirilmiş dine uygun mu? Yoksa uydurulmuş dine mi uygun?
İnsanlar demez mi? Ben Allah’ın (cc) emrine uyarak alışverişi bırakıp zikre koşacağım saatlerce gösteri izleyeceğim, E efendim müezzin Kuran-ı Kerim okuyor Tamam okusun zaten hutbede imam bize okumayacak mı? Cuma günün özelliği hutbe dinlemek değil mi?
Hutbeye geçmeden önce müezzin ikinci ezanı okuyor mu? Okuyor o zaman bunu kim yaptı Hz Osman ben Hz Osman’a uymak zorunda mıyım?
Allah’u Teala Maide suresi 3. ayette: Ölü (leş), kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş olan, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuz darbesi almış ve yırtıcı tarafından yenmiş olanlar size haramdır; ölmeden keserseniz başka. İbadet için dikili taşlar üzerinde kesinler haram olduğu gibi çekilişle kısmet aramanız da haramdır. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün ayetleri görmezlikten gelenler (kâfirler) dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi olgunlaştırdım, size olan nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâm’ı uygun gördüm. Her kim günaha eğilimi olmadan açlıktan dolayı (bu yasakları çiğnemeye) mecbur kalırsa Allah bağışlar, ikramı boldur.
Al-i İmran 85. Ayet: Kim İslam’dan başka bir din arayışına girerse asla kabul edilmez. O, ahirette kaybedenlere karışır.
Yüce Yaradan “bu dini olgunlaştırdım tamamladım” dedikten sonra ekleme ya da çıkarma yapılabilir mi? Mesela bir dağın en zirvesine çıktınız bundan sonra daha gidilir mi? Atacağınız her adım sizi aşağı düşürmez mi?
Arap uleması diyor ki: Hz Osman’ın  ikinci ezan uygulamasına uymak gerekir neyi delil gösteriyorsunuz? Ebu Bekir el-Mervezi’nin sünneti,
Peki, burada ne söyleniyor: Peygamberimiz size tavsiye ediyorum görev olarak yüklüyorum Allah’a karşı saygılı olun itaat edin ister zengin biri ister Habeşistanlı bir köle olun. Sizin uymanız gereken benim sünnetimdir ve benden sonra gelen Hulefa-i Raşiydin sünnetidir.
Peygamberimiz benim sünnetim diyorsa, sünnet onun gittiği yol değil midir? Onun yolu Kuran-ı Kerim ve Hikmet değil midir?
Bunların sünnet deyince anladıkları bu mu? Hayır, Tamamen farklı bir şey zaten sahih kitapların hiç birinde böyle bir şey yok. Hulefa-i Raşiydin sünneti diyorlar Hulefa ne demek ? halife demek, halife kelimesi siyasi bir makam olarak kullanılması çok çok sonradır. Bizim bildiğimiz dört büyük halife zaten kendilerine bu manada halife dememişlerdir. Ondan sonra Raşidin demek iyice olgunlaşmış yetişmiş demek.
Ya Allah Aşkına, Allahü Teala kendi Nebilerine Resullerine böyle bir garanti vermiyor
Zümer 65: (Ey Muhammed) Sana da senden önceki nebilere de şu kesin olarak bildirilmiştir: “Eğer şirke düşersen yaptığın yanar gider ve sen de kaybedenlerden olursun.
Gördünüz mü? Allah (cc) Kendi Nebisine böyle bir uyarıda bulunacak ama Peygamberimiz onları Hulefai Raşidin diye tanımlayacak! Belki biliyorsunuzdur bilmeyenler içinde yazayım Aşere-i Mübeşşere uydurulmuştur sağlığında on kişi cennetle müjdelenmiştir. Nebimiz kendisine  ne olacağını bilmiyor nasıl müjde verecek
Ahkaf 9: De ki “İlk elçi ben değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben sadece bana vahyi edilene uyarım. Ben sadece doğruları açıklayan bir uyarıcıyım; o kadar.”
Yukarıdaki ayetten de anlaşılacağı üzere İnsan Ölüm anına kadar ne olacağını bilemez çünkü her an kaybetme ihtimalin var şeytan pusuda bekliyor. Bunu ayet açıklayacak sen kalkıp Hulefai Raşidin, mehdin dedirttireceksin! Mehdin ne? Doğru yolda olan siz onların sünnetine de uyacaksınız. Peki, bu din tamamsa,  böyle bir şey olur mu? O zaman eksik demektir.
Peygamberimiz: size tavsiye ediyorum görev olarak yüklüyorum Allah’a karşı saygılı olun itaat edin ister zengin biri ister Habeşistanlı bir köle olun. Sizin uymanız gereken benim sünnetimdir ve benden sonra gelen Hulefa-i Raşiydin Mehdin sünnetidir. Sakın ha yeni şeyler eklemeyin çünkü bu dine yeni eklenen şeyler sapmadır.
Bu hadisin doğru olduğunu sayarsak Hz Osman zamanında ikinci ezanın aleyhinde mi olur lehinde mi? Ama bu hadis ikinci ezana delil olarak getiriliyor ve buna uyulması gerek deniliyor. Hadisin sonunda ki her yenilik dalalet getirir deniyorsa Allah(cc) bu dini tamamladım diyorsa o zaman uydurma olmuyor mu? Zaten bizim bütün sıkıntımız bu uydurmalardan olmuyor mu? İslam dini yaşanmaz anlaşılmaz bir hale getirilmiştir. Peygamberimiz zamanındaki hutbe ile günümüzde ki hutbeyi kıyaslarsak haddinden fazla uzatılıyor, millete bıkkınlık geliyor uyumaya başlıyor.
Cuma 9: Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi bırakın; Allah’ın zikrine koşun(Hızlıca gidin). Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
Bu ayette görüldüğü üzere Allah’ın zikrine ve namaza gidilecek, Zikir hutbe olarak anlaşılmıştı, Peygamberimiz yaşamı boyunca Cuma namazı farz olduğu günden beri hutbesiz Cuma namazı kıldırmamıştır. Hutbe bittikten sonra namaz ve ardından yeryüzüne dağılın deniliyor. Buradan hutbenin namazdan önce olduğu anlaşıyor. Böyle olmasaydı Allahu Teala ayette “Namazı kılın, zikri dinleyin sonra dağılın “demesi gerekiyordu. Hutbenin namazdan önce olduğunu kesin olarak ayetler gösteriyor. Peygamberimizin namazdan sonra hutbe okuduğuna dair hiç yerde ve hadis kitaplarında rivayet yoktur.
Peygamberimizin hutbeleri nasıldı, ne okurdu uzun mu kısa mı olurdu. Bununla ilgili hadis kitapları ve İslâm kaynaklarında kesin bilgiler var. Peygamberimiz hutbeye çıktığında önce ezanı dinliyor, ardından ayağa kalkıyor Hamd-ü sena cümlesini söylüyor, sonra söyleyeceklerini anlatıyor. Hamd-ü sena sözleri de beş altı satırlık bir sözdür. Baştan alırsak ezan okunduktan sonra peygamberimizin yaptığı dua özetle şöyle: “Cenab-ı Hakka Hamd eder, ondan yardım dileriz, nefsimizin bize telkin ettiği kötülüklerden sana sığınırız, Alla(cc) yola gelmiş saydığını kimse saptıramaz, onun saptırdığını da yola getirecek kimse olamaz, Allah(cc) başka ilah olmadığına şahitlik ederiz, Muhammedin onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederiz, Allah resulünü uyarıcı ve müjdeleyici olarak kıyametin önünde göndermiştir. Her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse doğru yolu bulmuştur, her kimde isyan ederse bilsin ki zararı kendine vermiştir, Allah’a kimse zarar veremez”.
Hutbede ise: İnsanlara Ayetler okur, onlara görevlerini hatırlatırdı, bu kadar indirilmiş din bunu yapıyormuş. Allah’ın zikrini anlatıyormuş birilerinin duygu ve düşüncelerini değil.
Ebu Davud rivayetinde: “Hutbede insanlara nasihat eder kelimeleri uzun tutmazdı” der.
Bu okuduğu kelimeler ne idi, nasıl nasihat verirdi, Bununla ilgili rivayet Hem de Bayan bir sahabeden öğrenelim. (Cumada olmaması gerektiği düşünülen bir Bayan hani yer yok,  deniliyor ya, Perşembe –cumartesi serbest Cuma günü yasak kadına cami) Kimdir bu Bayan Ummu Hişam Bin Harise, Bu bayan sahabe Der ki: Ben bizzat Kaf suresini hutbede peygamberimizin dilinden dinleyerek öğrendim çünkü Peygamberimiz hutbede insanlara çok çok bu sureyi okurdu duya duya ezberledim.
Görüldüğü üzere hutbenin içeriği, dinleyenlerin kimliği, uzunluğu hakkında bize bilgi veriyor hiç Kuran-ı Kerim yüzü görmeden.
Ebu Hureyre’den Rivayette: Peygamberimiz hutbede bize sure okurdu diyor. En çok da Bakara, Zümer, Tebareke, Kâfurun, ihlas gibi kısacası yeni gelen ayetleri ve o günkü şartlara has ilgili ayetleri okurmuş.
Ammar Bin Yasir’de Rivayette: Ben Peygamberimizden şunu dinledim  “Bir İnsanın namazının uzun, Hutbesinin kısa olması onun bu işi bildiğini gösterir” bu şunu gösterir Resulullah’ın terbiyesinden geçtiğini gösterir. Bütün sahabenin ortak rivayeti Peygamberimizin hutbesinin ve namazının orta şekilde olduğudur ki zaten Kuran- Kerimin prensibinde de orta yol esastır.
Allah (cc) Ayette şöyle der: “Doğru kullarım mallarını ve canlarını Allah yolunda harcarken ne cimrilik ederler ne de büsbütün dağıtırlar onlar ölçülü davranırlar”. Olması gerekende budur Hem Allah yolunda hem de yaşamda, ibadette aşırıya kaçmadan orantılı davranmak gerekir.
Bu hafta Cuma namazını Diyanet saatine göre 13:13’te ezan okundu, sünnet namazı, Hutbe, Cuma namazı, sünnet namazı, zuhur-i ahir namazı, tesbih duası derken namazdan çıkış 14:15. Düşünsenize esnaf memur işçi çalışan saat 12.30’da ayrılacak ki abdestini alsın yemeğini yesin namaza gitsin ve işe dönüş saat 14:30 en iyi ihtimal. Burada mesele namazın uzunluğu kısalığı değil Allah emretmişse yapacaksın ötesi yok, mesele yapılanların ne kadarı Allah’ın emri?
Sıralayacak olursak Yahu Ezan bitiyor vaaz bitmiyor, en az beş dakika vaiz uzatıyor eğer siyasi, devlet yetkilisi geliyorsa uzatır da uzatırlar. Ardından İlk sünnete geçilir sonra müezzin başlar Peygamberimizi över de över o biter Fatiha okunur buda biter iç ezana geçilir bir beş dakika en az sürer oda aşırı derece de yüksek ses desibelinde, Yahu Allah’ınızı severseniz milleti Dinden soğutmaya mı çalışıyorsunuz. Sonunda hutbeye çıkar imam başlar hutbe dualarına Arapçası 10 dakika Türkçesi 10 dakika, yirmi beş dakika, kamet zaten ezan gibi uzatılır da uzatılır, farz namaza geçtiğinize şükür eder hale getirdiniz. Resulullah zamanın da böylemi her şey orta halli değil miydi? Ezanla hutbe arasında boşluk var mı? Ezan arkasından hutbe bitti bu kadar zaten ezanı duyduğunuzda imam hutbede olduğunu görmeniz gerek. Ezan öğle vaktinin girdiğini gösterir, ezan okunduğunda imam hutbede oluyorsa, hutbe bittikten sonra imam cumanın ilk sünnetini kılıyor mu? Hayır, direk farza geçiyor. Ezan+ hutbe+ namaz sonra dağılın bitti.
Bir diğer konu ise hutbe, namazdan önce mi?  sonra mı? İslamiyet’in ilk yılların da her hangi bir şüphe yok namazdan önce hutbe var fakat son yıllarda bir furya başladı, hutbe namazdan sonra idi tıpkı bayram namazı gibi ancak bu iş Emevi’ler döneminde siyasi olarak kullanılmış, millet hutbeyi dinlemeyip siyasi çıkarlarını politikalarını yanlış şeyleri anlatamadıkları için namaz dan önceye alındılar ki cemaat mecburen dinlesin, bu yüzden namazdan önce hutbe okunur olmuş diyorlar. Bugünde böyle olsun namazı kılalım ardından hutbeyi okuyalım isteyen kalır dinler isteyen çeker gider. İyide bunu söylerken neye dayanıyorsunuz sahih hiçbir hadis yok bir tane bile yok, rivayeti geçtim ayet tek başına zaten bunu reddediyor. Bunun kaynağını bir tek yerden gösteriyorlar, Hanefi Mezhebinin en temel kaynaklarından olan İmam Serahsi’nin El Mebsud adlı kitabı. Diyorlar ki El Mebvud’da Hutbenin Emevi’ler döneminde değiştirildiğine dair kanıt var o yüzden söylüyoruz diyorlar.
Örnek gösterdikleri rivayet nedir, Cilt 2 sayfa 32  Tamda istedikleri gibi bir cümle var orada ne diyor orada “ Hutbe Resulullah döneminde de Hulefai Raşiydin döneminde de namazdan sonraydı fakat Ümeyyeoğulları (Emevi’ler) gelip bunu namazdan önceye aldılar çünkü bunlar hutbelerinde helal olmayan şeyler anlatıyorlardı cemaat da dinlemeyip ayrılıyorlardı bu sebeple namazdan önce ye aldılar. Bakıyorsun ki doğru hata nerde peki?
Doğru yeri bulmuşlar alıntılamışlarda, yanlış yerden alıntılamışlar çünkü çok basit nasıl gözden kaçırıyorlar anlamak mümkün değil örnek aldıkları yerin başlığı “BAYRAM NAMAZI” yani iki bayram namazı ve hutbesi hakkında konuşuyor Serahsi, devamında da bayram namazına gerek olan şartlar Cuma namazına da gerektir diyor. Bir diğer özelliği ise Cuma namazına kim gidebiliyorsa bayram namazına da o gidebilir diyor bayan erkek ayırmıyor. Burada ayırdığı şey hutbe farklı, Cumada hutbe cumanın şartlarından biridir, bayram namazında şartlarından değildir, bayram namazından sonra hutbe okunur fakat Cuma namazından sonra hutbe okunmaz diyor. Bu sebeple Cuma namazından önce hutbe şart, Bayram namazından önce hutbe şart değil dedikten sonra Emevi’ler gelmişler Resulullah ve halife döneminden sonra Bayram namazından sonra okunan hutbeyi, Bayram namazı öncesine almışlar. Burada Cuma ibaresi geçmiyor Bayram namazından bahsediliyor. Peki bunu yapan kim? Emevi’lerden Mervan zaten insanlar itiraz etmeye başlayınca “sen Peygamber ve halifelerin yapmadığı şeyleri yapıyorsun” deyince sürdürememişler ve vazgeçmişlerdir. Günümüzde zaten Bayram namazından sonra hutbe okunur. Burada yanıldıkları nokta Hutbe mutlaktır her yerde aynıdır düşüncesi ile yüzde yüz hata yapmışlardır. Metinde hata yok nakilde hata yapılmıştır, bayram namazındaki hutbenin değiştirilmeye çalışıldığından bahsediyor bunlar bunu alıp Cuma namazına monte etmeye çalışıyorlar gerçekle uzaktan yakından alakası yoktur zaten aynı kitabın birkaç sayfa gerisinde 21. sayfada  Cuma namazı bölümünde İmam serahsi şöyle diyor: “Cuma Ezanı okunurdu imam minbere çıkınca, Hutbeden inince kıldırdı namazı. Bu peygamberimiz, Hz Ebu Bekir, Hz Ömer döneminde de böyleydi, Hz Osman gelince ezanı çıkardı ”
İmam minbere ne için çıkar hutbe okumak için, Hutbede bitince namazı kıldırmış Serashi’nin söylediği sözde sorun yok Tamam Emevî’ler günah keçisi bazı şeyleri mahvetmişler ama yapmadıkları şeyi de yaptı diye anlatmayın. Yukarda anlatılanların hepsi yalan olsa bile Allah’ü Teala’nın Ayeti de mi yanlış, “ Namaz bitince dağılın” diyecek Allah araya dağılmadan önce birde hutbe mi sokuşturacak  Haşa !
Hutbeni dinle namazını kıl, git işini gücünü yap Cuma günü budur, abartıp millete yük etmenin mantığı nedir.
Resulullah’ın ilk okuduğu hutbe yedi sekiz satırlık bir hutbedir peki içeriği ne
“Ey insanlar, Kendiniz için hazırlık yapın şüphesiz biliyorsunuz ki her biriniz ummadığı bir anda ölecek, Sürüsünü çobansız bırakacak sonra da Rabbi arada hiç bir tercüman ve perdeci olmaksızın ona şöyle diyecektir “Sana elçim gelip dini tebliğ etmedi mi ?” Ben sana mal verip ihsan etmedi mi? Sen kendin için buraya ne hazırladın? Kul sağa bakar sola bakar sonra önüne bakar Cehennemi görür, Kim bu ateşten kurtulmak isterse yarım hurma dahi olsa hayır işlesin, Bunu yapacak gücü yoksa güzel bir söz söylesin çünkü bir hayır ondan yedi yüze kadar mükâfatı vardır. Allah’ın selamı bereketi üzerinize olsun”.
Okuduğu hutbeye bakar mısınız? Giriş gelişme sonuç toplasan beş on dakika, üstelik konuyu da millet can kulağı ile dinler kısa ve öz, alınacak ders alınır zaten.
Bununla ilgili bir örnek verecek olursak, zamanın birinde Cami imamı izinli iken müezzin Cuma namazını kıldırmış. Cemaat müftülüğe şikâyet etmiş, şikâyet edenle edileni müftü yüzleştirmiş.
Müezzin sormuş neden şikâyet ettiniz: yahu çıktın “yiyin için israf etmeyin “ dedin hutbeyi bitirdin. İmam efendi çok güzel hutbe okurdu demiş.
Peki, geçen haftaki hutbeden ne hatırlıyorsun demiş?
Adam susmuş cevap veremeyince ama bizim imamın hutbesi güzel demiş.
Gördüğünüz gibi kısa öz ve akılda kalıcı olması gerek yani Peygamberimizin ilk hutbesi desem birçoğunuz artık zihnin de hatırlar.
Yazımızın sonuna yaklaşırken başka bir konu olan kadınlarımız Cuma ve Bayram namazı kılar mı? . Ayet okuyorsunuz ayet yok, hadis okuyorsunuz hadis yok Buhari ve Müslim’de rivayet edilen hadislerde bu konuya şöyle örnek verilmiştir.
Ümmi Atiye (Hanım sahabeler den): Her iki bayram gününde de Peygamberimizin bize verdiği görev: Adetli kadınları, bakireleri ve evlerinden çıkamayan hasta ve yaşlı kadınları bayram yerine getirmemizdir. Burada şu konuyu da açıklayalım, adetli kadınla bugünkü gibi temiz kalma imkânları yoktu, cami kirlenmesin diye ayrı yerde namaz kılarlardı. Peygamberimiz zamanında ki uygulama bugün hala Sudi Arabistan’da uygulanıyor bayram sabahı kadın erkek çocuklarını da alıp güzel elbiseleri giyerek bayram namazına geliyorlar. Uygulama böyle iken Ayetlerde “Ey Müminler” ve “namaza çağrıldığınızda alışverişi bırakın zikre koşun” diyorsa, kadın erkek ayırıyor mu? Veya kadın alışveriş yapmıyor mu? Oysaki en çok kadınlarımız alış veriş yapar. Kadınları alışverişten alıkoyarsan ekonomi çöker, Bayan sahabe dememiş miydi? “Ben Hutbe dinleyerek Kaf suresini ezberledim” Kadınlarımızın hayatın her kademesinde yerleri olduğu gibi ibadette de yerleri vardır.
Allah (cc) Ayette Cuma 10: Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız.
Namazı tamamlayınca yeryüzüne dağılın, tamamlanan namaz hangisi? Çağrılınca hızlıca koştuğumuz yani iki rekât olan Cuma namazı. Hutbenin okunması da iki rekât namazın yerini alıyor toplamda dört rekât, öğle namazı tamam oluyor.
Cuma namazını baştan sona incelediğimiz bu yazıda özetleyecek olursak, Ezan eklenmesi, hutbenin okunması ve yeri, kadınların gelip gelmeyeceği, namazın kılınmasına kadar her şey eklemişler. Yapmadıkları bir konu namaza namaz eklemekmiş onu da yapmışlar Zuhr-i Ahir adı altında namaz eklemişler. Anlamı ne diyecek olursanız son öğle namazı demekmiş. Cuma günü bütün namazlar kıldıktan sonra ki son namaz.
 Neden çıkmış sebebi nedir buna bakalım. İlmihal kitapların da namazın vücup ve eda şartları diye bir taksimat yapılmış. Namaz kimlere farzdır konusu açıklanmıştır, açıkladıkları yerde bir şarta bağlı olarak denilmiş ki “Bir şehir merkezinde kılınabilir” Bazıları nere de olursa olsun kılınması gerekmez, O Bölgenin en büyük camisinde kılınması gerek demiş.
Burada şu sorulur: Diyelim ki Ankara Kocatepe camisinde Cuma namazı kılınacak, ezan cami içinde okunduğunda imam hutbede ve namazdan sonra dağılması gerekirken, uzak mesafedeki kişi nasıl gelip bu namazı kılacak? Tarafsız olarak konuya bakarsak Cuma namazının anlamı kaybolmasın diye küçük cemaatlerle değil de merkezi bir yerde “burada Cuma namazı kılınıyor” denilen yerde kılınması amaçlanıştır. Bu fikri kabul ederek, Cuma namazı tek yerde kılınır, bunun dışındaki namazlar Cuma namazı olmaz ortaya Zurh-i Ahir çıkıyor.
İmam Şafii’ye atfedilen bir rivayette, Sadece tek bir yerde kılınır oda ilk kılınan yerdekilerin cuması kabul olur, diğerleri Cuma namazından mahrum olmasın kimin önce kıldığını da bilmedikleri için şüpheye yer vermemek için Zuhr-i Ahir namazı kılarlar. Mantık şu biz Cuma namazını kılalım eğer Cuma namazı geçmiş ise öğle namazından mahrum olmayalım diye dört rekât Zuhr-i Ahir namazı kılıyorlar. Şafi mezhebi eğer Cuma namazı kılınacak yer dar ise bir başka yere orası da dolarsa bir başka yerde orası da dolarsa bundan başka yerdekilerin kıldığı Cuma namazı olmaz Zuhr-i Ahir namazı kılması farzdır deniliyor.
Hanefi mezhebine göre Özellikle İmam Muhemmed’e ve Ebu Hanife’ye atfedilen rivayette: Böyle bir şart yoktur Cuma namazı başka yerlerde de kılınabilir kabul olur ancak tedbir amaçlı kılınabilir. Bizim yaptığımız doğru değil ise hataya düşmeyelim diye kılınabilir ama farz değildir demişler. İbadette ihtiyat olur mu?
Zuhr-i Ahir namazı Biz bunu öğle namazının yerine sünneti gibi kılalım demişler. Hem farz yerine kılacaksın hem de sünnet gibi kılacaksın. Normalde farz namazlarda 3.ve 4 rekâtlarda Fatiha’dan sonra sure okunmaz, Buna da açıklama olarak kılacağımız namaz Cuma değil de vakit namazı yerine geçiyorsa 3.ve 4. Rekâtlardaki okunan süre farz namazın sıhhatine zarar vermez farz namaz yerine geçer demişler. Peki, Cuma namazı yerine geçtiyse ne olacak, o zaman bundan önce kılamadığımız namazın yerine geçer oda yoksa nafile namaz olur kısacası boşa gitmezmiş. Burada sorulması gereken Namazın kazası var mı? Vakitle sabit olan bir ibadeti nasıl geçmiş yerine sayabiliyorlar anlamak mümkün değil.
Örf adet ve yakın zamanda böyle bir namazın olamayacağını üç sebepten yok saymışlar
Birincisi: Cuma önemli bir namazdır bu tür tartışmalar cumanın önemini ortadan kaldırır, milletinde güvenini sarsar oldu mu olmadı mı cumaya gölge düşürür.
İkincisi: İbadetlerde şüpheyi doğurur, İbadetlerde kesin bir delil olmadan ilavelerde bulunmak şüpheye düşürür.
Üçüncüsü: Peygamber döneminde ve sahabe zamanında olmayan namazı kılmak din de bidat tır.
Allah (cc) Nisa Suresi 102 ve 103. Ayetlerde
102-İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan, onların bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar; (ilk) secdeyi yaptıktan sonra çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle namaz kılsınlar, tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirler ister ki silahlarınız dan ve eşyanız dan uzak kalasınız da üzerinize ani bir baskın yapsınlar. Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kafirlere küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır.
103-Namazı kılarken Allah'ı; ayakta, oturur hal de ve yanlarınız üzerinde anın. Güvene kavuştuğunuzda o namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır.
Yukardaki 102. Ayette karşında düşman olursa yağmurda yağarsa hasta da olmuşsanız bir rekât kılın sonra kılmayan arkadaşlarınız kılsın deniliyor. Burada dahi namazı erteleyemezsiniz diyor Allah (cc)
Oruçta; Hasta ve yolcu olanlar tutmayabilirler, daha sonra tutsunlar diye ayet var ama namazda daha sonra kılarlar diye bir ibare yok “Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır”.
Peki, kılamadığımız namaz ne olacak Allah (cc) bize elbet yardım eder.
Bakara Suresi 286. Ayet: Allah, kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez. Kişinin kimi kazancı lehine, kimi kazancı da aleyhinedir. (Siz şöyle dua edin:) “Rabbimiz! Eğer unutur veya hata edersek, bizi sorumlu tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin ısr yükünü bize de yükleme! Rabbimiz! Zorlanacağımız yükü bize taşıtma! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize ikramda bulun! Bizim Mevla’mız (en yakınımız) Sensin. Kâfirlere karşı bize yardım et! .
İnsanoğlu zayıftır eğer uyur kalırsanız veya unutursanız hemen namazınızı kılın çünkü Peygamberimiz böyle yaparmış. Bir vakit namazı vaktinde kılmıyorsanız bütün ömrünüzü namazla geçirseniz o bir vaktin yerini tutmaz. Burada bir kolaylık daha var mecburiyet durumunda öğle ile ikindi akşam ile yatsı birleştirilip kılınabiliyor buda Peygamberimizin uygulamasıdır Cebrail (as) kıldırtmıştır.
SONUÇ: 1-) Cuma namazı için çağrı yapılan bir yerde olmamız gerek( Darül Harp-Darül İslam gibi olaylara takılıp kalmayın namaz kılmanıza müsaade varsa bitti.) Müslüman-Kâfir olan insanlardır toprağın ağacın Müslüman-Kâfiri olmaz.
2-) Zikre koşun dendiğine göre Ezan okunduğunda İmam olan kişi minberde olacak. Bizim bu zikre yetişecek mesafede olmamız gerek.(köylerde tek cami olurda büyükşehirlerde tek bir camiye yetişmek çok zordur “Allah, kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk yüklemez”.
3-) Hutbe namazdan önce olmak zorundadır.
4-) Namaz tamam olunca hemen dağılın işinizin gücünüzün başına geçiniz. (Cuma günün tatil sanamayın tatil için Kabirde zaman bol olacak)
5-) İmam Hutbede iken ezan okunuyorsa Cumanın ilk sünneti olur mu? Olmaz.
6-) Hutbeden sonra namazı kılın dağılın deniliyorsa Zuhr-i Ahir diye bir namaz olur mu?  Olmaz.
Tüm bu bilgiler ışığında yapıp yapmamak sizlerin takdirindedir. Cuma namazı vardır kılınması farzdır, Zamana uygun Ayetlerle cemaat bilgilendirilmeli, Uydurma değil bizzat kaynağından Kuran-ı Kerimden okunmalıdır.

Selam ve Dua ile Allah'a Emanet olun.
   







0 yorum:

Yorum Gönder