İyiliği sonsuz, ikramı
bol Allah’ın adıyla,
1-ELİF! LAM! MİM! RA!
Bunlar, o Kitabın ayetleridir; Rabbinden sana indirilen, gerçeğin tam
kendisidir ama insanların çoğu ona inanmazlar.
2-Allah, gökleri görünür
bir direk olmadan yükseltmiştir. Sonra arşa (yönetim merkezine) geçmiş, güneş
ve ayı düzenlemiştir. Her biri, belli bir süreye kadar akar gider. İşi çekip
çeviren ve bu âyetleri açıklayan O'dur. Belki Rabbinizle yüzleşme konusunda
kesin kanaate varırsınız.
3-Yeryüzünü uzatan,
içindeki oturaklı dağları, ırmakları, her üründen iki eşi oluşturan O’dur.
Gündüzü de gece ile örter. Bunda düşünen bir topluluk için ayetler vardır.
4-Yeryüzünde birbirine
komşu toprak parçaları, üzüm bağları, ekinler, çatallı, çatalsız hurmalar
vardır. Hepsi de bir su ile sulanır ama yeme konusunda birini ötekinden üstün
kılarız. Bunda, aklını kullanan bir topluluk için ayetler vardır.
5-Hayret ediyorsan asıl
hayret onların şu sözlerinedir: “Toprak olduğumuz zaman mı? Biz gerçekten yeni
yaratılmış bir bedende mi olacağız?” Rablerini görmezlikten gelenler işte
onlardır. Halkalar onların boyunlarında olacaktır. Onlar o ateşin ahalisidir.
Hep orada kalacaklardır.
6-Onlar iyilikten önce
hemen kötülüğü getirmeni isterler. Oysa bunun örnekleri daha önce geçmiştir.
Senin Rabbin insanları, yanlışlarına rağmen (durumların düzeltir) bağışlar ama
Rabbinin cezası da pek ağırdır.
7-Ayetleri görmezlikten
gelenler (kafirler) derler ki “Ona Rabbinden bir mucize (ayet) indirilseydi
ya!” Sen sadece uyarıcısın. Her topluluğun bir yol göstericisi vardır.
8-Allah her dişinin ne
taşıdığını, rahimlerin neyi eksilttiğini ve neyi artırdığını bilir. O’nun
yanında her şey bir ölçüye bağlanmıştır.
9-O, görünmeyeni de görüneni
de bilir; büyüktür, yücedir.
10-İçinizden sözü gizleyen, açığa vuran, gece
saklanan ve gündüz dışarı çıkan O’nun için aynıdır.
11-Önünüzden ve arkanızdan
takip edenler vardır. Sizi, Allah’ın emriyle korurlar. Bir toplum kendinde olan
bir şeyi bozmazsa, onu Allah da bozmaz. Allah bir topluma sıkıntı vermek
isterse, kimse engel olamaz. Onların Allah ile kendi aralarına girecek bir
dostları yoktur.
12-Bir korku ve bir umut
olsun diye size şimşeği gösteren ve yağmur yüklü bulutları oluşturan, O’dur.
13-Gök gürültüsü, her şeyi
güzel yapması sebebiyle, melekler de saygı ile O’na boyun eğerler. Yıldırımları
o gönderir ve onlar, ölçüsüne denk düşenlere çarpar. Bunlar, Allah konusunda
tartışıp duruyorlar. Halbuki Allah, çok güçlü ve engellenemezdir.
14-Doğru çağrı, Allah'a
yapılan çağrıdır. Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları bunlara hiçbir
şekilde karşılık veremezler. Onlar, ağzına su ulaşsın diye iki elini suyun
üstüne yayan kimseye benzerler; su, bu şekilde ağza ulaşmaz. Ayetleri görmezlikten
gelenlerin (kafirlerin) çağrısı boş bir çağrıdır.
15-Göklerde ve yerde kim
varsa, ister istemez Allah'a boyun eğerler (secde). Gölgeleri de bunu öğle ve
ikindide yapar.
16-De ki “Göklerin ve
yerin Sahibi kimdir?” De ki "Allah’tır!" De ki “Allah ile aranıza,
kendilerine bile faydası veya zararı olmayacak dostlar mı koydunuz?” De ki
“Körle gören ya da karanlıklarla ışık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, Allah
gibi yaratan ve (bu nedenle) yarattıkları, aynen Allah’ın yarattıkları gibi,
aralarında benzerlik (uyum, ahenk) olan, ortaklar mı bulmuşlar?” De ki “Her
varlığın yaratıcısı Allah’tır. O, bir tektir ve her şey O’nun
hakimiyetindedir.”
17-Allah gökten su
indirir, dereler ölçülerine göre akarlar. O akışın üzerine bir köpük çıkar. Süs
veya eşya yapmak için ateşte erittiklerinizin üzerinde de benzeri bir köpük
oluşur. Allah, doğru ile yanlışı böyle örnekler. Köpük (yanlış) kaybolur gider,
insanlara yararı olan (doğru) da yerde kalır. İşte Allah’ın örnek vermesi
böyledir.
18-Rablerinin çağrısına
uyanlara en güzeli vardır. Çağrıya uymayanlar ise yeryüzündeki her şeye ve bir
o kadarına sahip olsalar verip kurtulmak isterler. Onları kötü bir hesaplaşma
bekler. Varacakları yer Cehennem’dir. Ne kötü yataktır o!
19-Rabbinden sana
indirilenin doğruları içerdiğinin bilincinde olan, ona karşı körlük edenle bir
olur mu? O doğru bilgiden yararlananlar sadece sağlam duruşlu olanlardır.
20-Bunlar, Allah’a
verdikleri sözü yerine getiren ve antlaşmayı bozmayan kimselerdir.
21-Bunlar, Allah’ın
kurulmasını istediği bağı kuran, Rablerinden korkan ve verecekleri hesabın kötü
olmasından endişe edenlerdir.
22-Yine bunlar, Rableri yüzlerine
baksın diye sabreden, namazı tam kılan, kendilerine verdiğimiz rızıktan, gizli
açık harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. O son yurt işte
onlarındır.
23-Orada kalıcı bahçeler
bulunur. Babalarından, eşlerinden ve evlatlarından uygun durumda olanlarla
beraber olurlar. Melekler her kapıdan yanlarına girerler.
24-“Esenlik ve güvenlik
sizedir (Selamun aleykum)! Bu, sabrınızın karşılığıdır. O dünyanın sonu ne
güzel oldu!” derler.
25-Allah'a kesin söz
verdikten sonra cayan, Allah’ın kurulmasını istediği bağı koparan ve doğal
düzeni bozanlar var ya; işte onların karşılığı dışlanmadır (lanettir), yurdun
en kötüsü onlarındır.
26-Allah, düzenine uyan ve
gerekli güce sahip olan için rızkı yayar. Onlar da dünya hayatıyla mutlu
olurlar. Dünya hayatı ahirete göre sadece bir kez yararlanmadır.
27-Ayetleri görmezlikten
gelenler (kafirler) derler ki “Rabbinden ona bir mucize indirilseydi ya.” De ki
“Allah, sapıklığı tercih edeni saptırır, doğruya yöneleni de kendine yöneltir.”
28-O’na yönelenler, inanıp
güvenen ve Allah'ın zikri (Kitabı) ile kalpleri yatışanlardır. Kalpler ancak
Allah'ın zikri ile yatışır.
29-İnanıp güvenen ve iyi
iş yapanlara güzellikler ve mutlu son vardır.
30-Hep böyle olur. Seni
bir topluma elçi gönderdik ki sana vahyettiğimiz şeyi onlara okuyasın. Onlardan
önce de nice toplumlar gelip geçmişti. Onlar, Rahman'ı görmezlikten geliyorlar.
De ki “O benim Rabbimdir (Sahibimdir). O’ndan başka ilah yoktur. O’na güvenip
dayandım. Dönüş O’nadır.”
31-Kur’an’la dağlar
yürütülseydi, yer yarılsaydı, ya da ölülerle konuşulsaydı... Hayır! Her iş
Allah’ın elindedir. İnanıp güvenenler bilmiyorlar mı ki eğer Allah tercih
etseydi, bütün insanları yola getirirdi. Ayetleri görmezlikten gelenlerin
yaptıkları sebebiyle başlarına ya da yakınlarına büyük bir şey gelince,
işlediklerinden dolayı Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar azap onların
başlarına birdenbire inmekten ya da bu azap evlerinin yakınlarına kadar
sokulmaktan geri kalmayacaktır. Allah sözünden dönmez.
32-Ant olsun ki senden
önceki elçilerle de eğlenilmişti. Ancak ben, ayetleri görmezlikten gelenlere
önce süre verdim sonra onları çarptım. Azabım nasılmış (gördüler)!
33-Ayetleri görmezlikten
gelmeyi (kafirliği), herkesin kazancını takip eden Allah’a ortaklar oluşturarak
mı yapıyorlar? De ki “Onları yüceltin bakalım. Yoksa siz Allah’a, bu yerde
bilmediği bir şeyi haber veriyor ya da içi boş sözler mi söylüyorsunuz? ”
Ayetleri görmezlikten gelenlerin oyunları kendilerine güzel görünür de Allah’ın
yolundan çıkıverirler. Allah’ın sapık dediğini yola gelmiş sayacak yoktur.
34-Onlar için dünya
hayatında bir azap vardır. Ahiretteki azab ise daha sıkıntılıdır. Onları
Allah’a karşı koruyacak biri de yoktur.
35-Allah’tan çekinerek
kendini korumuş olanlara söz verilen bahçe (cennet), içinden ırmaklar akan,
yiyecekleri ve gölgeleri bitmez tükenmez bir bahçe gibidir. Allah’tan
çekinenler, sonunda oraya varırlar. Ayetleri görmezlikten gelenlerin
(kâfirlerin) yolu da ateşte biter.
36-Kendilerine kitap
verdiklerimiz, sana indirilenle sevinirler. İçlerinde onun (Kitabın) bir
kısmından hoşlanmayan topluluklar vardır. De ki “Bana emredilen, yalnız Allah’a
kul olmam ve O’na ortak oluşturmamamdır. Ben insanları Allah’a çağırırım; varıp
gideceğim yer O’nun huzurudur.”
37-Kural böyledir;
Kur’ân’ı Arapça hükümler olarak indirdik. Bu bilgi sana geldikten sonra onların
arzularına uyarsan, Allah’a karşı senin ne bir dostun ne de koruyucun olur.
38-Senden önce de elçiler
gönderdik. Onlara eşler, evlatlar vermiştik. Hiçbir elçi, Allah’ın izni olmadan
bir ayet (belge, mucize) getiremez. Her çağın (dönemin) bir Kitap’ı vardır.
39-Allah, düzenine göre süreyi
kısaltır veya sabitler. Ana Kitap O’nun yanındadır.
40-Onları tehdit ettiğimiz
şeyin bir kısmını sana göstersek de seni vefat ettirsek de sana düşen yalnızca
tebliğdir. Hesabını sormak bizim işimizdir.
41-Onlar görmüyorlar mı ki
yurtlarını çevresinden sürekli daraltıyoruz. Hükmü Allah verir. O’nun hükmünü
bozacak yoktur. O, hesabı çok hızlı görür.
42-Bunlardan öncekiler
oyunlar kurdular. Bütün oyunlar Allah’ın elindedir. Kimin ne kazandığını bilir.
Ayetleri görmezlikten gelenler, son yurdun kimin olacağını öğreneceklerdir.
43-Ayetleri görmezlikten
gelenler (kafirler): “Sen elçi olarak gönderilmiş değilsin” derler. De ki
“Aramızda Allah’ın ve o Kitab’ın bilgisine sahip olanların şahit olması yeter.”







0 yorum:
Yorum Gönder