CUMA
NAMAZI VE TARİHİ
Cuma namazı Resulüllah (as)’in
Medine’ye hicretinden sonra, Kuba’ da, Kuba mescidini yaptıktan sonra (yapımı
için 3 gün orada kalınmış 4.günü oradan ayrılıyorlar. Medine’ye 3 km kala Rânuna
vadisine geliyorlar. 24 Eylül 622 Cuma günü olduğu için İslam tarihinde ilk
Cuma namazı orada kılınıyor. Bugün orada ilk Cuma namazı kılındığı için Cuma
mescidi bulunmaktadır. Daha öncede oralarda mescit vardı ama kubbeli olarak
yapılmıyordu.
CUMA
MESCİDİ
Peygamberimiz zamanında
Cuma namazı Medine’yi münevvere de kılındı, daha sonra ise başka yerlerde
kılınmaya başlandı. Buda gösteriyor ki Cuma namazı diğer namazlardan farklı bir
yapısı ve kılınma şekli vardır. Allah (cc) tarafında peygamberimiz Muhammed
Mustafa (s.a.v.)’e indirilen Kuran-ı Kerimde CUMA adında bir sure
bulunmaktadır. Bu surenin son 3 ayeti Cuma günü ve namazı hakkındadır
Cuma
9: Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi
bırakın; Allah’ın zikrine koşun. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
Cuma
10: Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfunu
arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız.
Cuma
11: Bir kazancı veya eğlenceyi görünce bazıları seni ayakta bırakıp gittiler De
ki “Allah’ın katında olanlar, her türlü eğlence ve kazançtan iyidir.
Rızık verenlerin en iyisi Allah’tır.”
Ayette bahsedilen ZİKİR
kelimesi: Evrensel nitelikli doğru bilgi anlamına gelir, O bilginin yazılış
şekli Kuran-ı Kerimdir, Kuran-ı Kerimin adı zikirdir. İlk indirilen ilahi
kitabın ismi de zikirdir, son indirilen kitabın ismi de zikirdir. Bu yüzden
Allah’ın (cc) zikrini bol bol anın unutmayın demektir.
Cuma suresi 11. Ayette
bahsedilen konu ise rivayet edildiğine göre: Peygamberimiz Cuma günü namaz
öncesi hutbe okurken o sırada şehre bir kervan gelir. Kervanın geldiğini haber
veren davul sesini duyunca sahabeler kervana koştular. Bu sırada hutbede
bulunan Hz. Muhammed (sav)’in yanında onu dinleyen on on iki kişi kaldığı
söylenir.
Şimdi burada açıklanması
gereken birçok konu var. Ülkemizde ve Dünya genelinde Müslümanlar arasında
Kuran-ı Kerime yönelme ve kaynağından öğrenme ciddi şekilde arttı. Eski
dönemlerde Türkiye’de Cuma namazı kılınmaz diye (Dâr-ül harb vb.) bir olgu
vardı, şimdilerde böyle bir şey söz konusu değildir. Kadınlarımız Cuma namazına
gitmeye başladı ki bununla ilgilide giderdi gitmezdi tartışması başladı. Allah’ü
Teala (cc) Cuma suresi 10.Ayette Namaz bitince dağılın yeryüzünde rızkınızı
arayın demesine rağmen, hâlâ kalıp on rekat daha namaz kılanlar var. Normal
Cuma namazını kıldıktan sonra çıkanlara sözlü ve sesli bir uyarı olmasa da göz
ile bir “nereye gidiyorsunuz bakışı” vardır,
doğrusu ise Allah (cc) emrine uymaktır.
Bir diğer konu ise Hutbeyi
dinlemek şart mı? Değil mi? , Ayette hutbe geçmiyor o nerden çıktı denilebilir.
Son zamanlarda hutbenin namazdan sonra olduğu ve Emevi’ler zamanında namaz
öncesine alındığı gibi iddialar vardır tabi birde iki kez EZAN okunması var. Günümüzde
Cuma Namazına gitmek gelmek yaklaşık iki saat gibi, uzun bir zaman almaktadır, çok
ciddi manada uzunca bir süredir. Bu konuları sıralamak gerekirse hutbe var mı?
Yok mu? Namazdan önce mi? Sonra mı? İki kez Ezan okunuyor esas olan hangisidir?
Bu iki ezan olayı kim zamanında veya neden çıkmıştır? Ezan ne zaman okunur
birde Zuhr-i Ahir konusu vardır.
Yukardaki Ayetlerde
Zikrullah konusu geçti. Allah(cc) Kuran-ı Kerime “zikir” diyor birçoğumuzun ezberinde olan “Ya Sin”
suresinde 69-70 Ayetlerde
Yasin
69: Muhammed’e
şiir öğretmedik; zaten gerekmezdi. Bu, sadece zikirdir ve açıklayıcı
Kur’an’dır.
Yasin
70: Diri olan kimseleri
uyarsın ve onun Allah’ın sözü olduğu, görmezlik edenler açısından da
kesinleşsin diye indirilmiştir.
Kuran-ı Kerimin birçok
Ayetinde Zikir kelimesi geçer ve bundan önceki indirilmiş kitaplarında ismi zikirdir.
Enbiya
suresi 24: Yine de Allah’tan önce bir takım
ilahlara mı tutundular? De ki “Delilinizi getirin. Benimle birlikte olanların (Müslümanların)
Kitabı budur. Bu, benden öncekilerin de kitabıdır.” Onların çoğu, bu gerçeği
bilmez de onun için yüz çevirirler.
Demek ki bizim Zikrimiz
Kuran-ı Kerim. Bu yüce kitabın Zikir olabilmesi için manasının iyi anlaşılması
gerekmektedir. Manası iyi anlaşılmayan şey,
Zikir olamaz. Bir şeyin anlamı zihnimize yerleştireceğiz ki daha sonra
hatırlayalım peki ne hatırlanır? Elbette ki bilgi hatırlanır. Bu yüzden
hatırımıza yerleştireceğimiz şey Kuran-ı Kerim, hatırlayacağımız şey Kuran-ı
Kerim, gerektiği zaman konuşacağımız şey Kuran-ı Kerimdir.
Bizden öncekilerin
bilgisi de öğretisi de zikri de bu kitaptır. Yahudilerde, Hıristiyanlarda,
Budistlerde, Brahmanizmlerde, Zerdüştlerde, Sahabeler de ne kadar din mensubu
varsa aynı kitabı okudular ve okumaya devam ediyorlar. Bu kitapta Allah ile
aranıza birini koymanız söz konusu değildir varsa deliliniz getirin bakalım!. Burada
önemli olan Kuran-ı Kerimin zikir olduğudur. Kuran-ı Kerim Zikir ise Ayeti
kerimede bahsi geçen “Ey müminler Cuma günü namaza çağrıldığınızda alışverişi
bırakın Allah’ın Zikrine koşun” Zikir Kuran-ı Kerim ise Allah’u Teala Hz Muhammed
(as) ne emrediyor? “
Gaşiye
21: Öyleyse sen doğru bilgi ver (Kur’an’ı
tebliğ et); senin görevin sadece bilgi vermektir.
Allah’ın zikrine koşun
denildiğinde ne anlaşılır, Peygamberimiz bize Kuran-ı Kerimden bir şeyler
anlatacaktır. Haftada bir kez Namaza gidiliyorsa gündemle ilgili ya da o
zamanki durumla ilgili ayetler okunmalıdır Başka bir şey değil.
Oysa camiye gittiğimizde
pek ayet okunmuyor, araya bir sürü laflar sıkıştırılıyor bekle ki Hutbe bitsin
de namaz kılalım. Birazdan yazacağım bakalım Peygamberimizin hutbeleri nasıldı?
Buradan anlaşılıyor ki
bir hutbe birde namaz var peki namaz zikir olur mu? Olamaz çünkü Kuran-ı
Kerimin bir metodu var meselelerin açıklanmasını Allah(cc) Peygamberimiz dâhil
hiç kimseye açıklama yetkisi vermemiştir. Hikmet denen metodu var ve ilgili
ayetler birbirini açıklar Kuran-ı Kerim en ince ayrıntısına kadar açıklanmış
kitaptır. Bu kadar açık olan kitabın bütün mezheplerin ortak ittifakla açık
olmadığını beyan eden kaynakları mevcuttur.
Allah (cc) açıklaması diye bir kavram bırakmamışlar ve herkes
kendine göre açıklama meydana koyuyor ama hutbenin arkasından namaz kılınması
öteden beri uygulanan bir şey olduğu için bu konuda din adamları arasında en
ufak bir ayrılık yok fakat bakıyorsunuz ki bazı din adamları çıkıp kendini ilah
ilan ediyor, ayetleri alıp kendi kafasına göre anlam verip hiçbir kurala
uymadan fetva veriyor buda insanların zihnini tamamen karıştırıyor.
Konumuza geri dönecek
olursa Ayette zikir ve Salat kelimesi geçti. Allah(cc) Nur suresinde(Medine’de
indirilmiştir yani yukardaki Yasin ve Cuma suresinden sonra)
Nur
suresi 37: (O
ışıktan yararlananlar) Öyle adamlardır ki, onları ne ticaret, ne alış veriş
onları Allah’ın zikrinden (Kur’an’dan), namazı tam kılmaktan ve zekâtı
vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerin ve gözlerin döneceği bir günden korkarlar.
Hani hutbede
Peygamberimizi ayaküstü bıraktılar ya kervana koştular, bu ayette ise
gitmeyenleri anlatıyor Tabiri caizse Adam gibi adamlar işini gücünü bırakarak
hızlı bir şekilde Allah’ın(cc) zikrine giderler demek oluyor ki Peygamberimizin
zamanından bu yana Cuma günü hem Allah(cc) kitabının öğretilmesi hem de namaz
kılınması gerekmektedir.
Namaz için çağrı
yapıldığı zaman ifadesi ezanın okunması anlamını belirtir
zaten ezanda da “Hay yal es salah” ifadesi de namaza çağrıdır” namaza gel”
Buradan anlaşılıyor ki namaz için çağrı ezandır başka bir şey değildir.
Ezan okunduğu zaman hemen
gidip namaz mı kılacağız?
Hayır, önce Zikrullah Allah’ın
kitabından ayetler okunacak sonra namaz kılınacak ardından da dağılmamız gerek.
Ezan konusu ile
başlayalım Peygamberimiz zamanında Cuma günü tek bir ezan olduğu bütün
mezhepler dahil rivayetlerde de doğrulanır. İmam olan kişi minbere çıkar oturur
ve ezan başlar. Hz Osman (r a)’ nın halifeliğinde iki ezan okunduğu rivayet
edilmektedir. Tarihi kaynaklardan incelediğimizde sahih varide iki rivayet var.
Es-Sahih bin Zeyd kanalı ile geliyor her iki rivayette.
Buhari’nin
Cuma kitabında 24.Hadiste şöyle söylenir: Cuma günü imam
oturduğu zaman ezan okunurdu.
Buhari’nin
Cuma kitabında 21.Hadiste şöyle söylenir: Nebimiz, Hz Ebu
Bekir, Hz Ömer zamanında ilk ezan imam minbere oturduğu zaman okunurdu. Osman
zamanında insanlar çoğalınca üçüncü ezan ilave edildi. Burada ki üçüncü ezandan
kasıt namazdan önce getirilen kamettir. İlk ezan o zamanki beldenin çarşısı
yani meydanında okunmuş, sonra gerçek ezan mescit içinde okunmuş imam hutbeye
başlamış bitirmiş ardından kamet getirilerek namaz kılınmıştır.
İmam Şafii, Buhari’nin
doğumundan yaklaşık otuz beş yıl önce ölmüş olan bir zattır, İmam Şafii’nin
hadisleri topladığı Müsned-üş-Şafii adında bir kitabı vardır orada şöyle yazar
yine aynı hadis yine aynı kişiden tek bir kanaldan geliyor es-Sahih bin Zeyd
ondanda İbn Şihab Zuhuri rivayet eder. Cuma namazı yüzlerce kişinin şahit
olduğu bir olay iken neden bir iki kişiden rivayet geliyor?
İmam Şafii’nin Müsned-üş-Şafii
kitabında şöyle söz eder Tabiinden Ata’nın söylediğine göre üçüncü ezanı Hz Osman
değil Muaviye icat etti diyor sözünü En iyisini Allah bilir diyerek rivayeti
kapatmış.
Günümüze dönecek olursa
önce bir sala okunuyor, camiye doğru gidiyoruz . Cami avluları artık eskisi
gibi değil çay bahçeleri tabureler masalar bildiğiniz kahvehane olmuş millet
dışarıda oturuyor. Ezan okunuyor içeri giriyoruz önce bir müvezziinin ses
gösteri merasimi var kilise gibi bir müzik eksik ardından Duayı
bağışlayacaklarının listesini yaptıktan ve affettirdikten sonra
affedilmeyenlere gelin bakalım sıra sizde dört rekat sünnet(iki rekat tahhiyat-ı
mescit namazı kılınabilir) kılınıyor, yine müezzin başlıyor okumaya ardından
ezana geçiliyor, imam hutbeye başlıyor, hutbe bitiyor kamet getirilip 2 rekat
Cuma namazını kılıyoruz, ardından caminin yarısı boşalıyor, geri kalanlarda
namaz kılmaya devam ediyor teşbih çekerek Cuma namazı bitiyor ne oluyor
kardeşim ya? Bir kere şunu bilelim müezzinlerin ezandan önce her hangi bir şey
okumaya yetkileri yoktur
Peki, Ayette ne diyor
yüce Allah (cc) “çağrı yapıldığında
Zikre koşun” Zikir Allah’ın ayeti sözleri değil miydi? Zikir hutbede
okunmayacak mı? Demek ki ezan başlayınca biz camide imam minberde olması
gerekmiş. Biz müezzin gösterisini izlemeye mi gidiyoruz. Bu uygulama indirilmiş
dine uygun mu? Yoksa uydurulmuş dine mi uygun?
İnsanlar demez mi? Ben
Allah’ın (cc) emrine uyarak alışverişi bırakıp zikre koşacağım saatlerce
gösteri izleyeceğim, E efendim müezzin Kuran-ı Kerim okuyor Tamam okusun zaten
hutbede imam bize okumayacak mı? Cuma günün özelliği hutbe dinlemek değil mi?
Hutbeye geçmeden önce
müezzin ikinci ezanı okuyor mu? Okuyor o zaman bunu kim yaptı Hz Osman ben Hz
Osman’a uymak zorunda mıyım?
Allah’u Teala Maide suresi
3. ayette: Ölü
(leş), kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş olan, boğulmuş,
vurulmuş, düşmüş, boynuz darbesi almış ve yırtıcı tarafından yenmiş olanlar
size haramdır; ölmeden keserseniz başka. İbadet için dikili taşlar üzerinde
kesinler haram olduğu gibi çekilişle kısmet aramanız da haramdır. Bunlar yoldan
çıkmaktır. Bugün ayetleri görmezlikten gelenler (kâfirler) dininizden
ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi olgunlaştırdım, size olan
nimetimi tamamladım. Size din olarak
İslâm’ı uygun gördüm. Her kim günaha eğilimi olmadan açlıktan dolayı (bu
yasakları çiğnemeye) mecbur kalırsa Allah bağışlar, ikramı boldur.
Al-i İmran 85. Ayet: Kim
İslam’dan başka bir din arayışına girerse asla kabul edilmez. O, ahirette
kaybedenlere karışır.
Yüce Yaradan “bu dini
olgunlaştırdım tamamladım” dedikten sonra ekleme ya da çıkarma yapılabilir mi?
Mesela bir dağın en zirvesine çıktınız bundan sonra daha gidilir mi? Atacağınız
her adım sizi aşağı düşürmez mi?
Arap uleması diyor ki: Hz
Osman’ın ikinci ezan uygulamasına uymak
gerekir neyi delil gösteriyorsunuz? Ebu Bekir el-Mervezi’nin sünneti,
Peki,
burada ne söyleniyor: Peygamberimiz size tavsiye ediyorum görev olarak
yüklüyorum Allah’a karşı saygılı olun itaat edin ister zengin biri ister
Habeşistanlı bir köle olun. Sizin uymanız gereken benim sünnetimdir ve benden
sonra gelen Hulefa-i Raşiydin sünnetidir.
Peygamberimiz benim
sünnetim diyorsa, sünnet onun gittiği yol değil midir? Onun yolu Kuran-ı Kerim
ve Hikmet değil midir?
Bunların sünnet deyince
anladıkları bu mu? Hayır, Tamamen farklı bir şey zaten sahih kitapların hiç
birinde böyle bir şey yok. Hulefa-i Raşiydin sünneti diyorlar Hulefa ne demek ?
halife demek, halife kelimesi siyasi bir makam olarak kullanılması çok çok
sonradır. Bizim bildiğimiz dört büyük halife zaten kendilerine bu manada halife
dememişlerdir. Ondan sonra Raşidin demek iyice olgunlaşmış yetişmiş demek.
Ya Allah Aşkına, Allahü
Teala kendi Nebilerine Resullerine böyle bir garanti vermiyor
Zümer
65: (Ey
Muhammed) Sana da senden önceki nebilere de şu kesin olarak bildirilmiştir:
“Eğer şirke düşersen yaptığın yanar gider ve sen de kaybedenlerden olursun.
Gördünüz mü? Allah (cc)
Kendi Nebisine böyle bir uyarıda bulunacak ama Peygamberimiz onları Hulefai
Raşidin diye tanımlayacak! Belki biliyorsunuzdur bilmeyenler içinde yazayım
Aşere-i Mübeşşere uydurulmuştur sağlığında on kişi cennetle müjdelenmiştir.
Nebimiz kendisine ne olacağını bilmiyor
nasıl müjde verecek
Ahkaf
9: De
ki “İlk elçi ben değilim. Bana da size de ne yapılacağını bilmem. Ben sadece
bana vahyi edilene uyarım. Ben sadece doğruları açıklayan bir uyarıcıyım; o
kadar.”
Yukarıdaki ayetten de
anlaşılacağı üzere İnsan Ölüm anına kadar ne olacağını bilemez çünkü her an
kaybetme ihtimalin var şeytan pusuda bekliyor. Bunu ayet açıklayacak sen kalkıp
Hulefai Raşidin, mehdin dedirttireceksin! Mehdin ne? Doğru yolda olan siz
onların sünnetine de uyacaksınız. Peki, bu din tamamsa, böyle bir şey olur mu? O zaman eksik
demektir.
Peygamberimiz:
size tavsiye ediyorum görev olarak yüklüyorum Allah’a karşı saygılı olun itaat
edin ister zengin biri ister Habeşistanlı bir köle olun. Sizin uymanız gereken
benim sünnetimdir ve benden sonra gelen Hulefa-i Raşiydin Mehdin sünnetidir. Sakın
ha yeni şeyler eklemeyin çünkü bu dine yeni eklenen şeyler sapmadır.
Bu hadisin doğru olduğunu
sayarsak Hz Osman zamanında ikinci ezanın aleyhinde mi olur lehinde mi? Ama bu
hadis ikinci ezana delil olarak getiriliyor ve buna uyulması gerek deniliyor.
Hadisin sonunda ki her yenilik dalalet getirir deniyorsa Allah(cc) bu dini
tamamladım diyorsa o zaman uydurma olmuyor mu? Zaten bizim bütün sıkıntımız bu
uydurmalardan olmuyor mu? İslam dini yaşanmaz anlaşılmaz bir hale
getirilmiştir. Peygamberimiz zamanındaki hutbe ile günümüzde ki hutbeyi
kıyaslarsak haddinden fazla uzatılıyor, millete bıkkınlık geliyor uyumaya
başlıyor.
Cuma
9: Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi
bırakın; Allah’ın zikrine koşun(Hızlıca gidin). Bilseniz bu sizin için daha
hayırlıdır.
Bu ayette görüldüğü üzere
Allah’ın zikrine ve namaza gidilecek, Zikir hutbe olarak anlaşılmıştı,
Peygamberimiz yaşamı boyunca Cuma namazı farz olduğu günden beri hutbesiz Cuma
namazı kıldırmamıştır. Hutbe bittikten sonra namaz ve ardından yeryüzüne
dağılın deniliyor. Buradan hutbenin namazdan önce olduğu anlaşıyor. Böyle
olmasaydı Allahu Teala ayette “Namazı kılın, zikri dinleyin sonra dağılın
“demesi gerekiyordu. Hutbenin namazdan önce olduğunu kesin olarak ayetler
gösteriyor. Peygamberimizin namazdan sonra hutbe okuduğuna dair hiç yerde ve
hadis kitaplarında rivayet yoktur.
Peygamberimizin hutbeleri
nasıldı, ne okurdu uzun mu kısa mı olurdu. Bununla ilgili hadis kitapları ve İslâm
kaynaklarında kesin bilgiler var. Peygamberimiz hutbeye çıktığında önce ezanı
dinliyor, ardından ayağa kalkıyor Hamd-ü sena cümlesini söylüyor, sonra
söyleyeceklerini anlatıyor. Hamd-ü sena sözleri de beş altı satırlık bir
sözdür. Baştan alırsak ezan okunduktan sonra peygamberimizin yaptığı dua özetle
şöyle: “Cenab-ı Hakka Hamd eder, ondan yardım dileriz, nefsimizin bize telkin
ettiği kötülüklerden sana sığınırız, Alla(cc) yola gelmiş saydığını kimse
saptıramaz, onun saptırdığını da yola getirecek kimse olamaz, Allah(cc) başka
ilah olmadığına şahitlik ederiz, Muhammedin onun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik
ederiz, Allah resulünü uyarıcı ve müjdeleyici olarak kıyametin önünde
göndermiştir. Her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse doğru yolu bulmuştur,
her kimde isyan ederse bilsin ki zararı kendine vermiştir, Allah’a kimse zarar
veremez”.
Hutbede ise: İnsanlara
Ayetler okur, onlara görevlerini hatırlatırdı, bu kadar indirilmiş din bunu
yapıyormuş. Allah’ın zikrini anlatıyormuş birilerinin duygu ve düşüncelerini
değil.
Ebu Davud rivayetinde:
“Hutbede insanlara nasihat eder kelimeleri uzun tutmazdı” der.
Bu okuduğu kelimeler ne
idi, nasıl nasihat verirdi, Bununla ilgili rivayet Hem de Bayan bir sahabeden
öğrenelim. (Cumada olmaması gerektiği düşünülen bir Bayan hani yer yok, deniliyor ya, Perşembe –cumartesi serbest Cuma
günü yasak kadına cami) Kimdir bu Bayan Ummu
Hişam Bin Harise, Bu bayan sahabe Der ki: Ben bizzat Kaf suresini hutbede
peygamberimizin dilinden dinleyerek öğrendim çünkü Peygamberimiz hutbede
insanlara çok çok bu sureyi okurdu duya duya ezberledim.
Görüldüğü üzere hutbenin
içeriği, dinleyenlerin kimliği, uzunluğu hakkında bize bilgi veriyor hiç
Kuran-ı Kerim yüzü görmeden.
Ebu Hureyre’den Rivayette:
Peygamberimiz hutbede bize sure okurdu diyor. En çok da Bakara, Zümer,
Tebareke, Kâfurun, ihlas gibi kısacası yeni gelen ayetleri ve o günkü şartlara
has ilgili ayetleri okurmuş.
Ammar Bin Yasir’de
Rivayette: Ben Peygamberimizden şunu dinledim
“Bir İnsanın namazının uzun, Hutbesinin kısa olması onun bu işi
bildiğini gösterir” bu şunu gösterir Resulullah’ın terbiyesinden geçtiğini
gösterir. Bütün sahabenin ortak rivayeti Peygamberimizin hutbesinin ve
namazının orta şekilde olduğudur ki zaten Kuran- Kerimin prensibinde de orta
yol esastır.
Allah (cc) Ayette şöyle
der: “Doğru kullarım mallarını ve canlarını Allah yolunda harcarken ne cimrilik
ederler ne de büsbütün dağıtırlar onlar ölçülü davranırlar”. Olması
gerekende budur Hem Allah yolunda hem de yaşamda, ibadette aşırıya kaçmadan
orantılı davranmak gerekir.
Bu hafta Cuma namazını
Diyanet saatine göre 13:13’te ezan okundu, sünnet namazı, Hutbe, Cuma namazı,
sünnet namazı, zuhur-i ahir namazı, tesbih duası derken namazdan çıkış 14:15.
Düşünsenize esnaf memur işçi çalışan saat 12.30’da ayrılacak ki abdestini alsın
yemeğini yesin namaza gitsin ve işe dönüş saat 14:30 en iyi ihtimal. Burada
mesele namazın uzunluğu kısalığı değil Allah emretmişse yapacaksın ötesi yok,
mesele yapılanların ne kadarı Allah’ın emri?
Sıralayacak olursak Yahu
Ezan bitiyor vaaz bitmiyor, en az beş dakika vaiz uzatıyor eğer siyasi, devlet
yetkilisi geliyorsa uzatır da uzatırlar. Ardından İlk sünnete geçilir sonra
müezzin başlar Peygamberimizi över de över o biter Fatiha okunur buda biter iç
ezana geçilir bir beş dakika en az sürer oda aşırı derece de yüksek ses
desibelinde, Yahu Allah’ınızı severseniz milleti Dinden soğutmaya mı
çalışıyorsunuz. Sonunda hutbeye çıkar imam başlar hutbe dualarına Arapçası 10
dakika Türkçesi 10 dakika, yirmi beş dakika, kamet zaten ezan gibi uzatılır da
uzatılır, farz namaza geçtiğinize şükür eder hale getirdiniz. Resulullah
zamanın da böylemi her şey orta halli değil miydi? Ezanla hutbe arasında boşluk
var mı? Ezan arkasından hutbe bitti bu kadar zaten ezanı duyduğunuzda imam
hutbede olduğunu görmeniz gerek. Ezan öğle vaktinin girdiğini gösterir, ezan
okunduğunda imam hutbede oluyorsa, hutbe bittikten sonra imam cumanın ilk
sünnetini kılıyor mu? Hayır, direk farza geçiyor. Ezan+ hutbe+ namaz sonra
dağılın bitti.
Bir diğer konu ise hutbe,
namazdan önce mi? sonra mı? İslamiyet’in
ilk yılların da her hangi bir şüphe yok namazdan önce hutbe var fakat son
yıllarda bir furya başladı, hutbe namazdan sonra idi tıpkı bayram namazı gibi
ancak bu iş Emevi’ler döneminde siyasi olarak kullanılmış, millet hutbeyi
dinlemeyip siyasi çıkarlarını politikalarını yanlış şeyleri anlatamadıkları
için namaz dan önceye alındılar ki cemaat mecburen dinlesin, bu yüzden namazdan
önce hutbe okunur olmuş diyorlar. Bugünde böyle olsun namazı kılalım ardından
hutbeyi okuyalım isteyen kalır dinler isteyen çeker gider. İyide bunu söylerken
neye dayanıyorsunuz sahih hiçbir hadis yok bir tane bile yok, rivayeti geçtim
ayet tek başına zaten bunu reddediyor. Bunun kaynağını bir tek yerden
gösteriyorlar, Hanefi Mezhebinin en temel kaynaklarından olan İmam Serahsi’nin
El Mebsud adlı kitabı. Diyorlar ki El Mebvud’da Hutbenin Emevi’ler döneminde
değiştirildiğine dair kanıt var o yüzden söylüyoruz diyorlar.
Örnek
gösterdikleri rivayet nedir, Cilt 2 sayfa 32 Tamda istedikleri gibi bir cümle var orada ne
diyor orada “ Hutbe Resulullah döneminde de Hulefai Raşiydin döneminde de
namazdan sonraydı fakat Ümeyyeoğulları (Emevi’ler) gelip bunu namazdan önceye
aldılar çünkü bunlar hutbelerinde helal olmayan şeyler anlatıyorlardı cemaat da
dinlemeyip ayrılıyorlardı bu sebeple namazdan önce ye aldılar. Bakıyorsun ki
doğru hata nerde peki?
Doğru yeri bulmuşlar
alıntılamışlarda, yanlış yerden
alıntılamışlar çünkü çok basit nasıl gözden kaçırıyorlar anlamak mümkün değil
örnek aldıkları yerin başlığı “BAYRAM NAMAZI” yani iki bayram namazı ve hutbesi
hakkında konuşuyor Serahsi, devamında da bayram namazına gerek olan şartlar
Cuma namazına da gerektir diyor. Bir diğer özelliği ise Cuma namazına kim
gidebiliyorsa bayram namazına da o gidebilir diyor bayan erkek ayırmıyor.
Burada ayırdığı şey hutbe farklı, Cumada hutbe cumanın şartlarından biridir, bayram
namazında şartlarından değildir, bayram namazından sonra hutbe okunur fakat
Cuma namazından sonra hutbe okunmaz diyor. Bu sebeple Cuma namazından önce
hutbe şart, Bayram namazından önce hutbe şart değil dedikten sonra Emevi’ler
gelmişler Resulullah ve halife döneminden sonra Bayram namazından sonra okunan
hutbeyi, Bayram namazı öncesine almışlar. Burada Cuma ibaresi geçmiyor Bayram
namazından bahsediliyor. Peki bunu yapan kim? Emevi’lerden Mervan zaten insanlar itiraz etmeye başlayınca “sen Peygamber ve
halifelerin yapmadığı şeyleri yapıyorsun” deyince sürdürememişler ve
vazgeçmişlerdir. Günümüzde zaten Bayram namazından sonra hutbe okunur. Burada
yanıldıkları nokta Hutbe mutlaktır her yerde aynıdır düşüncesi ile yüzde yüz
hata yapmışlardır. Metinde hata yok nakilde hata yapılmıştır, bayram
namazındaki hutbenin değiştirilmeye çalışıldığından bahsediyor bunlar bunu alıp
Cuma namazına monte etmeye çalışıyorlar gerçekle uzaktan yakından alakası
yoktur zaten aynı kitabın birkaç sayfa gerisinde 21. sayfada Cuma namazı bölümünde İmam serahsi şöyle
diyor: “Cuma Ezanı okunurdu imam minbere
çıkınca, Hutbeden inince kıldırdı namazı. Bu peygamberimiz, Hz Ebu Bekir, Hz
Ömer döneminde de böyleydi, Hz Osman gelince ezanı çıkardı ”
İmam minbere ne için
çıkar hutbe okumak için, Hutbede bitince namazı kıldırmış Serashi’nin söylediği
sözde sorun yok Tamam Emevî’ler günah keçisi bazı şeyleri mahvetmişler ama
yapmadıkları şeyi de yaptı diye anlatmayın. Yukarda anlatılanların hepsi yalan
olsa bile Allah’ü Teala’nın Ayeti de mi yanlış, “ Namaz bitince dağılın” diyecek Allah araya dağılmadan önce birde
hutbe mi sokuşturacak Haşa !
Hutbeni dinle namazını
kıl, git işini gücünü yap Cuma günü budur, abartıp millete yük etmenin mantığı
nedir.
Resulullah’ın
ilk okuduğu hutbe yedi sekiz satırlık bir hutbedir peki içeriği ne
“Ey insanlar, Kendiniz
için hazırlık yapın şüphesiz biliyorsunuz ki her biriniz ummadığı bir anda
ölecek, Sürüsünü çobansız bırakacak sonra da Rabbi arada hiç bir tercüman ve
perdeci olmaksızın ona şöyle diyecektir “Sana elçim gelip dini tebliğ etmedi mi
?” Ben sana mal verip ihsan etmedi mi? Sen kendin için buraya ne hazırladın?
Kul sağa bakar sola bakar sonra önüne bakar Cehennemi görür, Kim bu ateşten
kurtulmak isterse yarım hurma dahi olsa hayır işlesin, Bunu yapacak gücü yoksa
güzel bir söz söylesin çünkü bir hayır ondan yedi yüze kadar mükâfatı vardır. Allah’ın
selamı bereketi üzerinize olsun”.
Okuduğu hutbeye bakar
mısınız? Giriş gelişme sonuç toplasan beş on dakika, üstelik konuyu da millet
can kulağı ile dinler kısa ve öz, alınacak ders alınır zaten.
Bununla ilgili bir örnek
verecek olursak, zamanın birinde Cami imamı izinli iken müezzin Cuma namazını
kıldırmış. Cemaat müftülüğe şikâyet etmiş, şikâyet edenle edileni müftü
yüzleştirmiş.
Müezzin sormuş neden şikâyet
ettiniz: yahu çıktın “yiyin için israf etmeyin “ dedin hutbeyi bitirdin. İmam
efendi çok güzel hutbe okurdu demiş.
Peki, geçen haftaki
hutbeden ne hatırlıyorsun demiş?
Adam susmuş cevap
veremeyince ama bizim imamın hutbesi güzel demiş.
Gördüğünüz gibi kısa öz
ve akılda kalıcı olması gerek yani Peygamberimizin ilk hutbesi desem birçoğunuz
artık zihnin de hatırlar.
Yazımızın sonuna
yaklaşırken başka bir konu olan kadınlarımız Cuma ve Bayram namazı kılar mı? . Ayet
okuyorsunuz ayet yok, hadis okuyorsunuz hadis yok Buhari ve Müslim’de rivayet
edilen hadislerde bu konuya şöyle örnek verilmiştir.
Ümmi Atiye (Hanım
sahabeler den): Her iki bayram gününde de Peygamberimizin bize verdiği görev:
Adetli kadınları, bakireleri ve evlerinden çıkamayan hasta ve yaşlı kadınları
bayram yerine getirmemizdir. Burada şu konuyu da açıklayalım, adetli kadınla
bugünkü gibi temiz kalma imkânları yoktu, cami kirlenmesin diye ayrı yerde
namaz kılarlardı. Peygamberimiz zamanında ki uygulama bugün hala Sudi Arabistan’da
uygulanıyor bayram sabahı kadın erkek çocuklarını da alıp güzel elbiseleri
giyerek bayram namazına geliyorlar. Uygulama böyle iken Ayetlerde “Ey Müminler”
ve “namaza çağrıldığınızda alışverişi bırakın zikre koşun” diyorsa, kadın erkek
ayırıyor mu? Veya kadın alışveriş yapmıyor mu? Oysaki en çok kadınlarımız alış
veriş yapar. Kadınları alışverişten alıkoyarsan ekonomi çöker, Bayan sahabe
dememiş miydi? “Ben Hutbe dinleyerek Kaf suresini ezberledim” Kadınlarımızın
hayatın her kademesinde yerleri olduğu gibi ibadette de yerleri vardır.
Allah
(cc) Ayette Cuma 10: Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın ve Allah’ın
lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza
kavuşasınız.
Namazı tamamlayınca
yeryüzüne dağılın, tamamlanan namaz hangisi? Çağrılınca hızlıca koştuğumuz yani
iki rekât olan Cuma namazı. Hutbenin okunması da iki rekât namazın yerini
alıyor toplamda dört rekât, öğle namazı tamam oluyor.
Cuma namazını baştan sona
incelediğimiz bu yazıda özetleyecek olursak, Ezan eklenmesi, hutbenin okunması
ve yeri, kadınların gelip gelmeyeceği, namazın kılınmasına kadar her şey
eklemişler. Yapmadıkları bir konu namaza namaz eklemekmiş onu da yapmışlar
Zuhr-i Ahir adı altında namaz eklemişler. Anlamı ne diyecek olursanız son öğle
namazı demekmiş. Cuma günü bütün namazlar kıldıktan sonra ki son namaz.
Neden çıkmış sebebi nedir buna bakalım.
İlmihal kitapların da namazın vücup ve eda şartları diye bir taksimat yapılmış.
Namaz kimlere farzdır konusu açıklanmıştır, açıkladıkları yerde bir şarta bağlı
olarak denilmiş ki “Bir şehir merkezinde kılınabilir” Bazıları nere de olursa
olsun kılınması gerekmez, O Bölgenin en büyük camisinde kılınması gerek demiş.
Burada şu sorulur:
Diyelim ki Ankara Kocatepe camisinde Cuma namazı kılınacak, ezan cami içinde
okunduğunda imam hutbede ve namazdan sonra dağılması gerekirken, uzak
mesafedeki kişi nasıl gelip bu namazı kılacak? Tarafsız olarak konuya bakarsak Cuma
namazının anlamı kaybolmasın diye küçük cemaatlerle değil de merkezi bir yerde “burada
Cuma namazı kılınıyor” denilen yerde kılınması amaçlanıştır. Bu fikri kabul
ederek, Cuma namazı tek yerde kılınır, bunun dışındaki namazlar Cuma namazı
olmaz ortaya Zurh-i Ahir çıkıyor.
İmam
Şafii’ye atfedilen bir rivayette, Sadece tek bir yerde
kılınır oda ilk kılınan yerdekilerin cuması kabul olur, diğerleri Cuma namazından
mahrum olmasın kimin önce kıldığını da bilmedikleri için şüpheye yer vermemek için
Zuhr-i Ahir namazı kılarlar. Mantık şu biz Cuma namazını kılalım eğer Cuma namazı
geçmiş ise öğle namazından mahrum olmayalım diye dört rekât Zuhr-i Ahir namazı
kılıyorlar. Şafi mezhebi eğer Cuma namazı kılınacak yer dar ise bir başka yere
orası da dolarsa bir başka yerde orası da dolarsa bundan başka yerdekilerin
kıldığı Cuma namazı olmaz Zuhr-i Ahir namazı kılması farzdır deniliyor.
Hanefi
mezhebine göre Özellikle İmam Muhemmed’e ve Ebu Hanife’ye
atfedilen rivayette: Böyle bir şart yoktur Cuma namazı başka yerlerde de kılınabilir
kabul olur ancak tedbir amaçlı kılınabilir. Bizim yaptığımız doğru değil ise hataya
düşmeyelim diye kılınabilir ama farz değildir demişler. İbadette ihtiyat olur mu?
Zuhr-i Ahir namazı Biz
bunu öğle namazının yerine sünneti gibi kılalım demişler. Hem farz yerine
kılacaksın hem de sünnet gibi kılacaksın. Normalde farz namazlarda 3.ve 4 rekâtlarda
Fatiha’dan sonra sure okunmaz, Buna da açıklama olarak kılacağımız namaz Cuma değil
de vakit namazı yerine geçiyorsa 3.ve 4. Rekâtlardaki okunan süre farz namazın sıhhatine
zarar vermez farz namaz yerine geçer demişler. Peki, Cuma namazı yerine
geçtiyse ne olacak, o zaman bundan önce kılamadığımız namazın yerine geçer oda
yoksa nafile namaz olur kısacası boşa gitmezmiş. Burada sorulması gereken Namazın kazası var mı? Vakitle sabit olan
bir ibadeti nasıl geçmiş yerine sayabiliyorlar anlamak mümkün değil.
Örf adet ve yakın zamanda
böyle bir namazın olamayacağını üç sebepten yok saymışlar
Birincisi:
Cuma önemli bir namazdır bu tür tartışmalar cumanın önemini ortadan kaldırır,
milletinde güvenini sarsar oldu mu olmadı mı cumaya gölge düşürür.
İkincisi:
İbadetlerde şüpheyi doğurur, İbadetlerde kesin bir delil olmadan ilavelerde
bulunmak şüpheye düşürür.
Üçüncüsü: Peygamber
döneminde ve sahabe zamanında olmayan namazı kılmak din de bidat tır.
Allah
(cc) Nisa Suresi 102 ve 103. Ayetlerde
102-İçlerinde
olur da onlar için namazı tam kılarsan, onların bir kısmı seninle beraber
namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar; (ilk) secdeyi yaptıktan sonra
çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle namaz kılsınlar,
tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirler ister ki silahlarınız dan ve eşyanız dan uzak kalasınız da üzerinize ani bir baskın yapsınlar. Yağmurdan
zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah
yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kafirlere küçük düşürücü bir azap
hazırlamıştır.
103-Namazı
kılarken Allah'ı; ayakta, oturur hal de ve yanlarınız üzerinde anın. Güvene
kavuştuğunuzda o namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı
olarak farz kılınmıştır.
Yukardaki 102. Ayette
karşında düşman olursa yağmurda yağarsa hasta da olmuşsanız bir rekât kılın
sonra kılmayan arkadaşlarınız kılsın deniliyor. Burada dahi namazı
erteleyemezsiniz diyor Allah (cc)
Oruçta; Hasta ve yolcu
olanlar tutmayabilirler, daha sonra tutsunlar diye ayet var ama namazda daha
sonra kılarlar diye bir ibare yok “Çünkü
namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır”.
Peki, kılamadığımız namaz
ne olacak Allah (cc) bize elbet yardım eder.
Bakara Suresi 286. Ayet: Allah, kimseye gücünün
üstünde bir sorumluluk yüklemez. Kişinin kimi kazancı lehine, kimi kazancı da
aleyhinedir. (Siz şöyle dua edin:) “Rabbimiz! Eğer unutur veya hata edersek,
bizi sorumlu tutma! Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin ısr yükünü bize
de yükleme! Rabbimiz! Zorlanacağımız yükü bize taşıtma! Bizi affet! Bizi bağışla!
Bize ikramda bulun! Bizim Mevla’mız (en yakınımız) Sensin. Kâfirlere karşı bize
yardım et! .
İnsanoğlu zayıftır eğer
uyur kalırsanız veya unutursanız hemen namazınızı kılın çünkü Peygamberimiz
böyle yaparmış. Bir vakit namazı vaktinde kılmıyorsanız bütün ömrünüzü namazla
geçirseniz o bir vaktin yerini tutmaz. Burada bir kolaylık daha var mecburiyet
durumunda öğle ile ikindi akşam ile yatsı birleştirilip kılınabiliyor buda
Peygamberimizin uygulamasıdır Cebrail (as) kıldırtmıştır.
SONUÇ:
1-)
Cuma namazı için çağrı yapılan bir yerde olmamız gerek( Darül Harp-Darül İslam
gibi olaylara takılıp kalmayın namaz kılmanıza müsaade varsa bitti.) Müslüman-Kâfir
olan insanlardır toprağın ağacın Müslüman-Kâfiri olmaz.
2-)
Zikre
koşun dendiğine göre Ezan okunduğunda İmam olan kişi minberde olacak. Bizim bu
zikre yetişecek mesafede olmamız gerek.(köylerde tek cami olurda büyükşehirlerde
tek bir camiye yetişmek çok zordur “Allah, kimseye gücünün üstünde bir sorumluluk
yüklemez”.
3-) Hutbe namazdan önce olmak zorundadır.
4-) Namaz tamam olunca hemen dağılın işinizin gücünüzün
başına geçiniz. (Cuma günün tatil sanamayın tatil için Kabirde zaman bol
olacak)
5-)
İmam Hutbede iken ezan okunuyorsa Cumanın ilk sünneti olur mu? Olmaz.
6-)
Hutbeden
sonra namazı kılın dağılın deniliyorsa Zuhr-i Ahir diye bir namaz olur mu? Olmaz.
Tüm bu bilgiler ışığında
yapıp yapmamak sizlerin takdirindedir. Cuma namazı vardır kılınması farzdır,
Zamana uygun Ayetlerle cemaat bilgilendirilmeli, Uydurma değil bizzat
kaynağından Kuran-ı Kerimden okunmalıdır.
Selam ve Dua ile Allah'a Emanet olun.
0 yorum:
Yorum Gönder