11 Mart 2017 Cumartesi

( Nisa Suresi )

( Nisa Suresi )

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla, 
1-Ey İnsanlar! Atanızı bir tek nefisten yaratan, eşini de o nefisten yaratan, o ikisinden pek çok erkeği ve kadını üreten Sahibinizden çekinerek kendinizi koruyun. Birinden bir şey isterken adını andığınız Allah’a, bir de akrabalık bağlarına saygılı olun. Allah sizi gözetlemektedir. 
2-(Rüşt yaşına gelen) Yetimlere mallarını verin. Temizi, pis olanla değişmeyin; onların mallarıyla kendi mallarınızı karıştırarak yemeyin çünkü bu, büyük bir suçtur. 
3-Eğer (evlenme çağına gelmiş olan) yetimlere karşı görevinizi yerine getirememekten korkarsanız,her biriniz hoşunuza giden kadınlardan, ikişer, üçer ve dörder kadar nikâhlayın.Aralarında adaleti yerine getirememekten korkarsanız bir tek kadını veya hakimiyetiniz altında olanı (bir esir kadını) nikâhlayın. Sıkıntıya düşmemeniz için en uygun olanı budur. 
4-Kadınlara mehirlerini cömertçe verin. Eğer mehir olarak verdiğinizden bir şeyi gönül hoşluğu ile size bağışlarlarsa onu da gönül rahatlığıyla yiyin. 
5-Allah'ın sizi koruyucu kılmış olduğu mallarınızı, akılsızlara vermeyin, kendilerini bunların geliriyle rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. 
6-Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar deneyin. Onlarda olgunlaşma (rüşd) görürseniz mallarını kendilerine verin; büyüyüp geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan, kendini engellesin; yoksul olan da maruf (Kur’an ölçülerine uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, yanlarında şahit bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter. 
7-Ana-baba ve en yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve en yakınların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Az veya çok ama miktarları belirli bir paydır. 
8-Mirasın paylaştırılması sırasında, yakınlar, yetimler ve çaresiz kalmış kimseler bulunursa, ondan onları da rızıklandırın ve onlara güzel bir söz söyleyin. 
9-Arkalarında zayıf çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, Allah’tan çekinsinler de doğru söz söylesinler. 
10-Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar yakında çılgın aleve atılacaklardır. 
11-Allah evladınız konusunda size görev yükler; erkeğin payı, iki kızın payı kadardır. Eğer kızlar ikinin üstünde ise, bıraktığının üçte ikisi onlarındır; şayet bir kız ise yarısı onundur. Ana-babadan her birine, ölenin çocuğu varsa altıda bir verilir. Ölenin çocuğu olmaz, anası babası ona varis olursa anasına üçte bir pay verilir. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir. Bunlar, yaptığı vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonra olur. Ananız,babanız ve çocuklarınız... Onlardan hangisinin faydalı olma bakımından size daha yakın olduğunu bilmezsiniz. (Bu sebeple) paylar Allah tarafından belirlenmiştir. Allah bilir, doğru kararlar verir.
12-Kadınlarınızın çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir, çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bunlar, yaptığı vasiyetin yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonra olur. Sizin çocuğunuz yoksa ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızındır; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır. Miras bırakan erkek veya kadın kelâle ise (çocuğu ve anası yok da ana tarafından) erkek veya kız kardeşi varsa bunlardan her biri altıda bir paya; kardeşler birden çok ise eşit oranda üçte bir paya, yapılan vasiyetin veya borcun, zarar vermeyecek şekilde edasından sonra sahip olurlar. Bütün bunlar Allah’ın vasiyeti, size yüklediği görevdir. Allah bilir, yumuşak davranır. 
13-Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Allah'a ve elçisine kim itaat ederse onu, ölümsüz olarak kalacağı ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. En büyük kurtuluş işte budur. 
14-Kim koyduğu sınırları aşarak Allah'a ve elçisine başkaldırırsa onu, ölmeden kalacağı bir ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. 
15-Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin, şahitlik ederlerse, onları, ölünceye veya Allah bir yol açıncaya kadar evlerde tutun. 
16-İçinizden zina eden o iki kişiye eziyet edin; eğer dönüş yapıp (tevbe) düzelirlerse onları bırakın. Allah kendisine dönenlerin dönüşünü (tevbesini) daima kabul eder ve ikramda bulunur. 
17-Allah’ın kabul sözü verdiği tevbe, kendini tutamayarak kötülük işleyen sonra vakit geçirmeden tevbe edenlerin tevbesidir. Allah, onların tevbesini dönüşünü kabul eder. Allah bilir, doğru kararlar verir. 
18-Kötülükleri işlemeye devam eden, ölüm çatınca da "Ben şimdi tevbe ettim" diyenlerin tevbesi, tevbe değildir. Kâfir olarak ölenlerin tevbesi de tevbe değildir. Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır. 
19-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Kendilerinden hoşlanmadığınız halde kadınlara mirasçı olmaya kalkmanız size helal değildir. Onlara verdiğinizden geri almak için baskı da yapmayın; ispatlanabilir bir fuhuş yapmış olurlarsa o başka. Onlarla marufa (Kur’an ölçülerine) uygun geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız bakarsınız ki siz bir şeyden hoşlanmıyorsunuz ama Allah onda birçok hayırlar yaratacak olabilir. 
20-Bir eşi bırakıp bir başka eşle evlenmek isterseniz, bıraktığınıza çok miktarda mal vermiş bile olsanız ondan hiçbir şey almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi alacaksınız? 
21-Nasıl alabilirsiniz? Hem birbirinizle ilişkiye girdiniz hem de sizden sağlam bir söz almışlardı. 
22-Babalarınızın nikâhladığı kadınları nikâhlamayın. Geçmişte olan oldu. O çirkin, çok iğrenç ve çok kötü bir yoldur! 
23-Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan analarınız, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz karılarınızın yanınızda bulunan kızları size haram kılınmıştır. Gerdeğe girmeden ayrıldığınız kadınların kızları ile evlenmezin günahı yoktur. Kendi soyunuzdan olan oğullarınızın eşleri ile iki kız kardeşi birlikte nikahınız altında bulundurmanız da haram kılınmıştır. Geçmişte olan oldu. Allah’ın bağışlaması çok ikramı boldur. 
24-Hakimiyetiniz altında olan (savaş esirleri) dışındaki kocalı kadınları nikâhlamanız da haramdır. Allah’ın size farz kıldığı budur. Namuslu yaşamanız ve zinadan kaçınmanız şartıyla, bunların dışındaki kadınlarla evlenmeniz helal kılındı ki mallarınız karşılığında onlara talip olasınız. Bunlardan hangilerinden nikâh ile yararlanırsanız mehirlerini belirlediğiniz miktarda veriniz. Mehri belirledikten sonra gönül rızası ile başka bir şekilde uyuşmanızın bir günahı yoktur. Allah bilir, doğru kararlar verir. 
25-Mümin, iffetli ve hür kadınları nikâhlayacak kadar varlıklı olmayanlar, hakimiyetiniz altında olan mümin kızlarızı nikahlayabilirler. İmanınızı en iyi bilen Allah’tır. Hepiniz birbirinizdensiniz.Onları (hür olmayan kadınları) ailelerinin izni ile nikahlayın ve mehirlerini kendilerine, marufa (Kur’an ölçülerine) uygun olarak verin. Onlar da iffetli olsunlar, zinadan uzak dursunlar ve gizli dostlar edinmesinler. Evlenirler, sonra da zina etmiş olarak karşınıza çıkarlarsa onlara verilecek ceza, hür kadınlara verilen o cezanın yarısı kadardır. Bu ruhsat, içinizden zor duruma düşmekten korkanlar içindir. Ama sabretmeniz daha iyi olur. Allah bağışlar ve merhamet eder. 
26-Allah, açıkça anlatmak; sizi, sizden öncekilerin doğru yollarına yönlendirmek ve tevbenizi kabul etmek ister. Allah bilir, doğru kararlar verir. 
27-Allah, sizin dönüşünüzü (tevbenizi) kabul etmek ister ama arzularının peşine takılanlar, sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler. 
28-İnsan zayıf yaratıldığı için Allah yükünüzü hafifletmek ister. 
29-Müminler, mallarınızı aranızda uydurma (batıl) yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin ki kendinizi öldürmeyin; Allah size karşı çok merhametlidir. 
30-Kim bunu (mal ve para değişimini, ticareti), sınırı aşarak ve yanlışa saparak yaparsa onu bir ateşe sokarız. Bu, Allah'a güç gelmez. 
31-Size konan yasakların büyüklerinden kaçınırsanız, diğer günahlarınızı kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz. 
32-Allah'ın birinize diğerinden fazla olarak verdiği şeylere imrenmeyin. Erkeklere, kendi kazandıklarından bir pay, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Siz, Allah katında üstün olanı isteyin. Allah her şeyi bilir. 
33-Herkese, ana baba ve akrabalarının bıraktıklarına mirasçı olma hakkı tanıdık[1*]. Kendileriyle güçlü sözleşme yaptığınız kimselere (eşlerinize) de paylarını verin. Allah her şeye şahittir. 
34-Erkekler, kadınların koruyucusudurlar. Bu, Allah'ın her birine diğerinden üstün özellikler vermesi ve erkeklerin mallarından harcamaları sebebiyledir. İyi kadınlar, Allah’a itaat edenler ve Allah'ın korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır.Boşanıp gitmesinden korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verin, yataklarından ayrılın ve kendilerini rahat bırakın. Sizi gönülden kabul ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın (boşanmaya kalkmayın). Allah yücedir, büyüktür. 
35-(Ey müminler) Eşlerin ayrılacağından korkarsanız, bir hakem erkeğin ailesinden,bir hakem de kadının ailesinden gönderin; düzelmek isterlerse, Allah aralarında uyuşma meydana getirir. Allah bilir ve işin iç yüzünden haberdardır. 
36-Allah'a kul olun. Hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın. Anaya babaya iyilik edin. En yakınlara, yetimlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve hakimiyetiniz altında bulunanlara (esir kadın ve erkeklere) da iyilik edin. Allah, kendini bir şey zannedip övünen hiç kimseyi sevmez. 
37-Onlar hem cimrilik ederler, hem insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunurlar. Allah'ın kendilerine yaptığı ikramı da gizlerler. Biz, ayetleri görmezlikten gelenlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır. 
38-Onlar mallarını insanlara gösteriş için harcarlar, Allah'a ve ahiret gününe de güvenmezler. Şeytan kime arkadaş olursa onun arkadaşlığı pek kötü olur. 
39-Onlar Allah'a ve ahiret gününe inanıp güvenselerdi, Allah'ın verdiği rızıktan hayra harcasalardı bunun onlara ne yükü olurdu? Allah, onların durumunu bilir. 
40-Allah zerre kadar haksızlık yapmaz; bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da ona büyük bir ödül verir. 
41-Her toplumdan (ümmetten) bir şahit getirdiğimiz zaman onların hali nice olacaktır!? Seni de bunlara şahit getireceğiz. 
42-Ayetleri görmezden gelenler (kâfirler) ve elçiye baş kaldırmış bulunanlar, o gün toprağa karışıp kaybolmuş olmayı ne kadar çok isterler. Çünkü Allah'tan hiçbir sözü gizleyemeyeceklerdir. 
43-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Sarhoşsanız, ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpseniz yıkanıncaya kadar, namaza yaklaşmayın. Seyir halinde olursanız o başka. Hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara temas etmiş olup su da bulamazsanız temiz bir toprağa  teyemmüm edin. Ondan yüzünüzü ve ellerinizi silin (mesh edin). Allah affeder ve bağışlar. 
44-Kitaptan faydalandırılmış şu kişileri görmedin mi? Sapıklığı satın alıyor, sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar. 
45-Düşmanlarınızı en iyi Allah bilir. Veli olarak Allah size yeter; yardımcı olarak da Allah yeter. 
46-KimiYahûdiler kelimeleri yerleşik anlamlarından başka anlamlaraçekerek (tahrif ederek) “سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا” “semi’nave asayna” “وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ” isma’ gayre musmain” bir de “رَاعـِنَا” “râinâ” derler. Bunu dillerini bükerek ve dine saldırarakyaparlar. Eğer bunlar, “سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا” “semi’nâve ata’nâ” , “اسْمَعْ” “isma” bir de “انظُرْنَا” “unzurnâ”deselerdi elbette daha iyi ve daha doğru olurdu. Ama kâfirlik etmelerindendolayı Allah onları lanetledi. Artık pek az inanırlar. 
47-Ey kendilerine Kitap verilenler! Sizin yanınızda olan Kitabı tasdik eden bu Kitaba inanıp güvenin. Yoksa itibarınızı yok eder, sizi yüzsüz hale getiririz. Yahut cumartesi yasağını çiğneyen ahaliyi dışladığımız (lanetlediğimiz) gibi siz de dışlarız. Allah'ın emri yerine gelir. 
48-Allah kendisine ortak oluşturulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun altında olan günahları, şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak oluşturursa, O’na büyük bir iftirada bulunmuş olur. 
49-Kendilerini temize çıkaranları görmez misin? Hayır! Allah, tercihini doğru yapan kişiyi temize çıkarır. Onlara kıl kadar haksızlık yapılmaz. 
50-Baksana, kendi yalanlarını nasıl da Allah'a mal ediyorlar! Açık bir günah olarak bu onlara yeter. 
51-Kitaptan yararlandırılmış olanları hiç görmedin mi? O azgınlara ve putlara bel bağlamışlardı da ayetleri görmezlikten gelenleri (kâfirleri) memnun etmek için "Bunların yolu, inanıp güvenenlerin yolundan daha doğrudur." diyorlardı. 
52-Onlar, Allah'ın dışladığı (lanetlediği) kimselerdir. Allah kimi dışlarsa sen ona yardım edecek birini göremezsin. 
53-Yoksa onlar, Allah’ın hakimiyetinden bir paya mı sahipler? Öyle olsa insanlara bir çekirdek parçası bile vermezler. 
54-Yoksa Allah'ın ikramından pay verdiği kimseleri çekemiyorlar mı? Oysa İbrahim ailesine Kitap ve hikmet verdik, onlara büyük hükümranlık bahşettik. 
55-Onlardan kimi İbrahim’e inandı, kimi de yüz çevirdi. Cehennem; o çılgın alev, onlara yeter. 
56-Ayetlerimizi görmezden gelenleri (kafirleri) ateşte kızartacağız; derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır. 
57-İnanıp güvenmiş ve iyi işler yapmış olanları ise içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız, orada ölmeden sonsuza dek kalacaklardır. Orada onların kusursuz hale getirilmiş eşleri olacak, onları mutluluklar içinde bırakacağız. 
58-Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt verir. Allah dinler ve görür. 
59-Ey inanıp güvenenler,Allah'a itaat edin, bu Elçi'nin getirdiği kitaba itaat edin ve sizden olan yetki sahiplerine de. Eğer (o yetkililerle) bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz onu, Allah'a ve Elçisine götürün. Allah’a ve ahiret gününe inanıp güveniyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı olur ve çok güzel sonuç verir. 
60-Hem sana hem de senden önce indirilenlere inandığını sanan kişileri hiç görmedin mi? O azgının önünde yargılanmak istiyorlar. Oysa bunlara, onları tanımama emri verilmiştir. O şeytan ise bunları derin bir sapıklığa düşürmek istemektedir.
61-Onlara "Allah'ın indirdiğine ve bu Elçi’ye gelin" dendiği zaman, o ikiyüzlülerin (münafıkların) senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün. 
62-Kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir iş geldiğinde halleri ne olacak? O zaman sana gelip Allah’a yemin ederek diyecekler ki “Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istemiştik.” 
63-Onlar var ya onlar! Onların kalplerinde olanı Allah bilir. Onlara karşı dikkatli ol, öğüt ver. Onların içlerine işleyecek etkili sözler söyle. 
64-Biz hangi elçiyi gönderdiysek, bizim bilgimiz altında kendisine boyun eğilsin diye göndermişizdir. Onlar, kendilerini kötü duruma düşürdüklerinde sana gelseler ve (senin huzurunda) Allah’tan bağış dileselerdi, sen de onların bağışlanması için dua etseydin, o zaman Allah’ın kendine yönelenlerin dönüşünü (tevbesini) kabul ettiğini ve ne kadar merhametli olduğunu elbette göreceklerdi. 
65-Hayır! Rabbine yemin olsun ki bunlar inanıp güvenmezler. Ama aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa o başka. 
66-Şayet onlara: “kendinizi öldürün!“ veya “yurdunuzdan çıkın!” diye emretseydik, pek azı dışındakiler bunu yapmazlardı. Ama kendilerine verilen öğüt ne olursa olsun, onu yapsalardı onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu. 
67-O zaman biz de onlara katımızdan büyük bir ödül verirdik. 
68-Bir de onları doğru bir yola yönlendirirdik. 
69-Kim Allah'a ve Elçisine boyun eğerse onlar, Allah'ın mutluluk verdiği nebiler, doğru kişiler, bilginler ve iyilerle beraber olacaklardır. Onlar ne iyi arkadaştırlar! 
70-Bu, Allah'ın ikramıdır. Bunu Allah biliyor ya o yeter. 
71-Ey İnanıp güvenenler(müminler)! Savaşa hazır olun da (gerektiğinde) bölükler halinde veya toplu olarak hızla harekete geçin. 
72-İçinizden ağır davrananlar mutlaka olacaktır. Başınıza bir iş gelse "Gerçekten Allah bana iyilikte bulunmuş da onlarla birlikte olmamışım.” diyeceklerdir. 
73-Allah'ın size bir ikramı olsa, bu defa sanki aranızda bir teklif olmamış gibi "Ah keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarı gösterseydim."diyeceklerdir. 
74-Bu dünya hayatını öbür dünyaya karşılık satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, Allah ona yakında büyük bir ödül verecektir. 
75-Allah yolunda ve güçsüz bırakılmış çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda savaşmamak için ne gerekçeniz olabilir? Onlar(ezilenler) "Rabbimiz! Halkı yanlışlar içinde olan bu şehirden bizi çıkar, bize katından bir lider (veli) gönder, bize katından bir yardımcı gönder." diye yalvarıp dururlar. 
76-İnanıp güvenenler (müminler) Allah’ın yolunda savaşırlar, âyetleri görmezden gelenler (kafirler) ise o azgınların yolunda savaşırlar. Öyleyse siz, Şeytanın dostlarıyla (evliyasıyla) savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır. 
77-Hiç görmedin mi şu kişileri ki kendilerine: "Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı tam kılın, zekâtı verin" denmişti. Savaş farz kılınınca da içlerinden bir takımı, Allah'tan korkar gibi insanlardan korkmuş, hatta korkuları daha da şiddetlenmişti. Dediler ki "Rabbimiz! Bize savaşı niçin farz kıldın, azıcık daha süre tanısaydın olmaz mıydı?” De ki "Dünya menfaati pek azdır. Allah’tan çekinerek korunanlar için Ahiret daha hayırlıdır; size kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır.” 
78-Nerede olursanız olun, ölüm sizi yakalayacaktır; isterse sağlam kaleler içinde olun. Onlara bir iyilik gelse "Bu Allah'tandır" derler. Bir kötülük gelse "Bu da sendendir" derler. De ki "Herşey Allah’tandır.” Bu topluluğa ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar? 
79-Sana ne iyilik gelse Allah'tan gelir, sana ne kötülük gelse senden kaynaklanır. Seni insanlara elçi gönderdik, şahit olarak Allah yeter. 
80-Bu Elçi’ye kim itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.(Ey Elçi,) Yüz çeviren çevirsin; seni onlara bekçi olasın diye elçi yapmadık. 
81-Sana "Baş üstüne" derler, fakat yanından çıkınca içlerinden bir kesimi, geceleyin senin dediğinden başka şeyler tasarlarlar. Allah onların tasarladıklarını yazar. Onlara karşı dikkatli ol ve Allah'a güven. Dayanak olarak Allah yeter. 
82-Kur’an’daki ilişkiler ağına bakmazlar mı? Eğer Allah'tan başkasından gelseydi, onda çok sayıda çelişki bulurlardı. 
83-Kendilerine güven veya korkuya dair bir haber geldiğinde onu yayarlar. Halbuki o haberi Elçi’ye ve kendi yetkililerine götürselerdi, yorum yapabilenler gerçeği anlarlardı. Allah'ın lütfu ve ikramı olmasaydı, pek azınız bir yana, şeytana uyardınız. 
84-Allah yolunda savaşa gir; sen sadece kendinden sorumlusun. Müminleri de özendir ki Allah, o kâfirlerin baskınını önlesin. Allah’ın baskını daha güçlü, cezası daha ağırdır. 
85-İyi bir işe eşlik eden ondan bir pay alır; kötü bir işe eşlik eden de ondan dolayı bir sorumluluk üstlenir. Her şeyi görüp gözeten Allah'tır. 
86-Size selam verildiği zaman, daha güzeliyle selamlayın veya aynısıyla karşılık verin. Allah her şeyi hesaba katar. 
87-Allah; O’ndan başka ilah yoktur. O sizi (mezardan) kalkış günü bir araya toplayacaktır; bunda şüphe yoktur. Kimin sözü Allah'ın sözünden daha doğru olabilir? 
88-Elinizde ne var ki ikiyüzlüler (münafıklar) hakkında ikiye bölünüyorsunuz? Allah onları, yaptıklarından dolayı tersine çevirmiştir. Allah'ın sapık saydığını siz mi yola gelmiş sayacaksınız? Allah'ın sapık saydığını iyi göstermenin bir yolunu bulamazsın. 
89-Sizin de onlar gibi ayetleri görmezden gelmenizi (kâfir olmanızı) ve kendileriyle eşit duruma düşmenizi çok isterler. Allah yolunda hicret etmedikçe hiç birini dost (veli) edinmeyin. Eğer direnirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan kendinize ne bir dost edinin ne de yardımcı. 
90-Sizinle anlaşması olan bir topluluğa (halka) sığınırlarsa yahut sizinle çatışmaktan veya kendi topluluklarıyla çatışmaktan bıkıp usanmış olarak gelirlerse başka. Allah farklı tercih yapsaydı[*] onlara üstünlük verirdi de sizinle çatışmaya devam ederlerdi. Eğer sizden uzak durur, çatışmayı bırakır, barış teklif ederlerse artık onlara dokunmanıza Allah izin vermez.
91-Göreceksin, onların geriye kalanı, hem sizden emin olmak, hem kendi topluluklarından emin olmak isteyeceklerdir. Ne zaman fitneye (çatışma ortamına) yöneltilseler balıklamasına daldırılacaklardır. Eğer sizden uzak durmazlar, barışa yanaşmazlar ve sizden el çekmezlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde öldürün. İşte onların aleyhine size açık bir yetki vermişizdir. 
92-Bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı yoktur; yanlışlıkla olursa başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, bir mümin esiri özgürleştirmesi ve öldürülenin ailesine ödenecek diyet vermesi gerekir; (öldürülenin velileri) bağışlarlarsa başka. Eğer öldürülen mümin, size düşman olan topluluktan ise mümin bir esiri özgürleştirmek gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir topluluktan ise ailesine ödenecek diyet ve bir mümin esiri özgürleştirmesi gerekir. Kim bulamazsa art arda iki ay oruç tutar. Bu Allah tarafından dönüşünün (tevbesinin) kabulü içindir. Allah bilir, doğru kararlar verir. 
93-Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ölmemek üzere kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu dışlamış (lanetlemiş) ve onun için büyük azap hazırlamıştır. 
94-Ey İnanıp güvenenler! Allah yolunda yürürken iyice dinleyip anlayın. Size, müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: "Sen mümin değilsin!" demeyin. Allah katında çok ganimetler vardır. Bir zamanlar siz de aynı durumdaydınız; Allah size ikramda bulundu. Öyleyse iyice dinleyip anlayın. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir. 
95-İnanıp güvenenlerden bir özürü olmadan oturup duranlarla, malları ve canları ile Allah yolunda bütün güçleriyle mücadele edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile mücadele edenlerin derecesini oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de cenneti söz vermiştir ama Allah, mücadele edenleri büyük bir ödülle oturanlara üstün kılacaktır. 
96-Onları, kendi katından vereceği dereceler, bağışlama ve ikramla üstün kılacaktır. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur. 
97-Melekler, yanlışlar içindeyken canlarını aldıkları kimselere "Ne haldeydiniz?" diye soracaklar, onlar: "Biz dünyada güçsüz hale getirildik" diyecekler, Melekler de "Allah'ın toprağı yeterince geniş değil miydi, hicret etseydiniz ya!" diyeceklerdir. Onların varıp kalacakları yer cehennemdir. Ne kötü yere düşmedir o! 
98-Güçsüz hale getirilmiş, çaresiz kalmış ve bir çıkış yolu bulamamış erkekler, kadınlar ve çocuklar bu hükmün dışındadır. 
99-Allah'ın işte bunları affetmesi beklenir. Allah, çok affeder, çok bağışlar. 
100-Kim Allah yolunda hicret (göç) ederse, yeryüzünde gidecek yer ve bir genişlik bulur. Kim Allah'ın ve Elçisi’nin yolunda hicret için evinden çıkar sonra ölürse onun ödülü Allah’a ait olur. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur.
101-
Yolculuğa çıktığınızda, ayetleri görmezden gelenlerin (kafirlerin) size saldırı yapmasından korkarsanız, o namazı(yolculuk namazını) kısaltmanızda bir günah yoktur. Çünkü kafirler, size açık düşmandırlar. 
102-İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan, onların bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar; (ilk) secdeyi yaptıktan sonra çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle namaz kılsınlar, tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirler ister ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da üzerinize ani bir baskın yapsınlar. Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kâfirlere küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır. 
103-Namazı kılarken Allah’ı; ayakta, oturur halde, ve yanlarınız üzerinde anın. Güvene kavuştuğunuzda o namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak farz kılınmıştır. 
104-Düşman topluluğunu kovalamakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız, onlar da sizin gibi acı çekiyorlar. Üstelik sizin Allah'tan bir beklentiniz var. Onların böyle bir beklentileri de yok. Bilen ve doğru kararlar veren Allah’tır. 
105-Gerçekleri içeren bu kitabı sana biz indirdik ki insanlar arasında Allah'ın gösterdiği yöntemle hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma. 
106-Allah'tan bağışlanma dile. Çünkü Allah, bağışlar ve ikramda bulunur. 
107-Kendilerinden beklenmeyen davranış gösteren hainlerden yana mücadeleye girme. Allah, hainlikte direnen günahkârı sevmez. 
108-Onlar (içlerinde olanı) insanlardan saklamaya çalışırlar ama Allah’tan saklamayı düşünmezler. Gece, Allah'ın razı olmadığı sözü kurarlarken O, onlarla beraberdi. Yaptıkları her şeyi çepeçevre kuşatan Allah’tır. 
109-Haydi siz tuttunuz dünya hayatında onlardan yana mücadele verdiniz. Ya (mezardan) kalkış günü onlardan yana Allah'a karşı mücadeleyi kim verecek veya onların savunucusu kim olacak? 
110-Kim bir kötülük işler veya kendini yanlışa sürükler de Allah'tan bağışlanma dilerse, Allah'ın bağışlamasının bol, ikramının çok olduğunu görecektir. 
111-Kim bir günah işlerse onu sadece kendi aleyhine işlemiş olur. Allah bilir, doğru kararlar verir. 
112-Kim bir hata yapar veya günah işler de onu bir suçsuzun üzerine atarsa, bir iftira ve açık bir günah daha yüklenmiş olur. 
113-Eğer Allah'ın sana lütfu ve ikramı olmasaydı, onlardan bir kesim seni yanıltmakta kararlıydı. Onlar kendilerinden başkasını yanıltamaz ve sana bir zarar veremezler. Allah, sana Kitabı ve Hikmeti indirmiş ve bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah'ın sana olan lütfu büyüktür. 
114-Onların gizli toplantılarının çoğunda hayır yoktur; sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi isteyen olursa başka. Kim de bunları, Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa ona büyük bir ödül vereceğiz. 
115-Doğru yol kendisi için apaçık belli olduktan sonra kim bu Elçiden ayrılır ve müminlerin yolundan başka yola girerse onu, saptığı yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü hale gelmedir o! 
116-Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun altında olanı, şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa derin bir sapıklığa düşmüş olur. 
117-Onların Allah’tan önce yardıma çağırdıkları sadece dişilerdir. Aslında yardıma çağırdıkları sadece hayırsız şeytandır. 
118-Allah, şeytanı dışlamıştır (lanetlemiştir). O demişti ki "Ne olursa olsun, senin kullarından belli bir takımını ele geçireceğim. 
119-Onları yoldan çıkaracağım. Onları beklentiler içine sokacağım. Onlara emredeceğim, en’âm’ın kulaklarını yaracaklar. Onlara emredeceğim, Allah'ın yarattığını değiştirecekler.” Bakın! Sizden kim o şeytanı, Allah ile arasına giren bir dost(veli) sayarsa apaçık bir hüsrana uğramış olur. 
120-O (şeytan), onlara söz verir, onları beklenti içine sokar. Şeytan, sadece aldatmak için söz verir. 
121-Onların varacağı yer cehennemdir. Oradan kaçacakları bir yer de bulamayacaklardır. 
122-İnanıp güvenen ve iyi işler yapanları, bozulmadan sürekli kalmak üzere içinden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Bu, Allah’ın sözüdür; gerçekleşecektir. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?
123-
Ne sizin kuruntularınız ne de Ehl-i Kitab’ın kuruntuları geçerlidir. Kötülüğü kim yaparsa cezasını görür. Böylesi, kendine, ne Allah ile arasına girecek bir dost, ne de bir yardımcı bulacaktır. 
124-İster erkek, ister kadın olsun, kim inanıp güvenir ve iyi işler yaparsa onlar da cennete gireceklerdir. Onlara kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır. 
125-Kimin dini, samimi olarak kendini Allah’a vermiş olanın dininden güzel olabilir? O (kişi), İbrahim’in dosdoğru dinine uymuştur. Allah, İbrahim’i dost edinmiştir. 
126-Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. 
127-Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki "Onlarla ilgili fetvayı size Allah verir." Onları nikâhlama arzusuyla lehlerine yazılmış olanı vermediğiniz yetim kadınlara, güçsüz çocuklara ve bütün yetimlere hakka uygun davranmanızla ilgili ayetler zaten bu Kitapta okunup durmaktadır. Yaptığınız her hayrı Allah bilir. 
128-Bir kadın kocasının nüfusunuzdan/kendini boşamasından veya yüz çevirmesinden korkarsa aralarında uzlaşmaları, iki taraf içinde günah değildir. Uzlaşmak hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi davranır ve Allah’tan çekinerek kendinizi korursanız bilin ki Allah, yaptığınız şeylerin iç yüzünü bilir. 
129-Çok kararlı olsanız bile kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz. Öyleyse bir tarafa büsbütün meyledip diğerini ortada bırakmayın. Eğer uzlaşır ve Allah’tan çekinerek kendinizi korursanız bilin ki Allah, bağışlar ve ikramda bulunur. 
130-Eşler boşanacak olurlarsa Allah, her birine bir imkan vererek onu diğerine muhtaç olmaktan kurtarır. Allah’ın imkanları geniştir ve doğru kararlar verir. 
131-Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine Kitap verilenlere ve size yaptığımız tavsiye şudur: “Allah'tan çekinerek kendinizi koruyun. Ayetleri görmezden gelirseniz bilin ki göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah’ın bir şeye ihtiyacı yoktur, yaptığını da güzel yapar.” 
132-Evet! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter. 
133-Ey İnsanlar! Allah, tercihini sizi giderme yönünde kullanırsa giderir ve başkalarını getirir. Allah, bunun da ölçüsünü koymuştur. 
134-Kim dünyalık isterse bilsin ki dünyalık da ahiret kazancı da Allah katındadır. Allah, dinler ve görür. 
135-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Allah için şahitlik yaparak hakkı ayakta tutan kişiler olun; ister kendiniz, ana babanız veya yakınlarınız aleyhine olsun; isterse zengin veya fakir olsunlar, Allah, onlara sizin yakınlığınızdan daha yakındır. Arzularınıza uymayın yoksa saparsınız. Ağzınızı eğip büker veya şahitlikten kaçarsanız bilin ki Allah, yaptığınız her işin iç yüzünü bilir. 
136-Ey inanıp güvenenler! Allah'a, Elçisine, o Elçi’ye indirdiği Kitaba ve daha önce indirdiği Kitaplara inanıp güvenin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü görmezlik eder de kâfir olursa işte o, gerçekten iyice sapıtmış demektir. 
137-O kimseler ki önce inanıp güvendiler, sonra ayetleri görmezden gelip kafir oldular, sonra tekrar inandılar, sonra yine kafir oldular, sonra da kafirlikte ileri gittiler; Allah böylelerini ne bağışlayacak ne de yola getirecektir. 
138-Münafıklara (iki yüzlülere) şu müjdeyi ver: Onların payına düşecek olan acıklı bir azaptır. 
139-Onlar, ayeti görmezden gelenleri veli (dost) edinmeyi, müminlere tercih eden kimselerdir. Kafirlerin yanında güç ve kuvvet mi arıyorlar? Doğrusu bütün güç ve kuvvet, Allah'ın elindedir. 
140-O, bu Kitapta size şunu indirmiştir: "Allah'ın ayetlerine görmezlik edildiğini ve hafife alındığını işittiğiniz zaman onlarla oturmayın. Başka bir söze geçinceye kadar böyle yapın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz" Allah, bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir. 
141-Onlar sizi gözetleyip dururlar. Allah size bir fetih nasip etse, "Sizinle beraber değil miydik?" derler. Ama eğer ayeti görmezlikten gelen o kimselerin (o kâfirlerin) lehine bir durum olsa bu defa da onlara: "Sizi yönlendirip durmadık mı, siz müminlerden uzaklaştırmadık mı?" derler. Nasıl olsa Allah, (mezardan) kalkış günü aranızda hükmünü verecektir. Allah, müminler aleyhine kâfirler için bir yol açacak değildir. 
142-İkiyüzlüler (münafıklar) Allah'a karşı oyun kurarlar, halbuki oyun kurmalarına imkan veren Allah’tır. Namaza kalkınca insanlara gösteriş yaparak ağır davranırlar. Allah’ı ancak arada sırada hatırlarlar. 
143-Onlar iki arada bir derede kalır; ne onlarla ne de bunlarla olabilirler. Sen Allah’ın sapık saydığı kişiye bir çıkış yolu bulamazsın. 
144-Ey inanıp güvenenler! Müminleri bırakıp kafirleri (ayeti görmezden gelenleri) veli edinmeyin. Allah'a aleyhinize olacak açık bir delil mi vermek istiyorsunuz? 
145-İkiyüzlüler (münafıklar), o ateşin en alt tabakasında olacaklardır. Onlara yardım edecek birini de bulamazsın. 
146-Ama dönüş (tevbe) yapan, kendilerini düzelten, Allah'a sarılan ve dinini sadece Allah’a has kılanlar başka. Onlar, inanıp güvenenlerle beraberdirler. Allah, inanıp güvenenlere büyük bir ödül verecektir. 
147-Eğer görevlerinizi yerine getirir ve inanıp güvenirseniz, Allah size niçin azap etsin? Allah, kıymet bilendir, her şeyi bilir. 
148-Allah, kötü sözün açığa vurulmasından hoşlanmaz; haksızlığa uğramış olan başka. Allah dinler ve bilir. 
149-Bir iyiliği açıklar veya gizlerseniz ya da bir kötülüğü affederseniz iyi olur. Şüphesiz Allah affeder, ölçü koyar. 
150-Allah ile elçilerinin arasını ayırma isteği ile Allah'ı ve elçilerini görmezlik eden; birine inanır diğerini tanımayız diyen ve ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, 
151-İşte gerçek kâfirler onlardır. O kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. 
152-Allah'a ve elçilerine inanıp güvenen ve elçilerden birini diğerinden ayırmayanlara gelince; Allah onlara ödüllerini verecektir. Bağışlayan ve ikramı bol olan Allah’tır. 
153-Ehl-i Kitap ister ki onlara gökten bir kitap indiresin. Musa'dan bunun daha büyüğünü istemişler ve "Bize Allah'ı apaçık göstersene." demişlerdi. Yanlış yapmalarından ötürü onları yıldırımlar çarpmıştı. Sonra onlara onca mucize gelmiş ama yine de o buzağıya sarılmışlardı. Daha sonra onları bu suçlarından dolayı da affetmiş ve Musa'ya apaçık destek vermiştik. 
154-Onlardan söz almak için Tur dağını üzerlerine kaldırmıştık. Bir de onlara: "O kapıdan secde ederek girin" demiştik. Onlara "Cumartesi günleri aşırı gitmeyin" demiştik, onlardan bu konularda sağlam söz almıştık. 
155-Sözlerinden caymaları, Allah'ın ayetlerini görmezlikten gelmeleri (kâfirlik etmeleri), nebileri haksız yere öldürmeleri ve "Bizim gönüllerimiz tok!" demeleri yüzünden (cezalarını buldular). Hayır! Ayetleri görmezlikten gelmeleri sebebiyle Allah, kalplerinde bir huy oluşturmuştur. Artık pek az inanırlar. 
156-Bunun bir sebebi de ayetleri görmezlikten gelmeleri ve Meryem’e büyük bir iftirada bulunmalarıdır. 
157-Bir de Meryem oğlu İsa Mesih’i; yani Allah’ın Elçisini “Biz öldürdük” demeleri vardır. Onu ne öldürdüler ne de astılar ama böyle bir şüpheye düşürüldüler. Anlaşmazlığa düştükleri bu şeyde tam bir şüphe içindedirler. Bu konuda bilgileri sadece varsayıma uymaktan ibarettir. Onu kesin olarak öldürmediler. 
158-Hayır! Allah, onu kendine yükseltmiştir. Allah güçlüdür, doğru kararlar verir. 
159-Ehl-i Kitaptan her biri ölmeden önce, ona mutlaka inanacaktır. O da (mezardan) kalkış günü onların aleyhine şahitlik edecektir. 
160-Yahudilerin yanlış tutum ve davranışları sebebiyle onlara helal kılınmış temiz şeyleri haram kıldık. Çünkü onlar, bir çok kimseyi Allah yolundan engellerler. 
161-Kendilerine yasak edildiği halde faiz alırlar ve insanların mallarını uydurma (batıl) yollarla yerler. Onların kâfir olanlarına acıklı bir azap hazırlamışızdır. 
162-Fakat onlardan sağlam bilgi sahibi dürüst kimseler ile müminler, sana indirilene ve senden önce indirilmiş olanlara inanır; namazı tam kılar, zekatı verir, Allah'a ve ahiret gününe inanıp güvenirler. İşte onlara büyük bir ödül vereceğiz. 
163-Biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen nebilere nasıl vahyettiysek sana da öyle vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiş, Davud'a ise Zebur vermiştik. 
164-Kendilerinden sana bahsettiğimiz elçiler de gönderdik, hiç bahsetmediğimiz elçiler de gönderdik. Allah, Musa ile konuştu. 
165-Müjdeci ve uyarıcı elçiler gönderdik ki onlardan sonra insanların elinde Allah’a karşı ileri sürecekleri bir mazeretleri olmasın. Allah güçlüdür, doğru kararlar verir. 
166-Ama Allah sana indirdiği ile şahitlik eder ki (önceki elçilere) indirdiğini de kendi ilmi ile indirmiştir. Buna Melekler de şahitlik ederler. Şahit olarak Allah yeter. 
167-Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler) ve Allah yolundan engelleyenler var ya; işte onlar gerçekten derin bir sapıklığa düşmüşlerdir. 
168-Ayetleri görmezlikten gelenleri ve yanlış yapanları Allah ne bağışlayacak; ne de bir yola yöneltecektir. 
169-Sonsuza dek ölümsüz olarak kalacakları cehennemin yolu başka. Bu, Allah'a güç gelmez. 
170-Ey İnsanlar! Bu Elçi, Rabbiniz'den size gerçek olanı getirdi; O’na inanıp güvenin; bu sizin hayrınıza olur. Ama ayetleri görmezlikten gelirseniz bilin ki göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah bilir, doğru kararlar verir. 
171-Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılık etmeyin, Allah hakkında sadece gerçeği söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, başka değil, yalnızca Allah’ın elçisidir; Meryem’e ulaştırdığı (“Oluş”) sözü ve kendinden bir ruhtur (emirdir). Öyle ise Allah’a ve elçilerine inanıp güvenin. “Tanrı üçtür” demeyin; bundan vazgeçin; bu sizin hayrınıza olur. Allah tek ilahtır, başkası da yoktur. O’nun çocuğa ne ihtiyacı olur! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Dayanak (Vekil) olarak Allah yeter. 
172-Mesih, Allah'a kul olmaktan geri durmaz. Mukarreb melekler de öyle. Kim O’na kulluktan geri durur da büyüklük taslarsa Allah, onların hepsini huzuruna toplayacaktır. 
173-İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlara hem ücretlerini tastamam verecek hem de ikramda bulunacaktır. Kul olmayı kendine yakıştıramayıp büyüklük taslayanları da acıklı bir azaba çarptıracaktır. Onlar, kendileri için Allah ile aralarına girecek ne bir dost(veli) ne de yardımcı bulacaklardır. 
174-Ey insanlar! Size Rabbinizden açık bir delil geldi. Size her şeyi açıklayan bir Nur (Kur’ân) indirdik. 
175-Allah, kendisine inanıp güvenen ve o Nur’a (Kur’ân’a) sıkı sarılanları ikramı ve bol nimeti ile kuşatacak ve onları kendine götüren doğru bir yola yönlendirecektir. 
176-Senden fetva istiyorlar. De ki "Kelâle konusundaki fetvâyı size Allah veriyor." Bir kimse ölür, çocuğu olmaz, tek bir kız kardeşi bulunursa bıraktığı mirasın yarısı ona kalır. Kız kardeş ölür de çocuğu bulunmazsa erkek kardeş onun bütün mirasını alır. Kız kardeşler iki tane ise, mirasın üçte ikisi onlarındır. Mirasçılar; erkek ve kız kardeşler ise erkek, iki kıza eşit pay alır. Yanılırsınız diye açıklamayı size Allah yapıyor. Allah her şeyi bilir. 





0 yorum:

Yorum Gönder