İyiliği sonsuz, ikramı
bol Allah’ın adıyla,
1-Ey İnsanlar! Atanızı
bir tek nefisten yaratan, eşini de o nefisten yaratan, o ikisinden pek çok
erkeği ve kadını üreten Sahibinizden çekinerek kendinizi koruyun. Birinden bir
şey isterken adını andığınız Allah’a, bir de akrabalık bağlarına saygılı olun.
Allah sizi gözetlemektedir.
2-(Rüşt yaşına gelen)
Yetimlere mallarını verin. Temizi, pis olanla değişmeyin; onların mallarıyla
kendi mallarınızı karıştırarak yemeyin çünkü bu, büyük bir suçtur.
3-Eğer (evlenme çağına
gelmiş olan) yetimlere karşı görevinizi yerine getirememekten korkarsanız,her
biriniz hoşunuza giden kadınlardan, ikişer, üçer ve dörder kadar nikâhlayın.Aralarında
adaleti yerine getirememekten korkarsanız bir tek kadını veya hakimiyetiniz altında
olanı (bir esir kadını) nikâhlayın. Sıkıntıya düşmemeniz için en uygun olanı
budur.
4-Kadınlara mehirlerini
cömertçe verin. Eğer mehir olarak verdiğinizden bir şeyi gönül hoşluğu ile size
bağışlarlarsa onu da gönül rahatlığıyla yiyin.
5-Allah'ın sizi koruyucu
kılmış olduğu mallarınızı, akılsızlara vermeyin, kendilerini bunların geliriyle
rızıklandırıp giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
6-Yetimleri, evlenme
çağına gelene kadar deneyin. Onlarda olgunlaşma (rüşd) görürseniz mallarını
kendilerine verin; büyüyüp geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden
yemeyin. Zengin olan, kendini engellesin; yoksul olan da maruf (Kur’an
ölçülerine uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman,
yanlarında şahit bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter.
7-Ana-baba ve en
yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve en yakınların
bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Az veya çok ama miktarları
belirli bir paydır.
8-Mirasın paylaştırılması
sırasında, yakınlar, yetimler ve çaresiz kalmış kimseler bulunursa, ondan
onları da rızıklandırın ve onlara güzel bir söz söyleyin.
9-Arkalarında zayıf
çocuklar bıraktıkları takdirde, bundan endişe edecek olanlar, Allah’tan
çekinsinler de doğru söz söylesinler.
10-Yetimlerin mallarını
haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar
yakında çılgın aleve atılacaklardır.
11-Allah evladınız
konusunda size görev yükler; erkeğin payı, iki kızın payı kadardır. Eğer kızlar
ikinin üstünde ise, bıraktığının üçte ikisi onlarındır; şayet bir kız ise
yarısı onundur. Ana-babadan her birine, ölenin çocuğu varsa altıda bir verilir.
Ölenin çocuğu olmaz, anası babası ona varis olursa anasına üçte bir pay
verilir. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir. Bunlar, yaptığı vasiyetin
yerine getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonra olur. Ananız,babanız ve
çocuklarınız... Onlardan hangisinin faydalı olma bakımından size daha yakın
olduğunu bilmezsiniz. (Bu sebeple) paylar Allah tarafından belirlenmiştir.
Allah bilir, doğru kararlar verir.
12-Kadınlarınızın
çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir, çocukları varsa,
bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bunlar, yaptığı vasiyetin yerine
getirilmesinden veya borcunun ödenmesinden sonra olur. Sizin çocuğunuz yoksa
ettiğiniz vasiyet veya borç çıktıktan sonra bıraktıklarınızın dörtte biri
karılarınızındır; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır.
Miras bırakan erkek veya kadın kelâle ise (çocuğu ve anası yok da ana
tarafından) erkek veya kız kardeşi varsa bunlardan her biri altıda bir paya;
kardeşler birden çok ise eşit oranda üçte bir paya, yapılan vasiyetin veya
borcun, zarar vermeyecek şekilde edasından sonra sahip olurlar. Bütün bunlar
Allah’ın vasiyeti, size yüklediği görevdir. Allah bilir, yumuşak davranır.
13-Bunlar Allah'ın koyduğu
sınırlarıdır. Allah'a ve elçisine kim itaat ederse onu, ölümsüz olarak kalacağı
ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. En büyük kurtuluş işte
budur.
14-Kim koyduğu sınırları
aşarak Allah'a ve elçisine başkaldırırsa onu, ölmeden kalacağı bir ateşe sokar.
Onun için alçaltıcı bir azap vardır.
15-Kadınlarınızdan fuhuş
yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin, şahitlik ederlerse, onları,
ölünceye veya Allah bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.
16-İçinizden zina eden o
iki kişiye eziyet edin; eğer dönüş yapıp (tevbe) düzelirlerse onları bırakın.
Allah kendisine dönenlerin dönüşünü (tevbesini) daima kabul eder ve ikramda
bulunur.
17-Allah’ın kabul sözü
verdiği tevbe, kendini tutamayarak kötülük işleyen sonra vakit geçirmeden tevbe
edenlerin tevbesidir. Allah, onların tevbesini dönüşünü kabul eder. Allah
bilir, doğru kararlar verir.
18-Kötülükleri işlemeye
devam eden, ölüm çatınca da "Ben şimdi tevbe ettim" diyenlerin
tevbesi, tevbe değildir. Kâfir olarak ölenlerin tevbesi de tevbe değildir.
Onlar için acıklı bir azap hazırlamışızdır.
19-Ey inanıp güvenenler
(müminler)! Kendilerinden hoşlanmadığınız halde kadınlara mirasçı olmaya
kalkmanız size helal değildir. Onlara verdiğinizden geri almak için baskı da
yapmayın; ispatlanabilir bir fuhuş yapmış olurlarsa o başka. Onlarla marufa
(Kur’an ölçülerine) uygun geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız bakarsınız ki
siz bir şeyden hoşlanmıyorsunuz ama Allah onda birçok hayırlar yaratacak
olabilir.
20-Bir eşi bırakıp bir
başka eşle evlenmek isterseniz, bıraktığınıza çok miktarda mal vermiş bile
olsanız ondan hiçbir şey almayın. İftira ederek ve apaçık günaha girerek mi
alacaksınız?
21-Nasıl alabilirsiniz?
Hem birbirinizle ilişkiye girdiniz hem de sizden sağlam bir söz almışlardı.
22-Babalarınızın nikâhladığı
kadınları nikâhlamayın. Geçmişte olan oldu. O çirkin, çok iğrenç ve çok kötü
bir yoldur!
23-Analarınız, kızlarınız,
kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşinizin kızları, kız
kardeşinizin kızları, sizi emzirmiş olan analarınız, süt kız kardeşleriniz,
karılarınızın anaları, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz karılarınızın yanınızda
bulunan kızları size haram kılınmıştır. Gerdeğe girmeden ayrıldığınız
kadınların kızları ile evlenmezin günahı yoktur. Kendi soyunuzdan olan
oğullarınızın eşleri ile iki kız kardeşi birlikte nikahınız altında
bulundurmanız da haram kılınmıştır. Geçmişte olan oldu. Allah’ın bağışlaması
çok ikramı boldur.
24-Hakimiyetiniz altında
olan (savaş esirleri) dışındaki kocalı kadınları nikâhlamanız da haramdır.
Allah’ın size farz kıldığı budur. Namuslu yaşamanız ve zinadan kaçınmanız
şartıyla, bunların dışındaki kadınlarla evlenmeniz helal kılındı ki mallarınız
karşılığında onlara talip olasınız. Bunlardan hangilerinden nikâh ile
yararlanırsanız mehirlerini belirlediğiniz miktarda veriniz. Mehri
belirledikten sonra gönül rızası ile başka bir şekilde uyuşmanızın bir günahı
yoktur. Allah bilir, doğru kararlar verir.
25-Mümin, iffetli ve hür
kadınları nikâhlayacak kadar varlıklı olmayanlar, hakimiyetiniz altında olan
mümin kızlarızı nikahlayabilirler. İmanınızı en iyi bilen Allah’tır. Hepiniz
birbirinizdensiniz.Onları (hür olmayan kadınları) ailelerinin izni ile nikahlayın
ve mehirlerini kendilerine, marufa (Kur’an ölçülerine) uygun olarak verin.
Onlar da iffetli olsunlar, zinadan uzak dursunlar ve gizli dostlar
edinmesinler. Evlenirler, sonra da zina etmiş olarak karşınıza çıkarlarsa
onlara verilecek ceza, hür kadınlara verilen o cezanın yarısı kadardır. Bu
ruhsat, içinizden zor duruma düşmekten korkanlar içindir. Ama sabretmeniz daha
iyi olur. Allah bağışlar ve merhamet eder.
26-Allah, açıkça anlatmak;
sizi, sizden öncekilerin doğru yollarına yönlendirmek ve tevbenizi kabul etmek
ister. Allah bilir, doğru kararlar verir.
27-Allah, sizin dönüşünüzü
(tevbenizi) kabul etmek ister ama arzularının peşine takılanlar, sizin büyük
bir sapıklığa düşmenizi isterler.
28-İnsan zayıf yaratıldığı
için Allah yükünüzü hafifletmek ister.
29-Müminler, mallarınızı
aranızda uydurma (batıl) yolla değil, karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin
ki kendinizi öldürmeyin; Allah size karşı çok merhametlidir.
30-Kim bunu (mal ve para
değişimini, ticareti), sınırı aşarak ve yanlışa saparak yaparsa onu bir ateşe
sokarız. Bu, Allah'a güç gelmez.
31-Size konan yasakların
büyüklerinden kaçınırsanız, diğer günahlarınızı kusurlarınızı örter ve sizi şerefli
bir yere yerleştiririz.
32-Allah'ın birinize
diğerinden fazla olarak verdiği şeylere imrenmeyin. Erkeklere, kendi
kazandıklarından bir pay, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır.
Siz, Allah katında üstün olanı isteyin. Allah her şeyi bilir.
33-Herkese, ana baba ve
akrabalarının bıraktıklarına mirasçı olma hakkı tanıdık[1*]. Kendileriyle güçlü
sözleşme yaptığınız kimselere (eşlerinize) de paylarını verin. Allah her şeye
şahittir.
34-Erkekler, kadınların
koruyucusudurlar. Bu, Allah'ın her birine diğerinden üstün özellikler vermesi
ve erkeklerin mallarından harcamaları sebebiyledir. İyi kadınlar, Allah’a itaat
edenler ve Allah'ın korumasına karşılık yalnızken kendilerini
koruyanlardır.Boşanıp gitmesinden korktuğunuz kadınlarınıza öğüt verin,
yataklarından ayrılın ve kendilerini rahat bırakın. Sizi gönülden kabul
ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın (boşanmaya kalkmayın). Allah
yücedir, büyüktür.
35-(Ey müminler) Eşlerin
ayrılacağından korkarsanız, bir hakem erkeğin ailesinden,bir hakem de kadının
ailesinden gönderin; düzelmek isterlerse, Allah aralarında uyuşma meydana
getirir. Allah bilir ve işin iç yüzünden haberdardır.
36-Allah'a kul
olun. Hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın. Anaya babaya iyilik edin. En yakınlara,
yetimlere, çaresizlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa,
yolcuya ve hakimiyetiniz altında bulunanlara (esir kadın ve erkeklere) da
iyilik edin. Allah, kendini bir şey zannedip övünen hiç kimseyi sevmez.
37-Onlar hem cimrilik ederler, hem insanlara
cimrilik tavsiyesinde bulunurlar. Allah'ın kendilerine yaptığı ikramı da
gizlerler. Biz, ayetleri görmezlikten gelenlere aşağılayıcı bir azap
hazırlamışızdır.
38-Onlar mallarını insanlara gösteriş için harcarlar, Allah'a ve ahiret
gününe de güvenmezler. Şeytan kime arkadaş olursa onun arkadaşlığı pek kötü
olur.
39-Onlar Allah'a ve ahiret gününe inanıp güvenselerdi, Allah'ın verdiği
rızıktan hayra harcasalardı bunun onlara ne yükü olurdu? Allah, onların
durumunu bilir.
40-Allah zerre kadar haksızlık yapmaz; bir iyilik olsa onu kat kat artırır
ve kendi katından da ona büyük bir ödül verir.
41-Her toplumdan (ümmetten) bir şahit getirdiğimiz zaman onların hali nice
olacaktır!? Seni de bunlara şahit getireceğiz.
42-Ayetleri görmezden gelenler (kâfirler) ve elçiye baş kaldırmış
bulunanlar, o gün toprağa karışıp kaybolmuş olmayı ne kadar çok isterler. Çünkü
Allah'tan hiçbir sözü gizleyemeyeceklerdir.
43-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Sarhoşsanız, ne dediğinizi bilinceye
kadar; cünüpseniz yıkanıncaya kadar, namaza yaklaşmayın. Seyir halinde olursanız
o başka. Hasta veya yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse ya da
kadınlara temas etmiş olup su da bulamazsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin. Ondan yüzünüzü ve ellerinizi
silin (mesh edin). Allah affeder ve bağışlar.
44-Kitaptan faydalandırılmış şu kişileri görmedin mi? Sapıklığı satın
alıyor, sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar.
45-Düşmanlarınızı en iyi Allah bilir. Veli olarak Allah size yeter; yardımcı
olarak da Allah yeter.
46-KimiYahûdiler kelimeleri yerleşik anlamlarından başka anlamlaraçekerek
(tahrif ederek) “سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا” “semi’nave asayna” “وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ”
isma’ gayre musmain” bir de “رَاعـِنَا” “râinâ” derler. Bunu dillerini bükerek
ve dine saldırarakyaparlar. Eğer bunlar, “سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا” “semi’nâve
ata’nâ” , “اسْمَعْ” “isma” bir de “انظُرْنَا” “unzurnâ”deselerdi elbette daha
iyi ve daha doğru olurdu. Ama kâfirlik etmelerindendolayı Allah onları lanetledi.
Artık pek az inanırlar.
47-Ey kendilerine Kitap verilenler! Sizin yanınızda olan Kitabı tasdik eden
bu Kitaba inanıp güvenin. Yoksa itibarınızı yok eder, sizi yüzsüz hale
getiririz. Yahut cumartesi yasağını çiğneyen ahaliyi dışladığımız
(lanetlediğimiz) gibi siz de dışlarız. Allah'ın emri yerine gelir.
48-Allah kendisine ortak oluşturulmasını (şirki) bağışlamaz. Bunun altında
olan günahları, şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim
Allah'a ortak oluşturursa, O’na büyük bir iftirada bulunmuş olur.
49-Kendilerini temize çıkaranları görmez misin? Hayır! Allah, tercihini
doğru yapan kişiyi temize çıkarır. Onlara kıl kadar haksızlık yapılmaz.
50-Baksana, kendi yalanlarını nasıl da Allah'a mal ediyorlar! Açık bir günah
olarak bu onlara yeter.
51-Kitaptan yararlandırılmış olanları hiç görmedin mi? O azgınlara ve
putlara bel bağlamışlardı da ayetleri görmezlikten gelenleri (kâfirleri) memnun
etmek için "Bunların yolu, inanıp güvenenlerin yolundan daha
doğrudur." diyorlardı.
52-Onlar, Allah'ın dışladığı (lanetlediği) kimselerdir. Allah kimi dışlarsa
sen ona yardım edecek birini göremezsin.
53-Yoksa onlar, Allah’ın hakimiyetinden bir paya mı sahipler? Öyle olsa insanlara
bir çekirdek parçası bile vermezler.
54-Yoksa Allah'ın ikramından pay verdiği kimseleri çekemiyorlar mı? Oysa
İbrahim ailesine Kitap ve hikmet verdik, onlara büyük hükümranlık bahşettik.
55-Onlardan kimi İbrahim’e inandı, kimi de yüz çevirdi. Cehennem; o çılgın
alev, onlara yeter.
56-Ayetlerimizi görmezden gelenleri (kafirleri) ateşte kızartacağız;
derileri piştikçe başka derilerle değiştireceğiz ki o azabı tatsınlar. Üstün
olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.
57-İnanıp güvenmiş ve iyi işler yapmış olanları ise içlerinden ırmaklar akan
cennetlere koyacağız, orada ölmeden sonsuza dek kalacaklardır. Orada onların
kusursuz hale getirilmiş eşleri olacak, onları mutluluklar içinde bırakacağız.
58-Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt
verir. Allah dinler ve görür.
59-Ey inanıp güvenenler,Allah'a itaat edin, bu Elçi'nin getirdiği kitaba
itaat edin ve sizden olan yetki sahiplerine de. Eğer (o yetkililerle) bir şeyde
anlaşmazlığa düşerseniz onu, Allah'a ve Elçisine götürün. Allah’a ve ahiret
gününe inanıp güveniyorsanız böyle yaparsınız. Böylesi hayırlı olur ve çok
güzel sonuç verir.
60-Hem sana hem de senden önce indirilenlere inandığını sanan kişileri hiç
görmedin mi? O azgının önünde yargılanmak istiyorlar. Oysa bunlara, onları
tanımama emri verilmiştir. O şeytan ise bunları derin bir sapıklığa düşürmek
istemektedir.
61-Onlara "Allah'ın indirdiğine ve bu Elçi’ye gelin" dendiği zaman,
o ikiyüzlülerin (münafıkların) senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
62-Kendi elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir iş geldiğinde halleri
ne olacak? O zaman sana gelip Allah’a yemin ederek diyecekler ki “Biz sadece
iyilik etmek ve arayı bulmak istemiştik.”
63-Onlar var ya onlar! Onların kalplerinde olanı Allah bilir. Onlara karşı
dikkatli ol, öğüt ver. Onların içlerine işleyecek etkili sözler söyle.
64-Biz hangi elçiyi gönderdiysek, bizim bilgimiz altında kendisine boyun
eğilsin diye göndermişizdir. Onlar, kendilerini kötü duruma düşürdüklerinde
sana gelseler ve (senin huzurunda) Allah’tan bağış dileselerdi, sen de onların
bağışlanması için dua etseydin, o zaman Allah’ın kendine yönelenlerin dönüşünü
(tevbesini) kabul ettiğini ve ne kadar merhametli olduğunu elbette
göreceklerdi.
65-Hayır! Rabbine yemin olsun ki bunlar inanıp güvenmezler. Ama aralarında
çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir
sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa o başka.
66-Şayet onlara: “kendinizi öldürün!“ veya “yurdunuzdan çıkın!” diye
emretseydik, pek azı dışındakiler bunu yapmazlardı. Ama kendilerine verilen
öğüt ne olursa olsun, onu yapsalardı onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu.
67-O zaman biz de onlara katımızdan büyük bir ödül verirdik.
68-Bir de onları doğru bir yola yönlendirirdik.
69-Kim Allah'a ve Elçisine boyun eğerse onlar, Allah'ın mutluluk verdiği
nebiler, doğru kişiler, bilginler ve iyilerle beraber olacaklardır. Onlar ne
iyi arkadaştırlar!
70-Bu, Allah'ın ikramıdır. Bunu Allah biliyor ya o yeter.
71-Ey İnanıp güvenenler(müminler)! Savaşa hazır olun da (gerektiğinde)
bölükler halinde veya toplu olarak hızla harekete geçin.
72-İçinizden ağır davrananlar mutlaka olacaktır. Başınıza bir iş gelse
"Gerçekten Allah bana iyilikte bulunmuş da onlarla birlikte olmamışım.”
diyeceklerdir.
73-Allah'ın size bir ikramı olsa, bu defa sanki aranızda bir teklif olmamış
gibi "Ah keşke ben de onlarla beraber olsaydım da büyük bir başarı gösterseydim."diyeceklerdir.
74-Bu dünya hayatını öbür dünyaya karşılık satanlar, Allah yolunda
savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, Allah
ona yakında büyük bir ödül verecektir.
75-Allah yolunda ve güçsüz bırakılmış çocuklar, erkekler ve kadınlar uğrunda
savaşmamak için ne gerekçeniz olabilir? Onlar(ezilenler) "Rabbimiz! Halkı
yanlışlar içinde olan bu şehirden bizi çıkar, bize katından bir lider (veli)
gönder, bize katından bir yardımcı gönder." diye yalvarıp dururlar.
76-İnanıp güvenenler (müminler) Allah’ın yolunda savaşırlar, âyetleri
görmezden gelenler (kafirler) ise o azgınların yolunda savaşırlar. Öyleyse siz,
Şeytanın dostlarıyla (evliyasıyla) savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır.
77-Hiç görmedin mi şu kişileri ki kendilerine: "Ellerinizi (savaştan)
çekin, namazı tam kılın, zekâtı verin" denmişti. Savaş farz kılınınca da
içlerinden bir takımı, Allah'tan korkar gibi insanlardan korkmuş, hatta
korkuları daha da şiddetlenmişti. Dediler ki "Rabbimiz! Bize savaşı niçin
farz kıldın, azıcık daha süre tanısaydın olmaz mıydı?” De ki "Dünya
menfaati pek azdır. Allah’tan çekinerek korunanlar için Ahiret daha hayırlıdır;
size kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır.”
78-Nerede olursanız olun,
ölüm sizi yakalayacaktır; isterse sağlam kaleler içinde olun. Onlara bir iyilik
gelse "Bu Allah'tandır" derler. Bir kötülük gelse "Bu da
sendendir" derler. De ki "Herşey Allah’tandır.” Bu topluluğa ne
oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?
79-Sana ne iyilik gelse Allah'tan gelir, sana ne kötülük gelse senden
kaynaklanır. Seni insanlara elçi gönderdik, şahit olarak Allah yeter.
80-Bu Elçi’ye kim itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.(Ey Elçi,) Yüz
çeviren çevirsin; seni onlara bekçi olasın diye elçi yapmadık.
81-Sana "Baş üstüne" derler, fakat yanından çıkınca içlerinden bir
kesimi, geceleyin senin dediğinden başka şeyler tasarlarlar. Allah onların
tasarladıklarını yazar. Onlara karşı dikkatli ol ve Allah'a güven. Dayanak
olarak Allah yeter.
82-Kur’an’daki ilişkiler ağına bakmazlar mı? Eğer Allah'tan başkasından
gelseydi, onda çok sayıda çelişki bulurlardı.
83-Kendilerine güven veya korkuya dair bir haber geldiğinde onu yayarlar.
Halbuki o haberi Elçi’ye ve kendi yetkililerine götürselerdi, yorum
yapabilenler gerçeği anlarlardı. Allah'ın lütfu ve ikramı olmasaydı, pek azınız
bir yana, şeytana uyardınız.
84-Allah yolunda savaşa gir; sen sadece kendinden sorumlusun. Müminleri de
özendir ki Allah, o kâfirlerin baskınını önlesin. Allah’ın baskını daha güçlü,
cezası daha ağırdır.
85-İyi bir işe eşlik eden ondan bir pay alır; kötü bir işe eşlik eden de
ondan dolayı bir sorumluluk üstlenir. Her şeyi görüp gözeten Allah'tır.
86-Size selam verildiği zaman, daha güzeliyle selamlayın veya aynısıyla karşılık
verin. Allah her şeyi hesaba katar.
87-Allah; O’ndan başka ilah yoktur. O sizi (mezardan) kalkış günü bir araya
toplayacaktır; bunda şüphe yoktur. Kimin sözü Allah'ın sözünden daha doğru
olabilir?
88-Elinizde ne var ki ikiyüzlüler (münafıklar) hakkında ikiye
bölünüyorsunuz? Allah onları, yaptıklarından dolayı tersine çevirmiştir.
Allah'ın sapık saydığını siz mi yola gelmiş sayacaksınız? Allah'ın sapık
saydığını iyi göstermenin bir yolunu bulamazsın.
89-Sizin de onlar gibi ayetleri görmezden gelmenizi (kâfir olmanızı) ve
kendileriyle eşit duruma düşmenizi çok isterler. Allah yolunda hicret etmedikçe
hiç birini dost (veli) edinmeyin. Eğer direnirlerse onları yakalayın ve
bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan kendinize ne bir dost edinin ne de yardımcı.
90-Sizinle anlaşması olan bir topluluğa (halka) sığınırlarsa yahut sizinle
çatışmaktan veya kendi topluluklarıyla çatışmaktan bıkıp usanmış olarak
gelirlerse başka. Allah farklı tercih yapsaydı[*] onlara üstünlük verirdi de
sizinle çatışmaya devam ederlerdi. Eğer sizden uzak durur, çatışmayı bırakır,
barış teklif ederlerse artık onlara dokunmanıza Allah izin vermez.
91-Göreceksin, onların geriye kalanı, hem sizden emin olmak, hem kendi
topluluklarından emin olmak isteyeceklerdir. Ne zaman fitneye (çatışma
ortamına) yöneltilseler balıklamasına daldırılacaklardır. Eğer sizden uzak
durmazlar, barışa yanaşmazlar ve sizden el çekmezlerse onları yakalayın,
bulduğunuz yerde öldürün. İşte onların aleyhine size açık bir yetki
vermişizdir.
92-Bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı yoktur; yanlışlıkla olursa başka.
Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, bir mümin esiri özgürleştirmesi ve
öldürülenin ailesine ödenecek diyet vermesi gerekir; (öldürülenin velileri)
bağışlarlarsa başka. Eğer öldürülen mümin, size düşman olan topluluktan ise
mümin bir esiri özgürleştirmek gerekir. Eğer aranızda anlaşma olan bir
topluluktan ise ailesine ödenecek diyet ve bir mümin esiri özgürleştirmesi
gerekir. Kim bulamazsa art arda iki ay oruç tutar. Bu Allah tarafından dönüşünün
(tevbesinin) kabulü içindir. Allah bilir, doğru kararlar verir.
93-Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ölmemek üzere kalacağı
cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu dışlamış (lanetlemiş) ve onun için
büyük azap hazırlamıştır.
94-Ey İnanıp güvenenler! Allah yolunda yürürken iyice dinleyip anlayın. Size,
müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek:
"Sen mümin değilsin!" demeyin. Allah katında çok ganimetler vardır.
Bir zamanlar siz de aynı durumdaydınız; Allah size ikramda bulundu. Öyleyse
iyice dinleyip anlayın. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünü bilir.
95-İnanıp güvenenlerden bir özürü olmadan oturup duranlarla, malları ve
canları ile Allah yolunda bütün güçleriyle mücadele edenler bir olmaz. Allah,
malları ve canları ile mücadele edenlerin derecesini oturanlardan üstün
kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de cenneti söz vermiştir ama Allah, mücadele
edenleri büyük bir ödülle oturanlara üstün kılacaktır.
96-Onları, kendi katından vereceği dereceler, bağışlama ve ikramla üstün
kılacaktır. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur.
97-Melekler, yanlışlar içindeyken canlarını aldıkları kimselere "Ne
haldeydiniz?" diye soracaklar, onlar: "Biz dünyada güçsüz hale
getirildik" diyecekler, Melekler de "Allah'ın toprağı yeterince geniş
değil miydi, hicret etseydiniz ya!" diyeceklerdir. Onların varıp
kalacakları yer cehennemdir. Ne kötü yere düşmedir o!
98-Güçsüz hale getirilmiş, çaresiz kalmış ve bir çıkış yolu bulamamış
erkekler, kadınlar ve çocuklar bu hükmün dışındadır.
99-Allah'ın işte bunları affetmesi beklenir. Allah, çok affeder, çok
bağışlar.
100-Kim Allah
yolunda hicret (göç) ederse, yeryüzünde gidecek yer ve bir genişlik bulur. Kim
Allah'ın ve Elçisi’nin yolunda hicret için evinden çıkar sonra ölürse onun
ödülü Allah’a ait olur. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur.
101-Yolculuğa çıktığınızda, ayetleri görmezden gelenlerin (kafirlerin) size saldırı yapmasından korkarsanız, o namazı(yolculuk namazını) kısaltmanızda bir günah yoktur. Çünkü kafirler, size açık düşmandırlar.
101-Yolculuğa çıktığınızda, ayetleri görmezden gelenlerin (kafirlerin) size saldırı yapmasından korkarsanız, o namazı(yolculuk namazını) kısaltmanızda bir günah yoktur. Çünkü kafirler, size açık düşmandırlar.
102-İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan, onların bir kısmı
seninle beraber namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar; (ilk) secdeyi
yaptıktan sonra çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle
namaz kılsınlar, tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirler ister
ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da üzerinize ani bir baskın
yapsınlar. Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere
koymanızda bir günah yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kâfirlere
küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır.
103-Namazı kılarken Allah’ı; ayakta, oturur halde, ve yanlarınız üzerinde
anın. Güvene kavuştuğunuzda o namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle
sınırlı olarak farz kılınmıştır.
104-Düşman topluluğunu kovalamakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı
çekiyorsanız, onlar da sizin gibi acı çekiyorlar. Üstelik sizin Allah'tan bir
beklentiniz var. Onların böyle bir beklentileri de yok. Bilen ve doğru kararlar
veren Allah’tır.
105-Gerçekleri içeren bu kitabı sana biz indirdik ki insanlar arasında
Allah'ın gösterdiği yöntemle hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma.
106-Allah'tan bağışlanma dile. Çünkü Allah, bağışlar ve ikramda bulunur.
107-Kendilerinden beklenmeyen davranış gösteren hainlerden yana mücadeleye
girme. Allah, hainlikte direnen günahkârı sevmez.
108-Onlar (içlerinde olanı) insanlardan saklamaya çalışırlar ama Allah’tan
saklamayı düşünmezler. Gece, Allah'ın razı olmadığı sözü kurarlarken O, onlarla
beraberdi. Yaptıkları her şeyi çepeçevre kuşatan Allah’tır.
109-Haydi siz tuttunuz dünya hayatında onlardan yana mücadele verdiniz. Ya
(mezardan) kalkış günü onlardan yana Allah'a karşı mücadeleyi kim verecek veya
onların savunucusu kim olacak?
110-Kim bir kötülük işler veya kendini yanlışa sürükler de Allah'tan
bağışlanma dilerse, Allah'ın bağışlamasının bol, ikramının çok olduğunu
görecektir.
111-Kim bir günah işlerse onu sadece kendi aleyhine işlemiş olur. Allah
bilir, doğru kararlar verir.
112-Kim bir hata yapar veya günah işler de onu bir suçsuzun üzerine atarsa,
bir iftira ve açık bir günah daha yüklenmiş olur.
113-Eğer Allah'ın sana lütfu ve ikramı olmasaydı, onlardan bir kesim seni
yanıltmakta kararlıydı. Onlar kendilerinden başkasını yanıltamaz ve sana bir
zarar veremezler. Allah, sana Kitabı ve Hikmeti indirmiş ve bilmediğin şeyleri
öğretmiştir. Allah'ın sana olan lütfu büyüktür.
114-Onların gizli toplantılarının çoğunda hayır yoktur; sadaka vermeyi yahut
iyilik yapmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi isteyen olursa başka. Kim de
bunları, Allah'ın rızasını kazanmak için yaparsa ona büyük bir ödül vereceğiz.
115-Doğru yol kendisi için apaçık belli olduktan sonra kim bu Elçiden ayrılır
ve müminlerin yolundan başka yola girerse onu, saptığı yolda bırakırız ve
cehenneme sokarız. Ne kötü hale gelmedir o!
116-Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun altında olanı,
şirkten uzak kalmayı tercih eden kişi için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa
derin bir sapıklığa düşmüş olur.
117-Onların Allah’tan önce yardıma çağırdıkları sadece dişilerdir. Aslında
yardıma çağırdıkları sadece hayırsız şeytandır.
118-Allah, şeytanı dışlamıştır (lanetlemiştir). O demişti ki "Ne olursa
olsun, senin kullarından belli bir takımını ele geçireceğim.
119-Onları yoldan çıkaracağım. Onları beklentiler içine sokacağım. Onlara
emredeceğim, en’âm’ın kulaklarını yaracaklar. Onlara emredeceğim, Allah'ın
yarattığını değiştirecekler.” Bakın! Sizden kim o şeytanı, Allah ile arasına
giren bir dost(veli) sayarsa apaçık bir hüsrana uğramış olur.
120-O (şeytan), onlara söz verir, onları beklenti içine sokar. Şeytan, sadece
aldatmak için söz verir.
121-Onların varacağı yer cehennemdir. Oradan kaçacakları bir yer de
bulamayacaklardır.
122-İnanıp güvenen
ve iyi işler yapanları, bozulmadan sürekli kalmak üzere içinden ırmaklar akan
cennetlere sokacağız. Bu, Allah’ın sözüdür; gerçekleşecektir. Allah'tan daha
doğru sözlü kim olabilir?
123-Ne sizin kuruntularınız ne de Ehl-i Kitab’ın kuruntuları geçerlidir. Kötülüğü kim yaparsa cezasını görür. Böylesi, kendine, ne Allah ile arasına girecek bir dost, ne de bir yardımcı bulacaktır.
123-Ne sizin kuruntularınız ne de Ehl-i Kitab’ın kuruntuları geçerlidir. Kötülüğü kim yaparsa cezasını görür. Böylesi, kendine, ne Allah ile arasına girecek bir dost, ne de bir yardımcı bulacaktır.
124-İster erkek, ister kadın olsun, kim inanıp güvenir ve iyi işler yaparsa
onlar da cennete gireceklerdir. Onlara kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır.
125-Kimin dini, samimi olarak kendini Allah’a vermiş olanın dininden güzel
olabilir? O (kişi), İbrahim’in dosdoğru dinine uymuştur. Allah, İbrahim’i dost
edinmiştir.
126-Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah, her şeyi çepeçevre
kuşatmıştır.
127-Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki "Onlarla ilgili
fetvayı size Allah verir." Onları nikâhlama arzusuyla lehlerine yazılmış
olanı vermediğiniz yetim kadınlara, güçsüz çocuklara ve bütün yetimlere hakka
uygun davranmanızla ilgili ayetler zaten bu Kitapta okunup durmaktadır.
Yaptığınız her hayrı Allah bilir.
128-Bir kadın kocasının nüfusunuzdan/kendini boşamasından veya yüz
çevirmesinden korkarsa aralarında uzlaşmaları, iki taraf içinde günah değildir.
Uzlaşmak hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi davranır ve
Allah’tan çekinerek kendinizi korursanız bilin ki Allah, yaptığınız şeylerin iç
yüzünü bilir.
129-Çok kararlı olsanız bile kadınlar arasında adil davranmaya güç
yetiremezsiniz. Öyleyse bir tarafa büsbütün meyledip diğerini ortada
bırakmayın. Eğer uzlaşır ve Allah’tan çekinerek kendinizi korursanız bilin ki
Allah, bağışlar ve ikramda bulunur.
130-Eşler boşanacak olurlarsa Allah, her birine bir imkan vererek onu
diğerine muhtaç olmaktan kurtarır. Allah’ın imkanları geniştir ve doğru
kararlar verir.
131-Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce
kendilerine Kitap verilenlere ve size yaptığımız tavsiye şudur: “Allah'tan
çekinerek kendinizi koruyun. Ayetleri görmezden gelirseniz bilin ki göklerde ne
var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah’ın bir şeye ihtiyacı yoktur,
yaptığını da güzel yapar.”
132-Evet! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Vekil olarak
Allah yeter.
133-Ey İnsanlar! Allah, tercihini sizi giderme yönünde kullanırsa giderir ve
başkalarını getirir. Allah, bunun da ölçüsünü koymuştur.
134-Kim dünyalık isterse bilsin ki dünyalık da ahiret kazancı da Allah
katındadır. Allah, dinler ve görür.
135-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Allah için şahitlik yaparak hakkı ayakta
tutan kişiler olun; ister kendiniz, ana babanız veya yakınlarınız aleyhine
olsun; isterse zengin veya fakir olsunlar, Allah, onlara sizin yakınlığınızdan
daha yakındır. Arzularınıza uymayın yoksa saparsınız. Ağzınızı eğip büker veya
şahitlikten kaçarsanız bilin ki Allah, yaptığınız her işin iç yüzünü bilir.
136-Ey inanıp güvenenler! Allah'a, Elçisine, o Elçi’ye indirdiği Kitaba ve
daha önce indirdiği Kitaplara inanıp güvenin. Kim Allah'ı, meleklerini,
kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü görmezlik eder de kâfir olursa işte o,
gerçekten iyice sapıtmış demektir.
137-O kimseler ki önce inanıp güvendiler, sonra ayetleri görmezden gelip
kafir oldular, sonra tekrar inandılar, sonra yine kafir oldular, sonra da
kafirlikte ileri gittiler; Allah böylelerini ne bağışlayacak ne de yola
getirecektir.
138-Münafıklara (iki yüzlülere) şu müjdeyi ver: Onların payına düşecek olan
acıklı bir azaptır.
139-Onlar, ayeti görmezden gelenleri veli (dost) edinmeyi, müminlere tercih
eden kimselerdir. Kafirlerin yanında güç ve kuvvet mi arıyorlar? Doğrusu bütün
güç ve kuvvet, Allah'ın elindedir.
140-O, bu Kitapta size şunu indirmiştir: "Allah'ın ayetlerine görmezlik
edildiğini ve hafife alındığını işittiğiniz zaman onlarla oturmayın. Başka bir
söze geçinceye kadar böyle yapın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz"
Allah, bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.
141-Onlar sizi gözetleyip dururlar. Allah size bir fetih nasip etse,
"Sizinle beraber değil miydik?" derler. Ama eğer ayeti görmezlikten
gelen o kimselerin (o kâfirlerin) lehine bir durum olsa bu defa da onlara:
"Sizi yönlendirip durmadık mı, siz müminlerden uzaklaştırmadık mı?"
derler. Nasıl olsa Allah, (mezardan) kalkış günü aranızda hükmünü verecektir.
Allah, müminler aleyhine kâfirler için bir yol açacak değildir.
142-İkiyüzlüler (münafıklar) Allah'a karşı oyun kurarlar, halbuki oyun kurmalarına
imkan veren Allah’tır. Namaza kalkınca insanlara gösteriş yaparak ağır
davranırlar. Allah’ı ancak arada sırada hatırlarlar.
143-Onlar iki arada bir derede kalır; ne onlarla ne de bunlarla olabilirler.
Sen Allah’ın sapık saydığı kişiye bir çıkış yolu bulamazsın.
144-Ey inanıp güvenenler! Müminleri bırakıp kafirleri (ayeti görmezden
gelenleri) veli edinmeyin. Allah'a aleyhinize olacak açık bir delil mi vermek
istiyorsunuz?
145-İkiyüzlüler (münafıklar), o ateşin en alt tabakasında olacaklardır.
Onlara yardım edecek birini de bulamazsın.
146-Ama dönüş (tevbe) yapan, kendilerini düzelten, Allah'a sarılan ve dinini
sadece Allah’a has kılanlar başka. Onlar, inanıp güvenenlerle beraberdirler.
Allah, inanıp güvenenlere büyük bir ödül verecektir.
147-Eğer görevlerinizi yerine getirir ve inanıp güvenirseniz, Allah size
niçin azap etsin? Allah, kıymet bilendir, her şeyi bilir.
148-Allah, kötü sözün açığa vurulmasından hoşlanmaz; haksızlığa uğramış olan
başka. Allah dinler ve bilir.
149-Bir iyiliği açıklar veya gizlerseniz ya da bir kötülüğü affederseniz iyi
olur. Şüphesiz Allah affeder, ölçü koyar.
150-Allah ile elçilerinin arasını ayırma isteği ile Allah'ı ve elçilerini
görmezlik eden; birine inanır diğerini tanımayız diyen ve ikisi arasında bir
yol tutmak isteyenler,
151-İşte gerçek kâfirler onlardır. O kâfirlere alçaltıcı bir azap
hazırlamışızdır.
152-Allah'a ve elçilerine inanıp güvenen ve elçilerden birini diğerinden
ayırmayanlara gelince; Allah onlara ödüllerini verecektir. Bağışlayan ve ikramı
bol olan Allah’tır.
153-Ehl-i Kitap ister ki onlara gökten bir kitap indiresin. Musa'dan bunun
daha büyüğünü istemişler ve "Bize Allah'ı apaçık göstersene."
demişlerdi. Yanlış yapmalarından ötürü onları yıldırımlar çarpmıştı. Sonra
onlara onca mucize gelmiş ama yine de o buzağıya sarılmışlardı. Daha sonra
onları bu suçlarından dolayı da affetmiş ve Musa'ya apaçık destek vermiştik.
154-Onlardan söz almak için Tur dağını üzerlerine kaldırmıştık. Bir de
onlara: "O kapıdan secde ederek girin" demiştik. Onlara "Cumartesi
günleri aşırı gitmeyin" demiştik, onlardan bu konularda sağlam söz
almıştık.
155-Sözlerinden caymaları, Allah'ın ayetlerini görmezlikten gelmeleri
(kâfirlik etmeleri), nebileri haksız yere öldürmeleri ve "Bizim
gönüllerimiz tok!" demeleri yüzünden (cezalarını buldular). Hayır!
Ayetleri görmezlikten gelmeleri sebebiyle Allah, kalplerinde bir huy
oluşturmuştur. Artık pek az inanırlar.
156-Bunun bir sebebi de ayetleri görmezlikten gelmeleri ve Meryem’e büyük bir
iftirada bulunmalarıdır.
157-Bir de Meryem oğlu İsa Mesih’i; yani Allah’ın Elçisini “Biz öldürdük”
demeleri vardır. Onu ne öldürdüler ne de astılar ama böyle bir şüpheye
düşürüldüler. Anlaşmazlığa düştükleri bu şeyde tam bir şüphe içindedirler. Bu
konuda bilgileri sadece varsayıma uymaktan ibarettir. Onu kesin olarak
öldürmediler.
158-Hayır! Allah, onu kendine yükseltmiştir. Allah güçlüdür, doğru kararlar
verir.
159-Ehl-i Kitaptan her biri ölmeden önce, ona mutlaka inanacaktır. O da
(mezardan) kalkış günü onların aleyhine şahitlik edecektir.
160-Yahudilerin yanlış tutum ve davranışları sebebiyle onlara helal kılınmış
temiz şeyleri haram kıldık. Çünkü onlar, bir çok kimseyi Allah yolundan
engellerler.
161-Kendilerine yasak edildiği halde faiz alırlar ve insanların mallarını uydurma
(batıl) yollarla yerler. Onların kâfir olanlarına acıklı bir azap
hazırlamışızdır.
162-Fakat onlardan sağlam bilgi sahibi dürüst kimseler ile müminler, sana
indirilene ve senden önce indirilmiş olanlara inanır; namazı tam kılar, zekatı
verir, Allah'a ve ahiret gününe inanıp güvenirler. İşte onlara büyük bir ödül
vereceğiz.
163-Biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen nebilere nasıl vahyettiysek sana da öyle
vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a,
Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiş, Davud'a ise Zebur vermiştik.
164-Kendilerinden sana bahsettiğimiz elçiler de gönderdik, hiç
bahsetmediğimiz elçiler de gönderdik. Allah, Musa ile konuştu.
165-Müjdeci ve uyarıcı elçiler gönderdik ki onlardan sonra insanların elinde
Allah’a karşı ileri sürecekleri bir mazeretleri olmasın. Allah güçlüdür, doğru
kararlar verir.
166-Ama Allah sana indirdiği ile şahitlik eder ki (önceki elçilere)
indirdiğini de kendi ilmi ile indirmiştir. Buna Melekler de şahitlik ederler.
Şahit olarak Allah yeter.
167-Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirler) ve Allah yolundan engelleyenler
var ya; işte onlar gerçekten derin bir sapıklığa düşmüşlerdir.
168-Ayetleri görmezlikten gelenleri ve yanlış yapanları Allah ne
bağışlayacak; ne de bir yola yöneltecektir.
169-Sonsuza dek ölümsüz olarak kalacakları cehennemin yolu başka. Bu, Allah'a
güç gelmez.
170-Ey İnsanlar! Bu Elçi, Rabbiniz'den size gerçek olanı getirdi; O’na inanıp
güvenin; bu sizin hayrınıza olur. Ama ayetleri görmezlikten gelirseniz bilin ki
göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah bilir, doğru kararlar
verir.
171-Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılık etmeyin, Allah hakkında sadece gerçeği
söyleyin. Meryem oğlu İsa Mesih, başka değil, yalnızca Allah’ın elçisidir;
Meryem’e ulaştırdığı (“Oluş”) sözü ve kendinden bir ruhtur (emirdir). Öyle ise
Allah’a ve elçilerine inanıp güvenin. “Tanrı üçtür” demeyin; bundan vazgeçin;
bu sizin hayrınıza olur. Allah tek ilahtır, başkası da yoktur. O’nun çocuğa ne
ihtiyacı olur! Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nundur. Dayanak (Vekil)
olarak Allah yeter.
172-Mesih, Allah'a kul olmaktan geri durmaz. Mukarreb melekler de öyle. Kim
O’na kulluktan geri durur da büyüklük taslarsa Allah, onların hepsini huzuruna
toplayacaktır.
173-İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlara hem ücretlerini tastamam verecek
hem de ikramda bulunacaktır. Kul olmayı kendine yakıştıramayıp büyüklük taslayanları
da acıklı bir azaba çarptıracaktır. Onlar, kendileri için Allah ile aralarına
girecek ne bir dost(veli) ne de yardımcı bulacaklardır.
174-Ey insanlar! Size Rabbinizden açık bir delil geldi. Size her şeyi
açıklayan bir Nur (Kur’ân) indirdik.
175-Allah, kendisine inanıp güvenen ve o Nur’a (Kur’ân’a) sıkı sarılanları
ikramı ve bol nimeti ile kuşatacak ve onları kendine götüren doğru bir yola
yönlendirecektir.
176-Senden fetva istiyorlar. De ki "Kelâle konusundaki fetvâyı size
Allah veriyor." Bir kimse ölür, çocuğu olmaz, tek bir kız kardeşi
bulunursa bıraktığı mirasın yarısı ona kalır. Kız kardeş ölür de çocuğu
bulunmazsa erkek kardeş onun bütün mirasını alır. Kız kardeşler iki tane ise,
mirasın üçte ikisi onlarındır. Mirasçılar; erkek ve kız kardeşler ise erkek,
iki kıza eşit pay alır. Yanılırsınız diye açıklamayı size Allah yapıyor. Allah
her şeyi bilir.
0 yorum:
Yorum Gönder