İyiliği sonsuz, ikramı
bol Allah’ın adıyla,
1-Ey inanıp güvenenler,
Akitlerinizin gereğini yerine getirin. (Aşağıda) okunacak olanlar dışındaki
en’am size helâl (serbest) kılınmıştır ama ihramlı iken avladığınızı helal
görmeyin. Allah istediği hükmü verir.
2-Ey inanıp güvenenler,
Allah’a kulluğun simgelerine, haram (yasak) ayına, hac kurbanına, gerdanlıklı
kurbanlara ve Rablerinin ikramını ve rızasını aramak için Kabe’ye yönelenlere
saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram’dan men
eden bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi aşırılığa sevk etmesin. İyilikte
ve kendinizi korumada (takvada) yardımlaşın ama günahta ve taşkınlıkta
yardımlaşmayın. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun çünkü Allah’ın cezası pek
ağırdır.
3-Ölü (leş), kan, domuz
eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş olan, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuz
darbesi almış ve yırtıcı tarafından yenmiş olanlar size haramdır; ölmeden
keserseniz başka. İbadet için dikili taşlar üzerinde kesinler haram olduğu gibi
çekilişle kısmet aramanız da haramdır. Bunlar yoldan çıkmaktır. Bugün ayetleri
görmezlikten gelenler (kafirler) dininizden ümitlerini kesmişlerdir. Onlardan
korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi olgunlaştırdım, size olan nimetimi
tamamladım. Size din olarak İslâm’ı uygun gördüm. Her kim günaha eğilimi
olmadan açlıktan dolayı (bu yasakları çiğnemeye) mecbur kalırsa Allah bağışlar,
ikramı boldur.
4-Sana, kendileri için
neyin helâl kılındığını soruyorlar. De ki “Temiz olanlar helâl kılındı.”
Eğittiğiniz ve Allah’ın verdiği bilgi ile yetiştirdiğiniz avcı hayvanların,
sizin için tuttuklarını “Bismillah (Allah'ın adıyla)” diyerek yiyin. Allah’tan
çekinerek kendinizi koruyun çünkü Allah, hesabı çabuk görür.
5-Bugün size, temiz
olanlar helâl kılındı. Kendilerine Kitap verilmiş olanların yiyeceği size
helâl, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mehirlerini verir, namuslu olur,
gizli dost tutmazsanız, iffetli (namuslu) mümin kadınlar ile kendilerine Kitap
verilmiş olanların iffetlileri size helâldir. Kim imanını göz ardı ederse
yaptıkları boşa gider, Ahiret'te kaybedenlere karışır.
6-Ey inanıp güvenenler!
Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi
yıkayın. Başınızı ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı mesh edin. Eğer
cünüpseniz yıkanın. Hasta veya yolcu olur veya sizden biri ayakyolundan gelir
ya da kadınlara temas etmiş olur da su bulamazsanız temiz toprağa (yüzeye)
teyemmüm edin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah, sizi sıkıntıya
sokmak istemez. Onun isteği sizi arındırmak ve size olan nimetini
tamamlamaktır. Belki görevlerinizi yerine getirirsiniz.
7-Allah’ın size olan
nimetini ve sizinle sözleştiği zaman O’na verdiğiniz sözü hatırlayın; hani
“İşittik ve itaat ettik” demiştiniz. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun,
çünkü Allah içinizde olanı bilir
8-Ey inanıp güvenenler,
Allah için dik duran ve hakça şahitlik yapan kimseler olun. Bir topluluğa olan
öfkeniz sizi dengesiz davranma suçuna sürüklemesin. Siz âdil (dengeli) olun;
kendinizi korumak için uygun olan budur. Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun.
Çünkü Allah, yaptığınız şeyin iç yüzünü bilir.
9-Allah, inanıp güvenen
ve iyi işler yapanlara söz vermiştir. Onlar için hem bağışlanma hem de büyük
bir ödül vardır.
10-Ayetleri görmezden
gelenler ve âyetlerimiz karşısında yalan yanlış şeylere sarılanlar var ya; işte
onlar cehennem ahalisidir.
11-Ey inanıp güvenenler,
Allah’ın üzerinizde olan nimetini hatırlayın; hani bir gün bir topluluk,
içinize elini sokmaya çalıştı da Allah onları engelledi. Siz Allah’tan çekinin
ve kendinizi koruyun. Müminler, yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.
12-Allah on iki öncü
göndererek İsrailoğullarından kesin söz almış ve demişti ki “Ben sizinleyim.
Eğer namazı tam kılar, zekât verir, elçilerime inanıp güvenir, onları destekler,
Allah’a güzel bir ödünç verirseniz günahlarınızı kusurlarınızı bağışlar, sizi
içinden ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra hanginiz ayetleri
görmezlikten gelirse (kafirlik ederse) düz yoldan çıkmış olur.
13-Sözlerinden caydıkları
için onları dışladık (lanetledik), kalplerini katılaştırdık. Kelimelerin
anlamlarını yerlerinden kaydırarak tahrif ederler. Kendilerine hatırlatılan
gerçeklerden nasip almayı unuttular. Pek azı müstesna onların yaptıkları bir
hainliği haber alırsın. Yine de onları bağışla ve aldırma çünkü Allah, güzel
davrananları sever.
14-Biz nasrânîyiz
diyenlerden de söz aldık ama kendilerine hatırlatılan görevin bir kısmını
unutmuş gözüktüler. Biz de aralarına (mezardan) kalkış gününe kadar sürecek
düşmanlık ve nefret yerleştirdik. Allah onlara neler yaptıklarını, günü gelince
bildirecektir.
15-Ey Ehl-i Kitap,
Kitap’tan gizlediğiniz birçok şeyi size açıklayan, birçoğuna da dokunmayan
Elçimiz geldi. Size Allah’tan bir nur ve açık bir kitap geldi.
16-Allah, bu Kitapla,
rızasını arayanları, esenlik ve güvenlik (selamet) yollarına sokar,
karanlıklardan aydınlığa çıkaracağını duyurur ve onları doğru yola yönlendirir.
17-“Allah, Meryem’in oğlu
Mesih’tir” diyenler tam kâfir oldular. De ki “Allah Meryem oğlu Mesih’i,
anasını ve yeryüzünde bulunan herkesi yok etmek istese ona karşı koymaya kimin
gücü yeter?”
18-Yahudiler ve
Hıristiyanlar: “Biz, Allah'ın oğulları ve sevdiği kimseleriz” dediler. De ki
“Öyleyse niçin günahlarınızdan dolayı size azab ediyor?” Hayır, siz O’nun
yarattığı insanlardansınız. Allah, bağışlanmayı tercih edeni bağışlar; azabı
tercih edene de azab eder. Göklerde, yerde ve bu ikisinin arasında tüm yetkiler
Allah'ın elindedir. Dönüş O'nadır.
19-Ey Ehl-i Kitap,
elçilere ara verildikten sonra, size her şeyi açıkça ortaya koyan Elçimiz
geldi. “Bize müjdeci ve uyarıcı biri gelmedi” diyebilirdiniz ama işte müjdeci
ve uyarıcı geldi. Her şeye bir ölçü koyan Allah’tır.
20-Bir gün Musa halkına
dedi ki “Ey halkım, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizden
nebîler çıkardı ve sizi melikler (önderler) yaptı. Bu alemde kimseye
vermediğini size verdi.
21-Ey Halkım, Allah'ın
size yazgısı (emri) olan şu kutsal toprağa girin; gerisin geri dönmeyin; yoksa
elinizde ve avucunuzda olanı kaybedersiniz.”
22-Dediler ki “Bak Musa!
Orada bir topluluk var, hepsi de zorba kimseler; onlar çıkmadıkça biz oraya
giremeyiz. Eğer çıkarlarsa biz de gireriz.”
23-O korkanlardan Allah’ın
nimet verdiği iki kişi dedi ki “Onlara şu kapıdan hücum edin; oradan girerseniz
galip gelirsiniz. Eğer inanıp güveniyorsanız yanlız Allah’a dayanın.”
24-(Musa’nın halkı)
Dediler ki “Bak Musa! Onlar orada olduğu müddetçe biz asla oraya giremeyiz. Sen
ve Rabbin gidin, savaşın. Biz burada oturuyoruz.”
25-Musa dedi ki “Ey
Rabbim, benim gücüm sadece kendime ve kardeşime yeter. Artık bizimle o yoldan
çıkmış topluluğunun arasını ayır.”
26-Allah buyurdu ki “Artık
orası kırk yıl onlara haram kılınmıştır. Oturdukları yerde şaşkın şaşkın dönüp
dolaşsınlar. Sakın o yoldan çıkmışlar topluluğuna acıma.”
27-Onlara Adem’in iki
oğluna ait şu olayı tüm gerçekliği ile anlat. Bir gün Allah’a birer sunuda
bulunmuşlardı da birininki kabul edilmiş, diğerininki edilmemişti. (Sunusu
kabul edilmeyen:) “Seni kesinlikle öldüreceğim“ dedi. Öteki: “Allah sadece
kendinden çekinerek korunanlarınkini kabul eder” dedi.
28-“Beni öldürmek için el
kaldırsan bile seni öldürmek için ben el kaldırmam. Ben, bütün varlıkların
Sahibi Allah’tan korkarım.
29-Dilerim ki benim
günahımı kendi günahınla birlikte sırtlanasın da cehennem ahalisinden olasın.
Yanlış yapanların cezası işte budur.”
30-İçinden bir dürtü onu,
kardeşini öldürmeye itti ve öldürdü. Böylece kaybedenlere karıştı gitti.
31-Derken Allah,
kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için, yeri eşeleyen bir karga
gönderdi. "Yazık bana, ne kadar aciz kaldım! Şu karga kadar olup
kardeşimin cesedini gömemedim!" dedi. Sonra ettiğine pişman oldu.
32-Bu sebeple
İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim, adam öldürmemiş veya ortalığı birbirine
katmamış birini öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir hayatı
kurtarırsa bütün insanları hayatını kurtarmış gibi olur. Elçilerimiz onlara,
açık belgelerle (mucizelerle) gelmişlerdi. Buna rağmen onların çoğu aşırı
davranışlar göstermişlerdi.
33-Allah’a ve elçisine
karşı savaşan ve ortalığı birbirine katmaya çalışanların cezası öldürülmeleri
veya asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çapraz olarak kesilmesi ya da
bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, dünyada uğrayacakları rezilliktir.
Ahirette ise onları büyük bir azap beklemektedir.
34-Ele geçirmenizden önce
dönüş yaparlarsa başka. Bilin ki Allah bağışlar, ikramı boldur.
35-Ey inanıp güvenenler
(müminler)! Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun, O’na vesile arayın ve Allah yolunda
mücadele (cihad) edin ki umduğunuza kavuşasınız.
36-Ayetleri görmezden
gelenlere (kafirlere) gelince, yeryüzündeki her şey hatta bir o kadarı daha
ellerinde olsa ve (mezardan) kalkış gününün azabından kurtulmak için fidye
olarak verseler kabul edilmeyecektir. Onların hak ettiği acıklı bir azaptır.
37-O ateşten çıkmak
isteyecekler ama çıkamayacaklardır. Onların hak ettiği kalıcı bir azaptır.
38-Erkek hırsız ile kadın
hırsızın ellerini kesin ki kazandıklarına karşılık bir ceza, Allah tarafından
bir caydırma olsun. Üstün olan ve doğru kararlar veren Allah’tır.
39-Kim, yaptığı bu
yanlıştan sonra dönüş yapar ve kendini düzeltirse, Allah onun
dönüşünü(tevbesini) kabul eder. Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur.
40-Bilmez misin göklerde
ve yerde tüm yetki Allah’ın elindedir. O, azabı hak edene azab eder, affı hak
edeni de affeder. Her şeye bir ölçü koyan Allah’tır.
41-Ey Elçi, içten
güvenmedikleri halde ağızları ile “İnanıp güvendik!” diyenlerin ve Yahudilerin,
ayetlerin üstünü örtmede yarışması seni üzmesin. Onlar yalan için kulak kesilir,
sana gelmeyen bir topluluk için dinler, kelimelerin anlamlarını yerlerinden
kaydırırlar. “Size şu verilirse alın, verilmezse almayın” derler. Allah, kimi
bozguna uğratmak isterse sen onun için Allah’tan bir yardım alamazsın. Onlar,
Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onların payına düşen
dünyada rezil olmak, ahirette de şiddetli bir azaba çarpılmaktır.
42-Yalan için kulak
kesilir, boyuna haram yerler. Sana başvururlarsa ister aralarında hakem ol,
ister ilgilenme. Onlarla ilgilenmezsen sana bir zarar veremezler. Eğer hakem
olursan aralarında hakça hüküm ver. Allah, hakka uygun (adil) davrananları
sever.
43-Ellerinde Tevrat,
içinde de Allah'ın hükmü varken nasıl oluyor da seni hakem yapıyor sonra da yüz
çeviriyorlar? Bunlar inanıp güvenmiş kimseler değillerdir.
44-İçinde (doğru
yola) bir rehber ve nur olan Tevrat’ı biz indirdik. Allah’a teslim olmuş
nebîler, Yahudiler arasında onunla hükmederlerdi. Hocalar ve âlimler ise
kendilerinden Allah’ın kitabını korumaları istenmesi sebebiyle onunla
hükmederler ve ona şahit olurlardı. Siz, insanlardan korkmayın; benden korkun.
Ayetlerimi geçici bir bedelle değişmeyin. Allah'ın indirdiği hükümlerle
hükmetmeyenler, kâfir olanlardır.
45-Onlara o kitapta şunu yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve her yaraya karşılık kısas gerekir. Kim onu sadakasına sayarak bağışlarsa bu kendi için keffaret olur. Kim Allahın indirdiğine göre hükmetmezse onlar, yanlış yapan kimselerdir.
45-Onlara o kitapta şunu yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve her yaraya karşılık kısas gerekir. Kim onu sadakasına sayarak bağışlarsa bu kendi için keffaret olur. Kim Allahın indirdiğine göre hükmetmezse onlar, yanlış yapan kimselerdir.
46-Sonra onların izinden Meryem oğlu İsa’yı, önündeki Tevrat’ı tasdik etsin
diye gönderdik. Ona da içinde bir rehber ve nur olan İncil’i, önündeki Tevratı
tasdik etsin, çekinerek korunanlar için bir rehber ve doğru bilgi (öğüt) olsun
diye verdik.
47-İncil’i bilenler, Allah'ın o kitapta indirdiği ile hüküm versinler. Kim
Allah’ın indirdiğine göre hükmetmezse onlar yolda çıkmış (fasık) kimselerdir.
48-Gerçekleri içeren bu Kitabı sana, kendinden öncekileri bu Kitapta olanla
onaylayıcı ve koruyucu özellikte indirdik. O halde aralarında Allah’ın
indirdiği ile hükmet. Sana gelen doğruları bırakıp onların arzularına uyma. Her
birinize bir şeriat ve bir yol belirledik. Tercihi yalnız Allah yapsaydı
hepinizi tek bir toplum (ümmet) yapardı. Oysa verdiği şeylerle sizi yıpratıcı
bir imtihandan geçirmek için böyle yaptı. Artık hayırlı (iyi) işlerde yarışın.
Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, anlaşmazlığa düştüğünüz konuları size
bildirecektir.
49-Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet; onların arzularına uyma.
Dikkatli ol! Allah’ın indirdiği emirlerin herhangi birinden seni
şaşırtabilirler. Yüz çevirirlerse bil ki bazı günahlarına karşılık Allah,
kesinlikle onların başına bir kötülük gelmesini istiyordur. Zaten insanların
çoğu yoldan çıkmıştır.
50-Cahiliye hükümlerini mi arıyorlar? İkna olmak isteyen bir topluluk için
kimin hükmü Allah’ın hükmünden güzel olabilir?
51-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Yahudileri ve Hristiyanları dost (veli)
bilmeyin. Onlar birbirlerinin dostudur. Sizden kim onları dost edinirse o da
onlardandır. Allah, yanlışlar içinde olan bir topluluğu yola getirmez.
52-Kalplerinde hastalık olanların, onların arasında koşuştuğunu görürsün;
“Çepeçevre kuşatılmaktan korkuyoruz” derler. Bakarsın Allah, hastalıklarını
açığa çıkarır veya katından bir iş meydana getirir de içlerinde gizledikleri
şeylerden dolayı pişman olurlar.
53-(O zaman) Müminler derler ki “Bunlar mı bizimle birlikte olduklarına dair
Allah’a yemin edip duranlar?” Onların emekleri boşa gider ve hüsrana düşerler.
54-Ey inanıp
güvenenler! Sizden kim dininden dönerse Allah, çok geçmeden onların yerine
sevdiği bir topluluk getirir; onlar da O’nu severler. İnanıp güvenenlere karşı
saygılı, âyetleri görmezden gelenlere karşı başları dik olur. Allah yolunda
mücadele eder ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte Allah’ın lütfu budur;
onu, tercihini doğru yapana verir. Allah’ın imkanları geniştir, her şeyi bilir.
55-Sizin yakın dostunuz (veliniz) sadece Allah ve Elçisidir; bir de namazını tam kılan ve saygıyla zekatını veren müminlerdir.
55-Sizin yakın dostunuz (veliniz) sadece Allah ve Elçisidir; bir de namazını tam kılan ve saygıyla zekatını veren müminlerdir.
56-Kim Allah’ı, Elçisini ve inanıp güvenenleri (müminleri) dost (veli)
edinirse bilsin ki zafer, Allah’tan yana olanlarındır.
57-Ey inanıp güvenenler, sizden önce kendilerine Kitap verilenler arasından
dininizi hafife alıp oyun edinenleri ve ayetleri görmelikten gelen diğerlerini
veli edinmeyin. İnanıp güveniyorsanız Allah’tan çekinin.
58-Birbirinizi namaza çağırdığınız zaman onu hafife alıp oyun edinirler. Bu,
onların, aklını kullanmayan bir topluluk olmaları sebebiyledir.
59-De ki “Ey Ehl-i Kitap! Sizin bizi yadırgamanızın sebebi, bizim Allah’a,
bize indirilene ve bizden önce indirilene inanıp güvenmemizden başka nedir?
Sizin çoğunuz yoldan çıkmış fasıklarsınız.”
60-De ki “Allah katında cezası daha kötü olanları size bildireyim mi?
Allah’ın dışladığı (lanetlediği), gazabına uğrattığı, kimini maymunlara, kimini
domuzlara çevirdiği kimseler ve bir de azgınlara kul olanlar var ya, işte
onların durumu daha kötüdür. Onlar, doğru yoldan iyice sapmışlardır.”
61-Size geldiklerinde “İnanıp güvendik” derler, oysa kâfir girerler, kâfir
çıkarlar. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir.
62-Göreceksin; onlardan çoğu günah, düşmanlık ve haram yeme yarışına
gireceklerdir. Yaptıkları işler ne kötüdür.
63-Din adamları ve bilginleri, bunların günah söz söylemelerini ve haram
yemelerini yasaklasalardı olmaz mıydı? Onları ne kötü yetiştiriyorlar!
64-Yahudiler “Allah’ın eli sıkıdır” dediler. Sıkı olan onların elidir. Böyle
dedikleri için dışlandılar (lanetlendiler). Hayır, Allah’ın iki eli de açıktır;
nasıl tercih ederse öyle verir. Rabbinin sana indirdiği, onlardan birçoğunun
azgınlığını ve kâfirliğini artıracaktır. Onların arasına, (mezardan) kalkış
gününe kadar sürecek bir düşmanlık ve nefret sokmuşuzdur. Ne zaman bir savaş
ateşi tutuştursalar Allah söndürür. Onlar kurulu (doğal) düzeni bozmak için
çaba gösterirler. Allah, bozguncuları sevmez.
65-Eğer Ehl-i Kitap inanıp güvense ve kendilerini (büyük günahlardan)
korusalardı , günahlarını bağışlar, onları nimetlerle dolu cennetlere sokardık.
66-Eğer onlar, Tevrat’ı, İncil’i ve Rableri tarafından kendilerine
indirileni uygulasalardı, üstlerinden ve altlarından nimetlere boğulurlardı.
Aralarında dengeli davranan bir toplum(ümmet) vardır ama onlardan çoğunun
davranışı ne kötüdür!
67-Ey Elçi! Rabbinden sana ne indirildiyse onu tebliğ et. Tebliğ etmezsen
vazifeni yapmış olmazsın. Allah, seni insanlardan korur. Allah, kâfirler
topluluğunu yola getirmez.
68-De ki “Ey Ehl-i Kitap, Tevrat’ı, İncil’i ve Rabbinizden size indirilmiş
olanı tam olarak yerine getirmedikçe temelsiz kalırsınız.” Rabbinden sana
indirilen (Kur’an), onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttıracaktır.
Artık o kâfirler topluluğuna üzülme.
69-İnanıp güvenenlerden; Yahudi olanlardan, Sabiî ve Hıristiyanlardan kim
Allah'a ve Ahiret gününe inanıp güvenir ve iyi iş yaparsa, onlar ne bir korku
duyar ne de üzülürler.
70-İsrail oğullarından söz aldık; onlara elçiler gönderdik. Ama onlar,
hoşlanmadıkları bir şey getiren elçilerden kimini yalancı saydılar, kimini de
öldürdüler.
71-Başlarına bir bela gelmeyecek sandılar da kör ve sağır kesildiler. Sonra
Allah, dönüşlerini (tevbe) kabul etti. Ama onların çoğu daha sonra yine de kör
ve sağır kesildiler. Allah, onların yaptığı herşeyi görür.
72-“Allah, Meryem oğlu Mesih’tir” diyenler, kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih
şöyle demişti: “Ey İsrail oğulları, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kul
olun. Kim Allah’a ortak oluşturursa Allah ona cenneti yasak (haram) eder. Onun
gideceği yer cehennemdir. Yanlış yapanın yardımcısı olmaz.”
73-”Allah üçün üçüncüsüdür” diyenler gerçekten kâfir olmuşlardır. Hâlbuki
bir tek ilah dışında ilah yoktur. Böyle demeyi bırakmazlarsa bu kâfirleri
acıklı bir azap saracaktır.
74-Allah’a dönüş yapıp (tevbe) ondan bağışlanma dileseler (mağfiret) olmaz
mı? Çünkü Allah bağışlar, ikramı boldur.
75-Meryem oğlu Mesih sadece Elçi’dir. Ondan önce gelmiş elçiler de vardır.
Annesi ise doğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Şimdi sen şu
ayetleri nasıl açıkladığımıza bak; bir de onların nasıl yanlışa
sürüklendiklerine bak.
76-De ki "Size zararı veya faydası olmayacak birini Allah ile kendi
aranıza koyup ona kulluk mu ediyorsunuz?" Allah, her şeyi dinleyen ve
bilendir.
77-De ki “Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırılık yapmayın. Evvelce sapmış,
birçoklarını da saptırmış bir topluluğun havasına uymayın. Onlar, doğru yoldan
sapmışlardır.
78-İsrailoğullarından ayetleri görmezlikten gelenler (kâfir olanlar),
Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle dışlandılar (lânetlendiler). Bunun
sebebi, isyan etmeleri ve saldırgan olmalarıydı.
79-İşledikleri kötülüklerden dolayı biri diğerine karşı çıkmazdı. Yapmakta
oldukları şey ne kötüydü.
80-Onların çoğunun, ayetleri görmezlikten gelen o kimselerle içli dışlı
olduklarını göreceksin. Allah’ı kızdırarak kendileri için ne kötü bir gelecek
hazırlarlar. Onlar sürekli azap içinde kalacaklardır.
81-Eğer Allah’a, Nebi'ye ve ona indirilmiş olana inanıp güvenmiş olsalardı
onları dost (veli) edinmezlerdi. Ama onların çoğu yoldan çıkmış fasıklardır.
82-Göreceksin, insanlar arasında inanıp güvenenlere (müminlere) ileri
derecede düşman olanlar, Yahudiler ile müşrikler olacaktır. Yine göreceksin,
inanıp güvenenlere en yakın olanlar da biz Nasranîyiz (Hristiyan) diyenler
olacaktır. Bunun sebebi içlerinde büyüklük taslamayan araştırıcı âlimlerin ve
din adamlarının bulunmasıdır.
83-Bunlar, o elçiye indirileni işittiklerinde tanıdıkları o gerçeklerden
dolayı gözleri yaşarır. Derler ki "Rabbimiz! İnanıp güvendik; bizi
şahitler arasına yaz.
84-Rabbimizin bizi iyiler topluluğuna katmasını beklerken, Allah’a ve bize
gelen bu gerçeğe biz neden güvenmeyelim."
85-Böyle demelerinden dolayı Allah da onlara, içinden ırmaklar akan ve
sürekli kalacakları cennetler verecektir. Güzel davrananların alacağı karşılık
işte budur.
86-Ayetleri görmezden gelenler (kafiler) ve âyetlerimiz karşısında yalan
yanlış şeylere sarılanlar, cehennem ahalisidir.
87-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Allah’ın size helâl kıldığı şeylerden
hoşunuza gidenleri kendinize yasaklamayın. Aşırı da gitmeyin. Allah, aşırılık
yapanları sevmez.
88-Allah’ın size verdiği rızıkların helâl ve temiz olanından yiyin ve inanıp
güvendiğiniz Allah’tan çekinin.
89-Allah, düşünmeden
ettiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ama yeminlerinizle bağladığınız
şeylerden dolayı sorumlu tutar. Onun keffâreti, ailenize yedirdiğinizin
ortalamasından on çaresizi doyurmak veya giydirmek ya da bir esiri hürriyetine
kavuşturmaktır. Bunları bulamayan üç gün oruç tutar. Bu, yemin bozmanın
kefaretidir. Yeminlerinizi yerine getirin. Allah, âyetlerini size böyle açıklar
ki görevinizi yerine getiresiniz.
90-Ey inanıp güvenenler! Hamr (kişiyi sarhoş edip uyuşturan şey), kumar,
(kurban sunmak için) dikili taşlar ve şans oyunları, şeytan işi pisliklerdir.
Onlardan uzak durun ki umduğunuza kavuşasınız.
91-Şeytanın istediği tek şey Hamr (kişiyi sarhoş edip uyuşturan şey) ve
kumarla aranıza düşmanlık ve nefret sokmak bir de Allah’ın Zikri’nden (Kur’an’dan)
ve namazdan sizi alıkoymaktır. Artık vazgeçersiniz değil mi?
92-Allah’a itaat edin, Elçi’ye itaat edin ve dikkatli olun. Eğer yüz
çevirirseniz bilin ki Elçimizin sorumluluğu her şeyi açıklayan bir tebliğden
ibarettir.
93-İnanıp güvenen ve iyi işler yapanlar, yiyip içtikleri şeyden dolayı
sorumlu tutulmazlar. Bu, çekindikleri, inanıp güvendikleri ve iyi işler
yaptıkları, yine çekindikleri, inandıkları yine de çekindikleri ve güzel
davrandıkları takdirde böyledir. Allah güzel davrananları sever.
94-Ey inanıp güvenenler! Allah, ellerinizin ve mızraklarınızın ulaşacağı
şekilde tuzağınıza düşen şeylerle sizi imtihandan geçirecektir. Allah bunu,
içten içe kendinden korkanı bilmek için yapacaktır. Bundan sonra kim aşırı
giderse onun için acıklı bir azap vardır.
95-Ey inanıp güvenenler (müminler)! İhramlıyken avı öldürmeyin. Hanginiz
onu, bilerek öldürürse öldürdüğüne denk bir hayvanı ceza kurbanı olarak Kâbe’ye
ulaştırması gerekir. Bu konudaki kararı sizden güvenilir iki kişi verir. Ceza,
yoksulları doyuracak keffaret, yahut suçu dengeleyecek oruç şeklinde de
olabilir. Bu, işlediği suçun cezasını çekmesi içindir. Allah, öncekilerini
bağışlamıştır. Bundan sonra o suçu kim tekrar işlerse Allah ona hak ettiği
cezayı verir. Üstün olan, hak edildiği kadar ceza veren Allah’tır.
96-Siz ve yolcular yararlansın diye deniz avı ve yiyeceği size helal
kılındı. Kara avı ise ihramda olduğunuz sürece haram kılındı. Bir gün topluca
huzuruna çıkarılacağınız Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun.
97-Allah Kâbe’yi; o saygıdeğer binayı, insanların dirliğine sebep kıldı.
Haram ayını, boyunlarına gerdanlık bağlanmış veya bağlanmamış kurbanları da
öyle yaptı. Bu, Allah’ın göklerde ve yerde olan her şeyi bildiğini bilmeniz
içindir. Allah, her şeyi bilir.
98-Bilin ki Allah'ın cezası pek ağırdır ve yine bilin ki Allah bağışlar,
ikramı boldur.
99-Elçiye düşen tebliğdir, o kadar. Allah, açığa vurduğunuzu da
gizlediklerinizi de bilir.
100-De ki “Pis ile temiz bir olmaz” İsterse pis olanların çokluğu seni
etkilemiş olsun. Ey sağlam duruşlu olanlar, siz Allah’tan çekinerek kendinizi
koruyun ki umduğunuza kavuşasınız.
101-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Her şeyi sormayın; açıklansa hoşunuza
gitmez. Kur’an indirilirken sorarsanız açıklanır ama Allah onlardan sorumlu
tutmamıştır. Allah bağışlar, ikramı boldur.
102-Sizden önce bir topluluk böyle sorular sormuşlar sonra o yüzden kâfir
olmuşlardı.
103-Allah ne Behireyi, ne Sahibeyi, ne Vasılayı, ne Hâm’ı meşru kılmıştır.
”Bunlar cahiliyet devrinde Arapların tapıp kurban ettikleri develerin
isimleridir” ama kâfir olanlar yalanlarını Allah’a mal ederler ve çoğu aklını
kullanmaz.
104-Onlara: "Allahın indirdiğine ve Elçisine gelin" dense,
”Atalarımızda gördüğümüz bize yeter” derler. Ya ataları bir şeyi bilememiş ve
doğru yolu bulamamışlarsa?
105-Ey inanıp güvenenler (müminler)! Kendi işinize bakın. Siz doğru yolda
olduktan sonra sapanların size zararı olmaz. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O,
yapıp ettiğiniz şeyleri size bildirecektir.
106-Ey inanıp güvenenler! Sizden birine ölüm hali gelir de vasiyet edecek
olursa içinizden güvenilir iki kişi aranızda şahit olsun. Eğer yolculuk
yaptığınız sırada ölüm gelip çatarsa sizin dışınızdan iki kişi de olabilir.
Şahitlerden şüphelenirseniz namazdan sonra alıkoyar, şöyle yemin ettirirsiniz:
“Vallahi bu işten bir kazancımız yoktur, isterse en yakınımız olsun. Allah için
yapılan şahitliği de gizlemeyiz. Öyle olsa elbette günaha gireriz.”
107-Eğer şahitlerin, dalavereyle hak yiyecekleri sezilirse, haklarını yemek
istedikleri kişilerden ikisi onların yerine geçsin, şöyle yemin etsinler:
“Vallahi, bizim şahitliğimiz onlarınkinden daha doğrudur, biz kimsenin hakkını
istemiyoruz. Öyle yaparsak elbette yanlış yapanlardan oluruz.”
108-Böylesi gereği gibi şahitlik için yeterli, yeminlerinin daha sonra başka
yeminlerle reddedilmesi korkularını iyice azaltmak için uygun olur. Siz,
Allah’tan çekinin ve dinleyin. Allah, yoldan çıkan fasıklar topluluğunu yola
getirmez.
109-Allah, elçilerini bir araya toplayacağı gün onlara: “Nasıl
karşılandınız?” diye soracak, onlar da “Bizde bir bilgi olmaz; bütün gaybı (her
şeyin içyüzünü) sen bilirsin” diyeceklerdir.
110-O gün Allah, şöyle diyecektir: “Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üstünde
olan iyiliklerimi hatırla. Hani seni Kutsal Ruh’la desteklemiştim; hem beşikte
hem de yetişkin iken insanlara konuşma yapıyordun. Bir de sana yazmayı,
hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğretmiştim. İznimle topraktan kuş şeklinde bir
şey yaratır, sonra ona üflerdin de yine iznimle kuş oluverirdi. Anadan doğma
körü ve abraşı iznimle tamamen iyileştirirdin. Yine iznimle mezardan ölüyü
(diri olarak) çıkartırdın. Seni İsrail oğullarından da kurtarmıştım; çünkü
onlara açık mucizelerle geldiğin halde onların görmezlikten gelenleri: “Bu açık
bir büyüdür” demişlerdi.”
111-Bir gün havarilere “Bana ve Elçime inanıp güvenin” diye vahyettim. Onlar
da “İnanıp güvendik; sen şahit ol bizler Allah’a teslim olan (müslüman)
kimseleriz” diye karşılık verdiler.
112-O gün havariler dediler ki “Meryem oğlu İsa! Rabbinin bize, gökten sofra
indirmeye gücü yeter mi?” Dedi ki “Eğer inanıp güvenmiş kimseler iseniz
Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun.”
113-Dediler ki “Biz istiyoruz ki o sofradan yiyelim, içimiz rahatlasın, hem
de senin doğru söylediğini bilelim ve ona şahitler olalım.”
114-Meryem oğlu İsa dedi ki “Ey Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten bir sofra
indir. Bizim için, öncekiler ve sonra gelenlerimiz için bir bayram hem de
senden bir mucize olsun. Bize rızık ver. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın.”
115-Allah dedi ki "O sofrayı size indireceğim ama bundan sonra sizden
kim görmezlikten gelirse (kafirlik ederse) ona öyle bir azap edeceğim ki o
azabı bu âlemde kimseye yapmayacağım.”
116-Bir gün Allah, şöyle diyecektir: “Meryem oğlu İsa! İnsanlara 'Beni ve
anamı Allah ile aranıza iki tanrı olarak koyun?' diyen sen misin?” İsa diyecek
ki “Ben sana içten boyun eğerim. Benim doğru olmayanı söylemem olacak şey
değildir. Eğer söylediysem, zaten bilirsin. Sen, benim içimdekini bilirsin ama
ben senin içindekini bilmem. Bütün gaybı (her şeyin içyüzünü) bilen sadece
sensin.
117-Bana ne emrettiysen onlara onu söyledim. "Benim Rabbim ve sizin de
Rabbiniz olan Allah’a kul olun" dedim. Aralarında bulunduğum sürece onlara
şahittim. Beni vefat ettirdikten sonra onlar, sadece senin gözlemin
altındaydılar. Her şeye şahit olan sensin.
118-Eğer azap edersen onlar senin kullarındır. Ama bağışlarsan üstün olan
sen, doğru kararlar veren sensin.”
119-Allah diyecek ki “Bugün doğruların doğruluklarından yararlanacağı gündür.
İçinden ırmaklar akan cennetler onlarındır ve ebediyen orada kalacaklardır.
Allah onlardan razıdır, onlar da Allah'tan razı olacaklardır. En büyük kurtuluş
işte budur.”
120-Göklerin, yerin ve onlardaki her şeyin hâkimi Allah’tır. O, her şeye bir
ölçü koymuştur.
0 yorum:
Yorum Gönder